Başlangıçta hafife alınan krizin, her geçen gün etkisini daha da hissettirdiği söylenebilir. Meydana gelen ‘panik’, krizin derinleşmesinde de etkili oluyor.
Dünyayı sarsan bu krizin baş sorumlusunun, ‘sen çalış, ben yiyeyim’ anlayışının özeti olan faiz sistemi olduğu ortada. Krizin derinleşmesinde elbette başka sebepler de var, ama en başta bu konu geliyor.
Küçüğünden büyüğüne kadar, ucundan-kıyısından faize bulaşanlar bu ‘hata’nın bedelini ağır bir şekilde ödüyorlar. Bu bakımdan faizcilerin tuzağına düşmemeye çalışmak gerekir.
Küçük büyük her türlü krizde en fazla yara alanlar da bankaların görünürde cazip olan faiz politikasına kanan işletmeler oluyor. Faiz tuzağına düşmekten kendisini koruyabilen kişi ve işletmeler krizi daha az yara ile atlatabiliyor.
Geçen Çarşamba günü Eskişehir’de faaliyet gösteren “Cardin Mobilya”nın fabrikasını gezme imkânı bulduk. Cardin Mobilya yöneticilerinin krizle ilgili değerlendirmelerini dinlerken bir nokta özellikle dikkatimizi çekti. 25 bin metrekare kapalı alanda faaliyet gösteren ve üretiminin yüzde 30’una yakınını ihraç eden firmanın yöneticileri; krizin kendilerini de etkileyebileceğini, ama ürkmediklerini ifade ettiler. Cardin Mobilya’nın sahipleri şöyle diyor: “Biz bu tesisi bankalardan faizli kredi alarak kurmadık. Tamamen öz sermayemizle kurduk. Bankalara borcumuz yok. Dolayısı ile karşı karşıya olduğumuz kriz bizi çok fazla etkilemez. Tedbiri elden bırakmadan yatırımlara da devam edeceğiz. Krizi işçi çıkararak değil, daha fazla çalışarak aşmayı planlıyoruz.”
Kanaatimizce bu nokta çok önemli: Faiz tuzağına düşmeyen, ayaklarını yorganına göre uzatan, en küçük sıkıntıda çareyi işçi çıkarmakta aramayan firmalar ayakta kalmaya devam edecek.
Bakınız, neredeyse her ildeki ticaret ve sanayi odaları yöneticileri ardı sıra açıklamalar yaparak bankaları ‘krizi büyütmek’le suçluyor. Çünkü bankalar, uzun süreli olarak verdikleri faizli kredileri bir an önce tahsil etmenin peşinde. Bu da uzun dönem plan yaparak yatırım yapanları ciddî sıkıntıya sokuyor.
Şahıs ve firmaları için bu böyle olduğu gibi, ülkeler için de böyledir. Türkiye, boyunu aşan borç yükü altında olmasa krizi böyle mi karşılardı? “Borç alan, emir de alır” prensibi ortada iken, bağımsız ekonomik politikalar uygulamak ne kadar mümkün olabilir?
KOBİ dediğimiz küçük ve orta boy işletmeler bilhassa bu konuya dikkat etmelidirler. Kendi yağıyla kavrulanlar belki kısa sürede büyüme gerçekleştiremez, ama en azından krizlere karşı daha dayanıklı ve istikrarlı olur. Bir günde boy atan ‘otsu bitki’ olmak yerine, asırları aşan bir ‘çınar’ olmayı tercih etmek gerek.
Türkiye’yi idare edenler, gerek KOBİ’leri gerekse vatandaşı bu konuda uyarmalı. Yoksa ‘faiz batağı’na sürüklenerek bu krizden çıkmamız mümkün olmaz.
Bankaların allayıp pulladığı ‘düşük faizli kredi’lerin ‘tuzak’ olduğunu görelim.
22.11.2008
E-Posta:
[email protected]
|