İki yanımda nargile dumanları, egzoz dumanları, tatlı patates pişiren yürüyen fırınların dumanları göğe doğru yükseliyordu, ben de “Belki yağmur yağar da ağaçlar yine yeşil olur” diye hevesleniyordum.
Dört bir yanımdan vızır vızır arabalar geçiyor, ben 20 dakikadır aynı caddeyi geçebilmek için bekliyordum kaldırımın bir köşesinde, bir yandan da “Bir yerlerde bir yeşil ışık yanar belki” diyordum.
Sonra Kahire’yi seven ya da sevmeyen her yabancı gibi gizliden gizliye Kahire’de olduğum için farklı bir sevinç duyuyordum. O geçilemeyen caddelere, yeşili görülemeyen ağaçlara, yıldızı görünemeyen gökyüzüne rağmen. Yıldızları seçebilmek için çölde kamp yapmaya gittiğimiz, ağaçların renklerinin görünmesi için bahçıvanların hortumla ağaçları yıkayışını hayretle izleyip sonra alıştığımız, caddede karşıya geçmek için bazen taksiye binmek zorunda kaldığımız bu şehir, yine de bir şekilde sarıp sarmalıyordu insanı. Aslında çok gitmesi gelip, gidemeyenler her bir araya geldiklerinde bunun gizemini çözmeye çalışıyorlar, ama bulamıyorlardı. Biz Nil’in suyunu mu fazla kaçırmıştık acaba? Her şeyinden şikâyet edip durduğumuz bu şehir bize çok cömertti yine, suyundan mahrum etmiyordu, biz ise sıkılıyorduk hâlâ. Eee kolay değil, biz de ona katlanıyorduk.
“Bu sefer söz” diyoruz hep, şikâyet etmeyeceğiz. Ama yine de olmuyor. Olmuyor, çünkü biz çok şükür her halükârda rahat şartlarda hayatımızı devam ettirebilirken, hayatlarını günde belki kazanabilecekleri yirmi beş kuruşa yahut bir dilim ekmeğe bağlayanları görmezlikten gelemiyoruz. Yine de biz, sigaranın zararlarının sigara kutuları üzerinde belirtilmesine karşı aynı cep telefonu kılıfı gibi çizgi film kahramanlı ya da farklı desenlere sahip sigara kutusu kamuflaj kılıfı üretmiyoruz. (En son üretmiyorduk ya da, hâlâ da üretmiyoruzdur İnşallah). Bunların hepsinin eğitime ve kültüre bağlı olduğunu tartışıyoruz sürekli arkadaş ortamlarında. İlk geldiği sene bunun düzeleceğine inananların artık buna inanmadıklarını görüyoruz. Biz yine de bu ülkeyi seviyoruz.
Her zaman Kahire, Mısır’a karışır… Ülkenin şehir olduğu yerler vardır belki yine, şehirlerin ülkeyle bütünleştiği… İstanbul da biraz öyledir, Paris de… Ama Kahire Mısır’dan çok şey demektir, Kahire demek Mısır demektir kayıtsız şartsız. Mısır’daysanız, Kahire’desinizdir… Kahire ise, çekilmezlikleri ortaya çıktığında, etrafını sarıp sarmalayan güzellikleriyle bir nefes almak için bize kucak açtığında, artık ne şikâyet edilecek bir söz bırakır dudaklarda, ne trafik gelir insanın aklına, ne de toz duman… Çünkü oturduğunuz yerden üç ülkenin ışıklarını izleyebileceğiniz, iskelede yürürken altından geçen binler renkli balıkları ve deniz canlılarını görebileceğiniz, çöllerin ortasında safari yaparken karşınıza çıkan vahayla, gölle büyüleneceğiniz güzellikte yaratmıştır Mevlâ’m Mısır’ı… Eh bize de, gülü seven dikenine katlanır demek düşer zaman zaman… Şükreder, yolumuza devam ederiz… Her ne kadar Kahire’nin ömrünün üç yıl olduğuna inanmaya başlamış olsam da…
18.11.2008
E-Posta:
[email protected]
|