Kasım ayı özellikle müziğimizin zirve isimlerinin birer birer madde âleminden mânâ âlemine göç ettiği aylardandır. İşte o isimlerden biri de Yahya Kemal’in “Ölünce ülkede muhteşem bir güneş battı” dediği Dede Efendi ya da tam adıyla Hammâmizâde İsmâil Dede Efendi’dir.
Dede Efendi, 1778 yılının Kurban Bayramı’nın 1. günü Şehzadebaşı’nda doğdu. Bu münasebetle İsmâil adı verildi. Babasının hamam işletmesi sebebiyle Hammâmizâde adıyla hatırlanmaktadır. Küçük yaşlardan itibaren Yenikapı’daki Mevlevî Dergâhı’na devam etti. 1001 gün yani yaklaşık 3 yıl süren çile’sini tamamlayıp ’Dede’ oldu. Çilede iken ‘Zülfündedir benim baht-ı siyahım’ isimli Bûselik şarkısının ünü saraya kadar ulaşınca Dede Efendi’ye de şöhret yolları açılmış oldu. 3 yaşındaki oğlu Sâlih’in vefatı üzerine,
“Bir gonca femin yaresi vardır ciğerimde
Ateş dökülürse yeridir, ah-ı serimde
Her lâhza hayali duruyor didelerimde
Takdire ne hacet bu da varmış kaderimde”
şeklindeki Beyâti eserini oğluna mersiye olarak besteledi.
Sultan 3. Selim, II. Mahmud ve Abdülmecit zamanında sarayda itibar gördü. Son zamanlarında Dede Efendi, karşısında henüz 16 yaşlarında olan Abdülmecit’in Batı müziğine daha çok ilgi duyması ve önceki padişahlar gibi usulden, makamdan anlamayan bir hükümdarla karşı karşıya olması onu mutsuz ediyordu. Talebelerinden biri olan Dellalzâde’ye birkaç defa “artık bu işin tadı kalmadı” dedi. Hacca gitmek için Sultan Abdülmecit’ten izin aldı. