Risâle-i Nur Külliyatının satır aralarını dikkatlice okuyanlar bilirler ki, “inâyet-i Rabbâniye”, “ihsan-ı İlâhî”, “Bizler inayet altındayız” vb. düşündürücü ve ibretli ifadeleri Külliyatın her tarafında sıklıkla görmek mümkündür.
Bu güzel ülkeye ve dünyaya mal olmuş bu mukaddes dâvânın tarihi seyrinde en zor şart ve zamanlarda “inayet-i Rabbaniye ve ihsan-ı İlâhînin” tesirini ve icrasını birçok olayda görmek mümkündür.
Yine aziz Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin bizzat kendi ifadelerinden de “inayet-i Rabbaniye ve ihsan-ı İlâhîlerin” birçok harika örneklerini müşahede etmek mümkündür. Kezâ saff-ı evvel Nur hadimi ağabeylerden başlayarak devam eden “şahs-ı mânevî” dairesinde de hizmetlerin en zor zamanlarında vukua gelen harika hallerin “inayet-i Rabbaniye ve ihsan-ı İlâhîden” başka bir izah tarzı olamaz.
Elhak bu silsile hâlen gök kubbede devam ediyor. “İnayet-i Rabbaniye ve ihsan-ı İlâhî” mukaddes dâvâdaki her işimizde her fiilimizde devam ediyor. Bire bir bunu yaşamamız mümkün görülmese de; “şahs-ı mânevî”den teşekkül eden kudsî dairenin bir yerinde veya birkaç yerinde veya tamamında bu açıkça görünüyor.
Geçen on günüm Manisa ve İzmir ilçelerimizin hizmet merkezlerinde ebedî ve kadim dostlarımızla Risale-i Nur sohbetlerinde bulunmakla geçti. Gündüzleri, bürolarımız, esnaf ve çalışan arkadaşlarımızı iş yerlerinde ve bürolarında ziyaretle geçerken, gecelerimiz de kudsî hakikatlerin tezekkür ve mütalaasıyla süslendi.
Bu kapsamlı programı yapıp bana teklif eden Manisa il meşveretidir. Kendi aralarında yaptığı istişâre kararına icabet ederek, vâkî davetleri üzerine bu ile gitmek üzere İstanbul’daki umumi meşveret toplantısından sonra, İzmir üzerinden Manisa’ya geçtim. Benim için oldukça moral, aşk ve şevk dolu bir seyahat oldu. Burada bulunan il ve ilçelerdeki güzel hizmetleri görmek manevî haz ve zevkimi artırdı. Bu hizmete vesile olan bütün dâvâ arkadaşlarıma yaptıkları hizmetten ve lâyık olmadığım halde bana gösterdikleri yakın alâka ve teveccühten dolayı hepsine ayrı ayrı en kalbî teşekkürlerimi sunuyorum.
Gezi güzergâhımız ve sohbet merkezleri, bir ay önceden plânlandığı gibi aynen tahakkuk etti elhamdülillâh. Her yerde bu tür dikkatlice organize edilmiş, icap ettiğinde en ince detayına kadar yapılmış programların çok faydalı, gerekli ve ihtiyaç olduğunu düşünüyorum.
Manisa’nın yaptığı plâna harfiyen uyduk elhamdülillâh. Çünkü çoğu zaten gece sohbet ve dersleriyle ilgiliydi. Gündüz programlarını da İzmir ve Manisa’daki dost ve ağabeylerle birlikte plânlayarak, fırsatı ganimet bilip özellikle İzmir’in ilçelerinden Karşıyaka, Aliağa, Dikili, Pınarbaşı ilçelerindeki dostlarımızla da görüşüp çok yararlı fikir teâtilerinde bulunduk.
Manisa’da ise, başta merkez ilçe olmak üzere Saruhanlı, Akhisar, Salihli, Turgutlu, Demirci ilçelerinde dostlarımızla ve özelliklede geleceğin genç “Saidleri” olan gençlerimizle hizmet merkezlerinde gecenin geç saatlerine kadar—kendi talep ve istekleri üzerine—çeşitli konularda tecrübelerimizi, fikirlerimizi beyan edip onların önemli fikirlerini dinleme fırsatı bulduk.
Özellikle Manisa merkezinde, Turgutlu’da, Demirci’deki hizmet merkezlerimizde kalan ve oralara dışarıdan devam eden gençlerimizin enerji ve gayretleri bize ayrı bir manevî kuvvet ve zevk verdi. Kendilerini tebrik ediyorum. Bu aşk ve heyecanlarının bu mukaddes dâvâya sahip çıkmalarının son nefeslerine kadar devam etmesini Yüce Rabbimden niyaz ediyorum.
