Baykal’daki değişiklik herkesin gözlerini kamaştırıyor. Zaman zaman Meclis kürsünden dinî fetvalar verdiğini duymuştuk ama son günlerdeki çıkışları herkesi çok şaşırttı.
Mahallî seçimlere 3.5 ay kala partiler adaylarını belirleme, flaş isimleri partilerine katma, partilerini katılımlarla güçlü gösterme çabasına girmişken, CHP’nin son günlerdeki çıkışları kendi “yandaşları”nı bile hayrete düşürdü.
Din siyasete alet edildiğinde bundan en büyük zararı da dinimiz görüyor. İmam hatipler üzerinden siyaset yapıldığında imam hatip liseleri, başörtüsü üzerinden siyaset yapıldığında başörtülü genç kızlar, hanımlar zarar gördü. Binlerce öğrenci katsayı adaletsizliğinden ve başörtüsü yüzünden mağdur oldu, olmaya da devam ediyor.
***
CHP lideri Deniz Baykal, İstanbul’un yeni ilçelerinden Sultangazi’de, partisine yeni katılanlara parti rozeti taktığı kişiler arasında başörtülü ve çarşaflı hanımların bulunması haftanın tartışma konusuydu.
Yaptıkları gayet tabiî bir şey olarak görülebilir. Türkiye’de herkesten oy almak isteyen, halk arasında ayrımcılık yapmaması gereken bir partinin yapması gereken bir tavır. Bu yapılanlar gayet normal karşılanacak bir durum.
Ancak Baykal’ın daha önce başörtüsü ile ilgili olarak “Türban Kur’ân’ın emri değil. 1400 yıllık İslâm tarihinde türbanın yeri yok. Yerli değil, dışarıdan ithal” ve “Başörtüsü eşlerin ayıbını örtmez” sözleri hatırlandığında şimdi çarşaflı hanımlara rozet takması ve sonrasında “Biz insanların giyim kuşamıyla ilgili değiliz” demesi karşısında hangi konuşmasının samimî olduğunu sormak gerekmez mi? Yıllarca başörtüsüne “siyasî simge” diyerek gelmediniz mi? Dinî siyasete alet etmek tam da bu değil mi?
CHP’nin mahallî seçimler arefesinde böyle bir katılımı gerçekleştirmesinin samimiyetinden şimdiye kadar ki eylem ve söylemleri sebebiyle “şüphe” duyulması da gayet tabiî.
Çok uzağa gitmeye gerek yok. 2007 genel seçimlerinde seçim otobüslerinde başörtülü bayanların resimlerini koyarak “başörtülülerinde oyuna talibiz” diyeceksiniz, sonra Meclis’e gelince türlü türlü faaliyetler içerisine gireceksiniz, başörtüsüne karşı tavır alacaksınız! Başörtüsü yasağını kaldırdığı söylenen Anayasa maddelerinin değiştirilmesini Anayasa Mahkemesi’ne götürüp iptal ettireceksiniz. Bu değişiklik Meclis’te görüşülürken, kürsüden yapılan konuşmalarda o zaman samimî idiyseler, şimdiki tavırlarına ne demeli? Şimdi kalkıp, “Kimseyi sakalıyla, bıyığıyla, giyimiyle yargılamayın, herkes eşittir. Biz kimseye geleneğini bırak, örtünden vazgeç deme hakkına sahip değiliz” demelerine kim inanır?
CHP yöneticisi Mustafa Özyürek bir televizyonun (ntv) canlı yayınında “Onlarda insan, onlarda seçmen” diyerek asıl niyetlerini ortaya koyuyor. O zaman “Onların da ‘insan’ olduğunu şimdi mi anladınız? Binlerce başörtülü memure işlerinden atılırken, binlerce öğrenci okullarından atılırken neredeydiniz?” diye de sormazlar mı?
Hele hele başörtüsü konusunda geçmişte, “Türban günümüz Türkiye’sinde tarikatların ve emperyalizmin bayrağı haline getirilmiş siyasî bir simgedir, bir üniformadır” gibi sözleri ile başörtülülere kendince tavsiyelerde bulunup “atın örtülerinizi özgürleşin” diyen CHP’li Canan Arıtman’ın şimdi, kadınların birçok sorununun olduğunu, üniversitelerdeki başörtüsü sorununun bunlardan sadece birisi olduğunu belirten, iktidara geldiklerinde bütün sorunları çözmeyi vaat ettiklerini söylemesi ne kadar inandırıcı…
***
Bu konuda CHP’yi alkışlayanlara, bu politikalarını destekleyenlere sormak lâzım. Madem öyle, Türkiye’nin dört bir yanında yapılan “başörtüsüne özgürlük” eylemlerine destek versinler. Kanunsuz uygulanan başörtüsü yasağının kalkması için girişimlerde bulunsunlar. (Gerçi, bırakın başörtülüyü, çarşaflı hanımlara rozet takanlar, seçimler öncesi bunu yapması şaşırtıcı olmaz ama!)
CHP’nin başörtüsü ile ilgili son sözlerinin samimî olup olmadığını sorgulayamayız ancak, CHP’nin başörtüsü ile ilgili son hareketinde samimî olmadığı ortada. Akl-ı selim hareket eden hiç kimsenin de geçmişi malûm CHP’nin samimî olduğunu düşündüğünü sanmıyorum. Bir mânâda dinî duyguları siyasete alet ettiği, bu hareketinin takiyye olduğu, halkın dinî duygularını kullanarak oy devşirme peşinde oldukları bal gibi ortada iken de kalkıp samimiyet aramak abesle iştigâldir.
Keşke samimî olsalar, keşke hatalarını görüp halkın değerlerine, inançlarına saygı duysalar. Keşke, başörtülülerden özür dileyip, “Biz sizleri yıllarca yanlış anladık. Başörtüsü dinin emriymiş, sizlere haksızlık yapmışız. Gelin sorunlarını çözelim Keşke kanunsuz bir şekilde sizler mağdur edildiniz, mağduriyetinizi giderelim ” diyebilseler… Ama görünen köy de kılavuz istemez. Millet her şeyin farkında ve kanmıyor artık bunu bilesiniz.
21.11.2008
E-Posta:
[email protected]
|