İsmet Paşa, 20 Kasım 1961'de darbeci cuntanın dayatma ve ağır baskıları sonucu kurdurulan CHP–AP koalison hükümetinin başbakanı oldu.
Türkiye'de ilk kez gerçekleştirilen bu koalisyon hükümetinin kurulmasına yol açan gelişmelerin seyir defteri şöyledir:
Başlarında önce Korg. Cemal Madanoğlu, iş zora girince de Org. Cemal Gürsel'in bulunduğu askerî cunta, 27 Mayıs 1960'da Demokrat Parti iktidarını devirdi; 1961 yılının Eylül ayı ortalarında ise Demokrat Başbakan Adnan Menderes ve iki bakan arkadaşını idam ettirdi.
İdamdan tam bir ay sonra genel seçimlere gidildi. Dört partinin katıldığı seçimlerin neticesi, yüzdelik oy oranı itibariyle şöyle oldu: CHP % 36; AP %34; CKMP %14; YTP % 13.
Bu tabloya göre, hiçbir parti tek başına hükümet kuramıyordu. Ayrıca, yeni cumhurbaşkanının da bu Meclis tarafından seçilmesi gerekiyordu.
Bu safhada öne çıkan iki isim oldu: Cunta lideri Org. Cemal Gürsel ve AP Samsun senatörü Prof. Ali Fuat Başgil.
Şayet, Meclis'teki seçimler hür ve serbest bir ortamda yapılacak olursa, Başgil'in kazanacağına kesin gözüyle bakılıyordu. Bunu fark eden darbeci artıkları yeniden atağa geçtiler ve siyasîleri baskı altına aldılar.
Seçimden iki gün sonra (17 Ekim 1961) AP'lileri tehdit eden Sıkıyönetim Komutanlığı bildirisinden sonra, General Faruk Güventürk de, AP Ankara İl Başkanı Muhittin Güven’i şu sözlerle tehdit etti: “Başgil’i, 30 bin kişi ile karşılayacağınızı duydum. Havaalanına bir tabur gönderiyorum. Üç kişiden fazla karşılama heyeti bulunursa, ateş açtırırım. Haberiniz olsun…”
Bu gelişmelere paralel olarak, başta Hürriyet olmak üzere dönemin darbe alkışçısı gazeteler, Başgil’in adaylıktan çekilmesi için bir iftira ve karalama kampanyası başlattı. Başgil'in “sağcı, mürteci ve Atatürk düşmanı” olduğu şeklinde tahrik ve tahkir edici yayınlar yapıldı.
Aynı etki altında kalarak 21 Ekim günü İstanbul Harp Akademileri’nde toplanan cuntacı generaller, hazırlanan şu protokol metnine imza koydu: "Cemal Gürsel’in cumhurbaşkanı seçilmemesi halinde, ordu ülke idaresine yeniden el koyacaktır."
Sonunda iş, Prof. Başgil'i silâhlı tehdit yoluyla adaylıktan vazgeçirme noktasına kadar gelip dayandı.
Genel seçimler sonrası 25 Ekim'de Meclis'in açılışını yapan Org. Gürsel, ertesi gün Meclis'teki 607 oyun 434'ünü alarak Cumhurbaşkanlığı’na seçildi
İşte, böylesine baskı ve dayatmanın had safhada olduğu bir ortamda, parlamentodan İsmet Paşa başkanlığında kurulacak bir hükümete destek istendi.
20 Kasım 1961'de kurdurulan CHP–AP koalisyon hükümeti, 4'ü red, 78' çekimser oya mukabil, 269 oyla güvenoyu aldı.
Türkiye, 1965 yılı seçimlerine kadar birkaç kez değişen zayıf koalisyon hükümetleriyle idare edildi.
DİKKAT ÇEKİCİ İKİ NOKTA
Zaman gazetesinde bir gün arayla (17–18 Kasım 2008) çıkan iki haber metninde hayli dikkat çekici bazı noktalar vardı. Bunlardan iki tanesini sizlerle de paylaşmak istedim.
Kutan–İnönü görüşmesi
Saadet Partisi Başkanlığı emanetini halefi Numan Kurtulmuş'a emanet eden Recai Kutan, vaktiyle CHP lideri İsmet Paşadan gelen milletvekili adaylığını reddetmiş. Şimdi toparlamaya çalıştığı hatıra notlarında yer aldığına göre, İsmen Paş "AP lideri Süleyman Demirel'in kıvrak zekâsına karşı kendisini rakip olarak çıkarmak istemiş."
Kutan, İnönü'den sonra, yani ikinci sıra milletvekili adaylığı teklifini reddetme gerekçesini ise şöyle açıklıyor: "Çok ısrar ettiler. Sonunda, 'Benden, kendimi inkâr etmemi istiyorsunuz; CHP'ye giremem' diye reddettim."
DP Kongresinin haberi
18 Kasım 2008 tarihli aynı gazetede yer alan "Demokrat Parti kongresi"yle ilgili haberde ise, başlık ile haberin muhtevası arasında derin bir tenakuz vardı.
Haberin başlığı "Soylu, yönetimdeki muhalifleri tasfiye etti" şeklindeydi. Haberin metninde ise, bu başlığı hak edecek hemen hiçbir mâlûmat verilmiyordu. Sadece ve sadece, yani bir tek isim olarak Diyanet İşleri eski Başkanı M. Nuri Yılmaz'ın GİK listesine giremediği ifade ediliyordu ki, bu ismin de parti ve particilikle ne ölçüde bir münasebeti olduğu, yahut olması gerektiği ayrı bir tartışma konusu.
Bakınız, haberin metninde, GİK listesine giren eski ve yeni partililerin isimleri var. Kezâ, çok orijinal bir haber değeri taşıyan radikal boyuttaki bir "tüzük değişikliği" bilgisi var. Vesaire...
Ancak, ne garip ve ne tuhaftır ki, haberin başlığı yine de haberin özünden kopuk ve daha ziyade "parti içi çekişmeleri" nazara verir bir mesaja indirgendi. Adeta, böyle bir gelişme temenni edilircesine...
ÇAPRAZ GEÇİŞLER
İktidar partisi AKP ile anamuhalefetteki CHP'nin bilinen imaj ve duruşlarında ciddî sapmalar görünüyor.
AKP'nin lider kadrosunda, bilhassa AB, reformlar ve Kürtlerle ilgili olarak millete deklare edilmiş olan açılımlarının yerini statükocu bir tutum almaya başladı.
Buna mukabil, ömrü billah tesettürle (başörtüsü, çarşaf) mücadele etmiş olan "Atatürk'ün partisi CHP", şimdi radikal bir çıkış yaparak eski imajından kurtulmaya çalışıyor.
Bakalım, bu iki büyük parti arasında yaşanan sürpriz mahiyetteki çapraz geçişlerin sonu nereye varacak?
20.11.2008
E-Posta:
[email protected]
|