Baykal’ın çarşaflıları yeni bir çalkantıya yol açacak gibi. Tam bir ezber bozma olayı. CHP’nin genlerine işlemiş kromozom sayılarına aykırı, ribonükleik asit oranına ters ve dezoksiribonükleik asitlerin kovalent bağlantısına zıt bu çarşaf partikülleri, galiba enzimlere dönüşürken toksinleri de üreterek partiyi ve partilileri kimyasal yönden bir alzheimer titremesine düşürecek. Böylece vücutta başlayan depremler 4.2 şiddetinden 7 veya 8 hatta 9 şiddetine yükselerek deprem paniği içinde sağa-sola çarparak ayaklar çarşafa dolaşacak. Tabiî bu çarşaflıların sindirimi bazılarına çok, ama çok zor gelecek. Sindirim sistemi bozulanlar oldukça artacak. Hazımsızlık çekenler de soluğu doktorda alacak. Kimine ağızda emilerek yutulan tabletlerden, kimine yemekten önce, kimine de yemekten sonra veya yatarken proton pompası gibi kapsüller yutturulacak. Benim çarşaflım iyidir. Benim çarşaflım senin çarşaflını döver.
Çarşaflıların CHP çatısı altında toplanmalarına gelince onların da bir bildiği vardır. Muhakkak ki AKP, FP gibi dinî argümanları kullanan partilerin başörtüsü konusundaki uzun Türkiş veya Brezilya usulu TV dizileri gibi sonu gelmeyen bir senaryo ile sürdürülen vaat filmlerini seyretmekten bıktıkları için, yeni bir umut diye Bay Baykal’a sığınmış olmaları ihtimallerden biri.
Bir başka ihtimal ise rozetli mozetli törenden sonra evlerine dönerken çarşaflı üyelere gazetecilerin “Bir çarşaflı olarak niçin CHP’ye geçtiniz ?” sorusuna verdiği cevapta geçtiği üzere geçiş sebebinin akrabalık sorunsalından kaynaklanması ihtimalidir. ”Kaynım CHP’ye geçti. Belediye başkanlığına aday olacak.” Bu cevaptan anlaşıldığı kadarıyla çarşaflı üyelerin CHP’yi severek, kanlarının kaynayarak üye olmaları söz konusu değildir. Kayınlarının o partiye üye olmaları sonucu bu göz yaşartıcı katılım söz konusudur. Yani kan kaynaması değil, kayın kaynaması kuvvetle muhtemel…
Yine de oyları dibe vurmuş Mustafa Kemal, Mustafa İsmet, Mustafa Bülent silsilesinden genel başkanlığı devralmış Bay Baykal, son günlerde gösterime giren “Mustafa” filmiyle epey depresyona yakalanmış çağdaş paydaşlarını ve oydaşlarını rahatlatacak bir can simidi bulmuş gibidir. Deniz’e düşen Deniz Baykal, çarşafa sarılmayı mecburen benimsemek durumunda kalmıştır. Cebren ve hile ile partinin bütün il ve ilçe teşkilâtı zapt u rapt edilmiş, teşkilâtın bütün kademeleri, tershaneleri, kütüphaneleri, yemekhaneleri ele geçirilmiş olabilir. Hatta bundan daha elim ve daha vahimi bu tür üyeler, iktidardaki partilerle veya iflâh olmaz hizipçilik ayaklarıyla yan komşu partileriyle emellerini tevhid etmiş de olabilirler. Yıllardır güvendiği, hamisi kabul ettiği kurum ve kuruluşlar, askerî ve sivil çevreler desteklerini çekmiş, illallah diyerek sıdkı sıyrıldığından ayrılıp gitmiş olabilirler. Yaklaşan mahallî seçimlerde aday bulmakta zorlanmış, bazı illere değil aday göstermek, adım atmaya bile cesaret edemeyecek bir mağlûbiyete düşülmüş olunabilir.
İşte bütün bu ahval ve şerait içinde dahi ey Bay Baykal birinci vazifen ne pahasına olursa olsun, neye mal olursa olsun, kabirde yatanların kemikleri ne kadar sızlayacaksa sızlasın, be-hemahal barajın altına düşmemek, sıfır çekmemek için oy getirecek her türlü manevrayı yapmak, her kılığa girmek suretiyle oy toplamaktır. Muhtaç olduğun oylar partindeki kara çarşafta mevcuttur.
21.11.2008
E-Posta:
[email protected]
|