Denizde bazen aralıksız olarak bir buçuk ay seyir yapmışımdır. Günlerce hatta haftalarca hiçbir kara parçasını görmediğimiz hatta gemi bile görmediğimiz zamanlar olmaktadır. İnsana büyük bir yalnızlık düşüncesini veren bu durum aslında yanıltıcıdır. Zira Cenâb-ı Allah’ın sayısız sayıda mahlûku kâinatı doldurmuştur.
Bir kısmını görmeyiz, sadece seslerini işitiriz. Rüzgâr ve dalgaların hışırtıları gibi. Bunlar dikkatli bir kulak için bir nev’î zikir ve tesbih sesleridir. Allah’ın yarattığı ve her varlığa nezaret eden meleklerin adeta ya Celil, ya Celil der gibi kendilerine mahsus bir lisanla Allah’ı zikrettiğini duyarız.
Gündüzleri Güneş ve bulutlar, geceleyin ise Ay ve yıldızlar da bizlere yoldaşlık eder. Denizcilere adeta “Siz yalnız değilsiniz” mesajını göndererek yüzlerimizi gökyüzüne çevirip “kâinat kitabını okumaya” dâvet ederler. Mükemmel bir düzen ile hareket ederek hiçbir şeyin başıboş olmadığını kör olmayan her göze gösterirler.
İman gözlüğü ile bakıldığında her varlığın Yaratıcımızın güzel isimlerinin birer tecellisi olduğu anlaşılır. Çevremizdeki her şey tefekkür etmek için bize harika fırsatlar sunarlar.
Güneş ısı ve ışığıyla hayatımızı aydınlattığı gibi doğup batarken gökyüzünde bıraktığı eşsiz güzellikteki renklerle cennetin bir numunesini gösterir. Yıldızlar bize sonsuz kudret sahibi bir Rabbimiz olduğunu hatırlatır. Samanyolu denen galaksimizin gökyüzünde açtığı ekrandan sonsuzluk kavramına aklımızı bir parça yakınlaştırıp onun nasıl bir şey olduğunu bir parça anlayabiliriz.
Her gece bir başka şekle bürünen gezegenimizin komşusu Ay ise mükemmel hareketi ile takvimcilik görevini yapar. Mübarek gün ve geceleri tam olarak bize bildirir ve adeta “benim yüzüme bakarak bir gecesi bazen bin aydan hayırlı olan Kadir Gecesi gibi mübarek günleri görebilirsiniz” der. Gecelerimizin en vefakâr yoldaşlarından biri olan Mehtap bazen şu ışığı gönderir. “Benim bir günüm bir yılımdır. Eğer kendi ekseni etrafımdaki hareketim bir dakika geç olsa veya dünyanın çevresini dolaştığım bir yılım bir saat fazla olsa dünyadan görünmeyen yüzümü görebilirdiniz. Ama öyle şaşmayan bir düzenim var ki dünyadan uzaklaşmadan arka yüzümü göremezsiniz. Beni takvimcilik başta olmak üzere birçok hikmetle yaratıp size hizmet ettiren sonsuz güzellik sahibi olan Allah’ı nasıl tanımazsınız. Bir saniye dahi şaşmayan mükemmel düzeni yaratan Rabbimiz her türlü kusurdan münezzehtir”
Nahl Sûresinde Cenâb-ı Allah mealen “Denizden taze et yiyesiniz ve içinden takınacağınız bir ziynet çıkarasınız diye denizi hizmetinize veren O’dur. Gemilerin denizde suyu yararak gittiklerini görürsün. Bunu bir de Allah’ın fazlından nasip arayasınız diye yaptı. Olur ki şükredersiniz” buyurmaktadır.
Bu haliyle denizler ise kulağı sağır olmayan herkese “Benim sesimi de işitin, bakın siz insanlara ne derece büyük hizmetlerde bulunuyorum. Bana verilen kaldırma kuvveti ile yüz binlerce tonluk ağırlıkları pek zahmetsizce bir limandan bir limana ulaştırıyorsunuz. Allah’ın lütuf ve ihsanı olmasaydı medeniyetinizin en büyük yardımcısı olan gemilerden faydalanamazdınız” mesajını gönderiyor.
Denizler bazen gaflet uykusuna dalan biz denizcileri fırtınalarla çarparak “aklınızı başınıza alın, her nefsin tadacağı ölümü ve herkesin kaçışı olmadan toplanacağı haşri unutmayın” diyerek adeta haykırıyor. Zira biz insanlar bize sayısız nimetler veren Rabbimizi çok çabuk unutuyoruz. Kahharı Zülcelâl olan Allah’ın küçücük bir esintisi bu kadar sarsıcı ise “sonsuz bir cehennem azabı ne derece dehşetlidir” dersini en akılsız denizcilere dahi söylettiriyor. Fırtınalara tutulduğumuz zaman hepimiz günahlarımızdan tövbe ediyor bir daha işlememeye karar veriyoruz. Lâkin cehalet ve gaflet limana varınca hemen etkisini gösteriyor. Ne yazık ki Kur’ân’da Rabbimizin buyurduğu gibi sahili selâmete çıkınca hemen onu unutmaya başlıyoruz.
Hâlbuki denizde olsun karada olsun bütün yoldaşlarımız bize onun varlığını ve birliğini anlatan birer mektuptur. Çevremizde gördüğümüz her canlı veya cansız cisim Allah’ın güzel isimlerinin tecelli ettiği adeta bir televizyon ekranıdır. Ne yazık ki onların lisanını çoğu insan bilmiyor. Ne mesajı verdiğini idrak edemiyor.
Peki, onların lisanını anlamaya yarayan bir kurs veya eğitim kurumu yok mudur?
Evet vardır. Herkesin kabiliyeti nispetinde öğrendiği tahkiki iman dersleri ile dolu Risâle-i Nur Külliyatı kâinat kitabını okumamıza yardımcı olan bir lisan okuludur. Bu eserleri anlayarak okuyan her insan mükemmel bir lisana kavuşur.
Tahkiki iman sayesinde hiçbir güç hiçbir düşman o insanı mağlûp edemez. Kâinatta cereyan eden birçok hadisenin içyüzünü ve hangi anlamları taşıdığını Risâleleri okuyarak anlayabilmek mümkündür.
Denizlerde, karalarda ve gökyüzünde yaşayan canlıların bize ulaştırdığı mesajları tahkiki iman lisanı ile anlayabilir onlarla arkadaş olabiliriz. Zira Kur’ân’ı asrımızın insanlarının anlayabileceği bir lisan ile mükemmel bir şekilde tefsir eden bu eserler havaya suya muhtaç olduğumuz gibi bize lâzımdır. Aksi takdirde bu dünyanın zavallı bir mahlûku ve her şeyden dehşet alan Şeytanın maskarası oluruz. Allah korusun.
22.11.2008
E-Posta:
[email protected]
|