Dâvetli olarak bulunduğum Hollanda’da ardı ardına ve çeşitli kesimlerde konuşma ve hitap etme zemini bulduk. Alman ve Hollanda TV’lerinde programcı eğitmen Abdullah Güven ve organizatörümüz Rıza Deniz Beyler vesilesi ile “Hollanda Türk-İslâm Kuruluşları Birliği” Kültür merkezinde Türk asıllı orada doğan gençlere “Dünya gençliği önündeki engeller ve çıkış yolları” başlığı altında muhatap olduk. Çoğunlukla Rotterdam Üniversitesi ve lise muâdili okullarda tahsil gören bu gençlere verdiğim seminerimin ardından suâl-cevap faslında, yakında inşaat mühendisi olacak bir kardeşimiz söz alarak dedi ki:
“Bizlere diyar-ı gurbet tâbiri kullanıyorlar, ben buna katılmıyorum. Ben burada doğdum, buranın vatandaşıyım ve vatanım burası. İnşaallah dedelerimizi inkâr etmeden İslâmiyeti burada yayacağız ve Türkiye’den kopmayacağız.”
Bu sözü benim kanaatlarımı da doğrulamıştır. Çünkü yazdığım eser ve makalelerde bunu açıklıyorum ve hele oraları gördükten ve o gençlerle mülâki olduktan sonra kanaatim bir “hadis-i şerifle” daha da perçinlenmiştir. 1 Bu hadis-i şerifin bir çok mânâsı ve bir çok cihetle o diyarlarda ve merkezlerde tecellî ettiğini, onların hizmetlerinde gördüm ve kendilerine her zeminde anlattım. Vazifelerinin çok ama çok yüksek ve manidar olduğunu verdiğim örneklerle anlattım.
Avrupa’da oturan veya anavatandan giden yazar-çizerler bunları nakletmiyorlar, çoklarının gözlük camları kara, çokları müjdeci değil, çokları kemiyet ve keyfiyeti bilmiyor ve çokları maalesef ömür boyu gıybet ve dedikodularla ömür geçiriyor. Bunları nasıl ve neyi ile anlatacak? Ancak müjdeciler ve gönül ufkunu nuraniyet kaplayan nurun sadık evlâtları anlatacaklardır ve belki bunlar tavzif, yani istihdam içinde bir vazifedir.
Nitekim Kuzey Hollanda “Millî Görüş” teşkilâtının Amsterdam-Nordwijkerhot beldesinde tertipledikleri ve her 3 ayda bir deruhte ettikleri ve ailece iştirak edilen “Büyük istişare ve eğitim semineri” toplantısında 2 günde 3 seminer verdim. “Asr-ı Saadetten günümüze aile”, “Peygamberimizden Çağımıza Müjdeler” ve “Dünya gençliğinin önündeki engeller ve çıkış yolları”, ayrıca Sn. Hüseyin Dündar ve Sn. Bekir Akdeniz Beylerin Kurban ve Hollanda çocuk eğitimi üzerine seminerleri oldu. Burada da dikkatimi çeken fevkalâde teklifleri vardı. Bu teklifler bizim MEB’e değil Hollanda’nın Eğitim yetkililerine veriliyor ve icraata geçmesinde aktif rol alıyorlar ve almaktadırlar. Diğer bir mânâda kendi öz yurdu gibi mücadelesini müsbet ve meşrû zeminlerde vermektedirler..
Yine Hollanda’nın manevî kalbi mesabesinde olan ve çok gayyur ve fedakâr Prof. Dr. Ahmed Akgündüz’ün, rektörlüğünü deruhte ettiği Rotterdam İslâm Üniversitesinde “Müslümanlar ve Hristiyanlar” diyalog toplantısı öncesinde Necla ve Rukiye Hoca hanımlar vasıtası ve organizesiyle muhatap olduğumuz ve “Gençliğin sorunları ve Mevlânâ’dan Bediüzzaman’a” başlıklı seminerimizde Türk asıllı fakat Hollanda doğumlu Lise öğrencisi kız öğrenciler de “Biz burada doğduk, Türkçe’yi sonradan öğrendik, üç lisan biliyoruz. Biz buralarda okuyup Hollanda’nın kaderinde söz sahibi olacağız, biz de buraların sahibiyiz” dediler.
Konuşmalarımın bir çok yerinde çarpıcı misâller içinde çok sevdiğim örümcek, serçe ve arıdan misâller vermekteyim. Çünkü yalnız serçe kuşu ilim adamlarının tesbitine göre, atmacalardan kaçmak, yavrularına yem bulmak, kendine yuva kurmak vs. için günde 2170 defa hareketiyle birlikte inip çıkmaktadır. Hollanda da, mezkûr müjde-i Peygamberîye (asm) vâsıl olmak, doğdukları yeri vatan yapmak ve inancın, imanın meşalesini yaymak için var güçleriyle serçe kuşu ile yarış etmektedirler. Hayran kaldım, gıpta ettim, gözlerim yaşlarla doldu. Tebriklerden, duâlardan başka ne yapabiliriz?
Dipnotlar:
1- “Ümmetimden bir taife kıyamete kadar galibane hakkı dâvâ edecektir” (Buhari: 9.)
28.11.2008
E-Posta:
[email protected]
|