Kamuoyu, hemen her gün yeni bir operasyon haberiyle sarsılıyor. Gün geçmiyor ki ünlü bir kişi yolsuzluk ya da benzeri suç isnadıyla gözaltına alınmasın. Acaba bu operasyonlar, kirlenmenin büyüklüğünü görmemize sebep olabilecek mi?
Konya merkezli olarak gerçekleştirilen son operasyon, bir rektörün ve onlarca akademisyenin gözaltına alınmasına sebep oldu. İddia ve isnadların doğruluk derecesini ve soruşturmanın neticesini şimdiden bilemeyiz, ama dile getirilen iddialar “şuyuu/duyulması, vukuundan/gerçekleşmesinden daha kötü” dedirten iddialar var.
Tabiî ki yaşanan bu hadiseler, yıllardan beri devam eden bir fırtınanın, bir tahribin neticesi. Bir gün ya da bir yılda bu hallere düşmediğimize göre, hadisenin sebeplerini iyi tahlil etmek gerekir. Toplumun örnek alması gereken kişi ya da kurumların, devamlı sûrette yolsuzluk ve usulsüzlükle hatırlanması hayra alâmet değil. Tecrübeli kişiler böyle durumları değerlendirirken, “tuz kokmuş” derlerdi. Günümüzde tam da bu hâli yaşıyoruz.
Türkiye’yi idare edenler, ciddî bir tercihle karşı karşıya. Ya hadisenin temeline inip, kalıcı çareleri arayacaklar; ya da porblemlerin üstünü örtüp, çözümü ertelemeyi tercih edecekler. Oysa problemleri inkâr edip, öteleyerek bir yere varılamadığının görülmüş olması gerek. İnkâr ya da çözümü erteleyerek problemler problem olmaktan çıksaydı şimdiye kadar hiçbir problemimizin kalmamış olması gerekirdi. Tam aksine, dertler birikiyor ve içinden çıkılmaz bir hâl alıyor. Kafa yorulması gereken soru şudur: “Toplumu derinden sarsan bu ahlâk bunalımından nasıl çıkabiliriz?”
Çare babından pek çok konu dile getirilebilir ve nitekim getirenler de oluyor. Ama kalpleri ıslâh etmeyi hedef almayan hemen hiçbir teklif bu krizden çıkmamıza çare olamaz.
Bütün dünya çevre kirliliği ve küresel ısınma gibi problemlerle boğuşuyor. Elbette bu konularda verilecek mücadele çok önemlidir. Fakat asıl kirlenme ve ‘ısınma’ insanların ruh dünyasında yaşanıyor. Ruh dünyasını temizlemeden, iç bünyede meydana gelen ‘ısınma’yı bertaraf etmeden maddî anlamdaki kirlenmeyi de, yolsuzluk ve usulsüzlük gibi dertleri de bertaraf edemeyiz.
Rüşvet, yolsuzluk ve usulsuzlük gibi toplumu içten içe kemiren ‘belâ’lara karşı bu ortak çarede fikir birliğine ulaşılabilse, emin olun ‘sarsıcı operasyon dalgaları’yla karşı karşıya kalmazdık. Bir gazete, sözkonusu operasyonları duyururken “Rektör okyanusta boğuldu” demiş. (Yeni Şafak, 18 Kasım 2008) Malûm, “Okyanus” emniyet kuvvetlerinin operasyona verdiği isim... Keşke; ‘rektör’ gibi, en başta yarının büyükleri olan genç öğrencilere örnek olması gereken kişiler ‘okyanus’larda boğulmasa. Boğulmak ne kelime, keşke hiçbir zaman ayakları dahi ‘kirli’ sulara değmese...
Maalesef; inançları bir yana bırakan sistem, cemiyeti kirletti. Bu kirlikten uzak durabilmek için duâ edelim...
19.11.2008
E-Posta:
[email protected]
|