Yeni hizmete giren Manisa’nın Salihli ilçesi ile İzmir’in Aliağa ilçesindeki hizmet mahallerimizin tanzim ve tefrişinde katkısı olan herkesi tebrik ediyor, hayırlı ve nurlu hizmetlere vesile olmasını Rabbimden niyaz ediyorum. Ayrıca il merkezlerinin hizmet ehli başta olmak üzere, bu mahallere yakın ilçe sakinlerinin, buraları mutad bir şekilde ziyaret programları yaparak arkadaşlarımızı yalnız bırakmamalarını teklif ediyor ve önemle hatırlatıyorum.
Bu arada gezimizin son gününde Denizli Mevlidine yetişmek üzere Demirci ilçesinden sabah erkenden yola çıktık. Burada çok hoş ve unutamayacağımız bir sürprizle karşılaştık. Bunu da önemine binâen ve çok çarpıcı ve etkileyici bulduğum için sizlerle paylaşmak istiyorum. Demirci’nin güzide ve küçücük Borlu beldesindeki bir dostumuzun genç kız evlâdının ayda 1000 (bin) sayfalık kitap okuma alışkanlığı takdire şayan ve benim için bu gezinin en can alıcı noktalarından biriydi. Denizli Mevlidine yetişmek üzere acele ederken bu emekli dostumuz evinde kahvaltı yapmak üzere telefonla bizi arayıp ısrar edince onu kıramadık. İkramdan sonra aceleyle evlerinden ayrılacakken evin genç kızı önümüze geçerek hatıra defterine bir duâ yazmamızı istedi. Biraz şaşırdım. Hatıra defterine şöyle bir baktım, bu defterde, bu camiânın çoğunun tanıdığı ve camiadan yetişen önemli yazar ve dâvâ adamlarının duâ ve imzaları vardı. On yıla yakın süredir devam ettirdiği ayda bin sayfalık kitap okuma alışkanlığının nereden geldiğini sorduğumda ise: “Bir radyo programında değerli bir ağabeyimin, Paris’teki Eiffel Kulesinin dibindeki bir genç Fransız kızının oraya her gün gelerek aylık en az bin sayfa kitap okumayı âdet haline getirdiğini ve bunu da yıllardan beri devam ettirdiğini söyledi. Ben de buradan yola çıkarak bir Müslüman ve Türk kızı olarak ben niye mukaddes dâvâma hizmet etmeyeyim diye karar verdim ve o günden bu yana bu âdetimi devam ettiriyorum” dedi. Aynı zamanda bu genç kızımız kasabalarında hanımlardan bir grup kurarak haftada iki üç gün Kur’ân, Cevşen ve Risâle dersleri yaptığını beyan etti. Kendisini tebrik edip özel defterine küçücük bir duâ yazıp başta Demirci olarak çevre ilçelerdeki değerli dostlarımızla bu aşk ve heyecanını paylaşması ve irtibat kurması için teşvik ederek vedalaştık.
Önümüzdeki hafta sonu da geçen sene vefat eden ağabeyimin oğulları olan iki yeğenimin düğünlerine iştirak etmek üzere eşimle birlikte Trabzon’da olacağım inşaallah. Telefonla çok önceden irtibat kurduğumuz oradaki dostlarımızın da bizi hiç boş durdurmayacak bir plân yaptığını öğrendik. Karadeniz sahillerindeki güzel hizmet hatıralarını da önümüzdeki günlerde yine birlikte paylaşırız inşallah.
Netice olarak gönül rahatlığıyla şunu diyebilirim ki: Ülkemizin ve insanımızın mevcut hâli, dünyanın her yönde ve alandaki kara tablosu ve krizlerine rağmen bu kudsî hizmetin yürüyüp giderek gelişmesinde bir “inayet-i Rabbaniye ve ihsan-ı İlâhinin” tesir ve gücünü her yerde ve her işimizde görmek mümkün.
İşte bu durumda bize düşen ise, hep müsbete odaklanmak, meşrûiyeti kat’iyen elde bırakmamak, sabır, metanet, sadakat, ihlâs ve uhuvvet sırlarıyla “inayet-i Rabbaniye ve ihsan-ı İlâhî”nin, devamlı inananların yanında olacağı inancıyla tam bir vazife şuuruyla Allah rızası için çalışmak ve gayret etmek ve bu kudsi hizmette “hırz-ı cân” etmektir. Cenâb-ı Hak rızasından ve yolundan ayırmasın. (Âmin)
21.11.2008
E-Posta:
[email protected]
|