"Gerçekten" haber verir 18 Kasım 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi

adresine bekliyoruz.

 

Ahmet ÖZDEMİR

Hac: Müslümanların kongresi



“Allahu Ekber, Allahu Ekber, Lâ ilâhe illallahu

vallahu ekber, Allahu Ekber ve lillahi’l-hamd”

ac mevsimi yaklaşınca sıklıkla bu tekbirleri hatırlarız ve sık sık duyarız. Büyük bir yolculuk başlar dünyanın her tarafından, kutsal mekânlara, mukaddes beldelere…

Havadan, karadan, denizden…

Mekke’ye, Medine’ye…

Arafat’a, Mina’ya, Müzdelife’ye, Safa’ya, Merve’ye, Kâbe’ye…

Hira’ya, Nur Dağına, Sevr Mağarasına, Bedir’e, Uhud’a…

Dünyanın dört bir köşesinden inananlar koşar o beldelere.

Diller ayrı, renkler ayrı, ırklar ayrı, kültürler ayrı…

O ayrılıkta bir gayrılık yoktur.

Çünkü Hâlıkları bir, Mâlikleri bir, Mâbudları bir, Râzıkları bir; bir, bir, bine kadar bir, bir. Hem Peygamberleri bir, dinleri bir, kıbleleri bir; bir, bir, yüze kadar bir, bir. Bu kadar bir-birler, onları aynı çizgide birleştirir.

Allah’ın dâvetine uyarak, “Lebbeyk, Allahümme lebbeyk” (Buyur yâ Rabbi, geldik yâ Rabbi) diyerek koşarlar. Bu sesler ve manzara “yeryüzü bir mescid, Mekke bir mihrab, Medine bir minber” gerçeğinin en güzel bir görüntüsü olur.

O nurlu yerlere uçarlar adeta, kendilerinden geçerek. Mallarını, çocuklarını geride bırakarak…

Kolay değil o yerlere gitmek. Zenginlik şart ama…

Engeller çok: Nefisler, şeytanlar…

Sonra önlerine dikilir, şeytanlaşmış insanlar veya cinnî şeytandan ders alan insî şeytanlar. Şeytanın desiselerine karşı en kuvvetli silâh: “Allahu ekber”dir. Şeytan, iman hakikatlerinin büyüklüğü yönünde dar kalbli, kısa akıllı ve noksan fikirli insanları aldatmaya çalışır. Meselâ, bir tek zatın, bütün atomları, gezegenleri, yıldızları ve diğer varlıkları çekip çevirdiğinin zorluklarına dikkat çekerek insanda inkâr duygusunu uyandırır. Şeytanın bu desisesini susturan sır “Allahu ekber”dir. Hakikî cevabı da “Allahu ekber”dir. Said Nursî, şeâir-i İslâmiyede “Allahu ekber”in çok defa tekrar edilmesinin, şeytanın bu desisesini mahvetmek için olduğunu belirtir.1

Kelime mânâsı saygı değer makamları ziyaret etmek demek olan hac, dîni bir tâbir olarak, hac niyetiyle ihrama girmek, belirli bir zamanda Arafat’ta durmak ve Kâbe’yi usulüne uygun tavaf ederek ziyaret etmektir.

Hacda diğer bütün ibadetler toplanmıştır. Namaz, oruç, kurban, sadaka, güzel ahlâk, tekbir, zikir, tesbih, duâ gibi esasların hepsi hacda mevcuttur.

Namazda tekrar tekrar “Allahu Ekber” denilmesi küçük dairelerden büyük dairelere terfîdir. Güya her bir “Allahu Ekber” bir Mi'rac basamağının geçilmesine işarettir.

Bediüzzaman Hazretleri hac gerçeğini özetle şöyle ifade eder: Hacc-ı şerif, bilasâle herkes için, küllî mertebede bir ubûdiyettir. Hac mevsimi ve onun bitişine rastlayan Kurban Bayramı İlâhî bir bayramdır. Nasıl ki bir asker, bayram gibi özel bir günde, mareşal dairesinde, bir mareşal gibi padişahın bayramına gider ve lûtfuna mazhar olur. Öyle de, bir hacı, ne kadar âmî de olsa, mertebeleri aşmış bir velî gibi, bütün yeryüzünün en büyük Rabbi unvânıyla Rabbine yönelir ve küllî bir ubudiyet mertebesine ulaşır. Hac anahtarıyla önlerine İlâhî azamet ve rububiyetin ufukları açılır. Bu ufuklarda kulluk dairelerinin nasıl genişlediğini, inkişaf eden kalb ve hayalleriyle en mükemmel mânâda müşahede ederler. Bu halin mânevî âlemlerinde meydana getirdiği hayret, dehşet ve heybet hissini de ancak tekrar tekrar söyledikleri “Allahu Ekber”lerle teskin edebilirler. İşte hacda pek çok “Allahu Ekber” denilmesi şu sırdandır.

