“Sabır” sözcüğünün geçtiği her yer yerde akla gelen hususların başında hac görevinin olduğu muhakkaktır.
Elbetteki sabır, çok farklı çeşitleriyle arz-ı endâm etmektedir. Meselâ, ibadetlere devam etme gerçeği sabrı gerektirdiği gibi; günaha girmeme konusunda yaşanan mücadele sürecinde de sabır ile başarıya ulaşılır. Başa gelen ve hayatın birer reâlitesi olarak sergilenen belâ, musibet ve felâket durumları için de sabır gösterildiği bilinen bir gerçektir. Hatta sabrın bu çeşidi en çok bilinenidir.
Şairin ifadesiyle:
“Eli boş gidilmez gidilen yere;
Boş geldim ya Rab! Ben suç getirdim.
Dağlar çekemezken bu ağır yükü;
İki kat belimle çok güç getirdim.”
Evet, kutsal hac görevlerini yerine getirecek kardeşlerimizin kutsal topraklara götürecekleri hediyelerin başında “sabır” gelmektedir. Onlar da elleri boş gitmeyecekler; sabrın her çeşidine bürünerek adeta melekleşeceklerdir.
Gerçekten de bu şanlı görev her çeşit sabır sınavıyla yaşanır ve ifa edilir. Gidenlerin çeşitli-liği göz önünde bulundurulursa bu meselenin mahiyeti daha rahat anlaşılır. Farklı renk, coğrafya ve dillerin yanı sıra, farklı mizac ve anlayıştaki insanlarla da aynı mekânlar paylaşılır. Bu muazzam topluluğun Rableri bir, peygamberleri bir, kıbleleri bir ve kitapları bir olmakla birlikte; yüce Allah’ın azametine delil olan farklı yanlarının oluşu da bir gerçektir.
Kutsal topraklarda bulunulan süre içerisinde rahat ve huzurlu yaşamanın bir başka formülü de “güzel görmek” prensibidir. Çünkü: “Güzel gören güzel düşünür; güzel düşünen hayatından lezzet alır.” Sürekli olarak bardağın “dolu” tarafını görmek apayrı bir huzur vesilesidir. Aksi takdirde kişi sadece kendisine zarar verir ve yalnız kendisini huzursuz eder. Dünyasını daralttığı gibi ibadetlerinden de lezzet almaz. Sabırlı olmak “vurdum duymaz olmak” demek değildir. Tam aksine yüksek bir duyarlılık içerisinde karşılaşılan aksilikleri geçici görmektir. Onlara muvakkat gözüyle bakmaktır.
Kuşkusuz, sabrı bu denli vurgularken; baştan sona hep aksilik ve tersliklerle karşılaşılacağı sonucu çıkarılmasın. Bu açıklamalar sadece muhtemel bazı durumları hoş karşılamaya yönelik bir ön tavsiyedir.
Bu yüzden ilk hareket noktasında otobüse binerken, uçağa binmeye çalışırken, inme faaliyetini gerçekleştirirken, hava alanından Mekke veya Medine’ye yönelirken, Mekke-Medine arası intikalleri yaşarken, Arafat’a, Mina’ya, Müzdelife’ye çıkarken, tavaf yaparken, bagajları teslim ederken, ziyaretlerde bulunurken ve diğer bütün faaliyetleri yerine getirirken hep sabır ve teennî ile hareket etmek ve olgun davranmak zorundayız. Unutmayalım ki, aceleciliğimiz işimizin erken bitmesine katkıda bulunmaz. Tam aksine gecikmesine ve problemli hâle gelmesine sebebiyet verir. Yine unutmayalım ki, bizi almaya gelen hiçbir araç he-pimizi almadan hiçbir yere gitmez.
Özellikle tavaf ve sa’y vazifelerini yerine getirirken, izdihama sebebiyet verecek bilinçsiz davranışlardan uzak durulması gerekir. Kırılacak gönüllerin onarımı her zaman mümkün olmayabilir.
Bütün bu sebeplerden dolayı: “Sabır, ya Hacı!”
19.11.2008
E-Posta:
[email protected]
|