Can boğazdan gelir derler ve devam ederler, yine boğazdan gider… Canın can olarak devam etmesi için yemek ve içmek kadar tabiî bir şey yok; helâlinden, temiz olanından, dikkatle ve tefekkürle yudumlamak, tezekkürle sonlandırmak; şifa üstüne şifa, rızık üstüne rızık, beden can gibi, ruh canı da ilgilendiren yemek biçimi, içmek şekli…
Bismillah her hayrın başı, rızık hayattan sonra en sırlı hakikat; şükrün ve hamdin anahtarı, kulluğun kameti… Kâinattan süzülmüş yiyeceklere besmele ile başlamak en başta yapılması gereken; nimetten önce Mün’imi düşünme, bütün sebepleri kesip atma ameliyesi, gafleti atma fiili…
Aklı, lâtifeleri, dili, gözü, nimetin tadını anlama, şükrü çeşitlendirmede kullanma; nimetin lezzetini geniş bir daireye taşır, kalbi de doyurur, ruhu da; yeryüzünü bir sofra-i Rahmana dönüştürür, ahireti daha geniş sonsuz sofra olarak açar… Bir yudum nimet ne kadar geniş daireler açtı, doyumsuz lezzetler sofrasına taşıdı…
Böylesi dirilikte yenen nimet, gaflet verir mi, hastalığa sebep olur mu, nefsi şımartır mı, şeytânî desiselere açık kapı bırakır mı? Nasıl kazanırsanız öyle harcarsınızda olduğu gibi, yemek nasıl yenirse aynı şekilde harcanır; hamdle başlanıp, tefekkürle sürdürülen, şükürle sonlandırılan yemek, aynı şekilde hamd ve ibadetle harcanır, kulluk yolunda tüketilir…
Gafletle midenin şişkinliği, kalbi daraltır, ruhu karartır, latifeleri isyankâr kılar, hayatı hebâen mensur solutur, şeytanı yakın eder, zevklere daldırır… Zevklere daldıkça gaflet kalınlaşır, hakikat görünmez olur, hayatın hayrı kaçar, ibadetler ağır yük gibi gelir; gelinen nokta kör bir kuyu, doymak bilmez bir boğaz… Ne harpler yaşanır o boğazda; anlık zevklerde bekayı bulmak adına, her serabın bitişi başka bir serabın peşinden koşturur…
Koşa koşa yorulur, boğaz uğruna boğazdan olur, gün olur, can uçuverir ten kafesinden… Berzah boğazında, gafletle geçirilen ömrün ilk muhasebesi yapılmaya başlanır; ya çukura atılır veya bahçeye sevk edilir…
Bir nefes, bir lokmada, bin hikmeti görmek, ha-yatı bin dirilikte yaşamak, zamanı bin canlı geçirmek demek; beden sağlıklı, ruh diri, kalp rahat, latifeler sakin, akıl duru, vicdan canlı… Tefekkür, tevekkül, tezekkür, takva ile harcanan enerji, sonsuzluk deposunu doldurur… Burada denen her Elhamdülillah orada canlı nimete dönüşür, cana can olur; evet, can boğazdan gelir…
Kulağımıza küpe, ağzımıza ve midemize kilit olacak bir hakikat: “Ekser insanların aç kaldığı bu zamanda ve çok karışmış ve haram ve helâl fark edilmeyecek bir tarzda gelmiş ve şüpheli mal hükmünde ve manen müşterek olan erzak-ı umumiyeden helâl olmak için miktar-ı zaruret derecesine kanaat ediyorum diye bu mecburî belaya bir riyazet-i şer’iye nazarıyla bakmaktır.”
Bu iki pencereden bakınca yemeden önce ne kadar düşünmeli değil mi?
18.11.2008
E-Posta:
[email protected]
|