Hac mevsiminde her yerde en çok “Allahu ekber” sadaları yankılanır. “Allahu ekber” sadalarının başka nerelerde tekrarlandığını bir hatırlayın. Bediüzzaman’a göre, Hacdan sonra, şu yüce ve küllî mânâlar, muhtelif derecelerde, bayram namazlarında, yağmur namazında, husûf küsûf namazında, cemaatle kılınan namazlarda bulunur. Şeâir-i İslâmiyenin, Sünnet kabilinden bile olsa, önemi şu sırdandır.2

Said Nursî, Meyve Risâlesi’nin yazılması ile ilgili bir değerlendirmesi de şöyledir: “Bu makam yazıldığı zaman Kurban Bayramı geldi. Allahu ekber, Allahu ekber, Allahu ekber’lerle nev-î beşerin beşten birisine, üç yüz milyon insanlara birden Allahu ekber dedirmesi; koca küre-i arz, büyüklüğü nisbetinde o Allahu ekber kelime-i kudsiyesini semâvâttaki seyyârât arkadaşlarına işittiriyor gibi, yirmi binden ziyade hacıların Arafat’ta ve iydde beraber birden Allahu ekber demeleri, Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın bin üç yüz sene evvel âl ve sahabeleriyle söylediği ve emrettiği Allahu ekber kelâmının bir nev'î aks-i sadâsı olarak, rububiyet-i İlâhiyenin Rabbü’l-Arz ve Rabbü’l-Âlemîn azamet-i ünvanıyla küllî tecellisine karşı geniş ve küllî bir ubûdiyetle bir mukabeledir diye tahayyül ve his ve kanaat ettim.”3

O tarihlerde Müslümanların sayısı üç yüz milyondu. Şimdi onun beş katını geçti. Hacıların sayısı ise milyonlarla ifade ediliyor. Milyarlarca müslümanın ve milyonlarca hacının Arafat’ta ve bayramda beraber “Allahu ekber” demeleri Peygamber Efendimizin (asm) bin beş yüz sene önce ailesiyle ve sahabeleriyle söylediği ve emrettiği “Allahu Ekber” kelâmının bir çeşit yansımasıdır. Her adam hacda bir derece velîler gibi Cenâb-ı Hakkı Rabbü’l-Arz ve Rabbü’l-âlemîn ünvanı ile tanımaya başlar. Ve o kibriya mertebeleri kalbine açıldıkça, ruhunu istilâ eden mükerrer ve hararetli hayret suallerine yine “Allahu ekber” tekrarıyla umumuna cevap verir.4

Haccın pek çok hikmetlerinden birisi de dünya Müslümanlarının kudsî ve semavî bir kongresidir.5 Hac, bir anda milyonlarca Müslümanın bir araya gelmesine ve birbirleri ile kaynaşmasına vesile olan bir ibadettir. Veda haccını hatırlayalım. Veda Hutbesinde okunanlar, İslâmın en son hükümleri, Batı dünyasının ise asırlar sonra ulaşmaya çalıştığı temel haklardır. Dört halife devrinde Müslümanlar şikâyetlerini doğrudan halifeye bildirmişlerdir. Âlimler açısından fikir alış verişi yapmak için önemli bir fırsat olmuştur. Ne yazık ki son zamanlarda haccın sosyal hikmetleri unutulmuştur. Sonuçta İslâm âlemi ve Müslümanlar parçalandı. İslâm düşmanı devletlerin darbeleri ile parçalandı.

Said Nursî, İslam âlemindeki bu perişanlığı şu sözleriyle ifade eder: “Haccın ve ondaki hikmetin ihmali, musibeti değil, gazap ve kahrı celb etti. Cezası da keffâretü’z-zünub değil, kessâretü’z-zünub oldu. Haccın bahusus taarrüfle tevhid-i efkârı, teavünle teşrik-i mesâiyi tazammun eden içindeki siyaset-i âliye-i İslâmiye ve maslahat-ı vâsia-i ictimâiyenin ihmalidir ki, düşmana milyonlarla İslâmı, İslâm aleyhinde istihdama zemin ihzar etti.”6

Yani, haccın ihmâli musibeti değil, öfke ve gazabı çekti. Cezası işlenen günahlara kefaret değil, belki günahları kat kat arttırdı. Haccın özellikle görüşüp tanışmakla fikir birliği sağlanmasını, işbirliği ile yardımlaşmayı kapsayan içindeki yüksek İslâm siyasetini ve çok geniş sosyal hikmet ve faydalarının ihmali milyonlarca Müslüman’ın İslâm aleyhine çalışmasına zemin hazırladı. Örnekleri ise, ne yazık ki günümüzde yaşamaya hâlâ devam ediyor. İşte Pakistan, Afganistan, Irak, Filistin, Kafkasya…

Müslümanlar ve İslâm âlemi geçmişte yaşadığı ıztırap verici tecrübelerden ders alarak, hac ibadetini bu büyük hikmetinin şuurunda olarak yerine getirmek zorundadır. Bu yapıldığı gün İslâmî gelişme hızla artacağı kesindir.

Ya Rabbi, bizlere haccı gereği gibi anlamayı ve ifa etmeyi nasip eyle! (Âmin!)

Dipnotlar:

1- Lem’alar, s. 90,2- Sözler, s.183

3- Şuâlar, s. 210,4- Aynı eser, s. 211

5- Emirdağ Lâhikası, s. 336

6- Sünûhat, s. 71

18.11.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (21.10.2008) - İktisat-israf ekseninde dönen insanlık

  (19.10.2008) - Hakta sebat edenler

  (15.10.2008) - Bir nur talebesinden mektup var

  (08.10.2008) - Nurlu hatıralar neler hatırlatır?

  (25.09.2008) - Bediüzzaman Said Nursî aramızda

  (21.09.2008) - HAYATIMIZDA RAMAZAN MANZARALARI

 
Ufo ısıtıcılar, infrared ısıtıcı, kumtel ısıtıcılar.
GAZETE 1.SAYFA

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  H. Hüseyin KEMAL

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için adresimiz:
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır