“Kırk yıllık Kâni, olur mu Yani” demeyin, oluyormuş. Bir türlü mutlu sonla neticelenemeyen “başörtüsü” filminde kötü adam rolünü oynayan CHP büyük bir inkılâp geçiriyor. Mâlûm, zaten inkılâpların partisi o. Yıllardır inanan kesime ve son yıllarda başörtüsüne karşı güttüğü politikanın tutmadığını anlayan Deniz Baykal artık iyi adam rolüne soyundu. Başörtüsü söz konusu olduğunda anamuhalefet olma payesini kimseye kaptırmayan Baykal, yeni imajıyla çarşafa bile kucak açmış durumda. Mavi boncuk kampanyası mı desek, rozet kampanyası mı, bilmem.
“Kahrolsun şeriat” sloganının yerini, şimdilerde “Gelin birlik olalım, CHP’yi iktidar yapalım” sloganı almış durumda. “Gel, gel! Ne olursan ol, gene gel. İster çarşaflı, ister türbanlı, ister laik, ister Kemalist. Ne olursan ol, gene gel” diyen CHP’nin altı oklu kapı tokmağını çal, sonra rozet al.
Uzun yıllardan beri siyasetin içinde olan Deniz Baykal, halkın reyiyle bir türlü iktidar olamayan, hep muhalefette kalan talihsiz bir parti lideri. Müzmin bir hastalığın pençesinde kıvranıp duruyor. ”Koltuk sevdası” hastalığının. Yâ Rab, ne menem bir hastalık bu ki Baykal bize kucak açıyor. Reçeteyi de kendisi yazıyor: “Türbana dost ol, iktidar ol!”
Daha düne kadar başörtüsü için:
“50 yıl önce türban var mıydı? Yeni bir peygamber mi türedi? 50 yıl önce Müslüman yok muydu?”
“Arap, Vahhabi, Abbasi, Emevi İslâm yorumunun Türkiye’ye yönelik projelerin simgesi olarak işbirlikçilerle birlikte Anadolu’da dayattığı yabancı üniformadır” diyen Deniz Baykal siyaset hayatında ter temiz, bembeyaz bir sayfa açtı:
“Kıyafetle siyaset arasında yüzde yüz bire bir bağlılık varsayımı artık geçerli değildir. Önemli olan kıyafet değil, insan... Belli bir örtünme biçimini benimseyen herkes mutlaka belli bir siyasete angaje midir? Genellikle biz böyle anlıyor, kabul ediyoruz, toplum genellikle böyle anlıyor, bizim de böyle anladığımızı düşünüyor. Biz böyle bakmıyoruz. Başörtülü birisi, türbanın ifade ettiğini zannettiği siyasetin dışında yer alabilir. CHP’ye de oy veren türbanlılar vardır. Bizim partililerimizin eşleri arasında türbanlılar vardır. Bu çok doğaldır. Bunda bir mesele yoktur.”
Evet, bu sözler Baykal’a ait. Yıllarca başörtüsünün siyasî bir simge olduğunu söyleyen Baykal, son günlerde bakın ne diyor:
“İnsanları kıyafetlerine göre etiketlememeliyiz. Onların siyaseti konusunda kıyafetinden yola çıkarak bir damga vurmamalıyız.”
Bu ne yaman çelişki Baykal. Daha önceki tutum ve söylemlerinden dolayı günah mı çıkarıyorsun, yoksa “Siyaset menfaat üzerine dönen bir canavardır” sözünü doğrulayan yeni bir örnek daha mı veriyorsun? Ya da -bizim temennîmiz- artık birtakım gerçeklerin farkına vardın. Geç de olsa, başörtüsünü görmezden gelmekle, hatta hak ihlâline alkış tutmakla bir yere varılamayacağını anladın. Ama anlaman gereken birşey daha var:
Sadece CHP çatısı altında değil, üniversitede, devlet dairelerinde ve her yerde başörtüsü kabul görmeli. Bunu açıkça ifade etmeli ve uygulamaya da yansıtmalısın. Aksi halde, zaten son derece şüpheyle karşılanan sözlerine kimse inanmaz ve gülüp geçer.
01.12.2008
E-Posta:
[email protected]
|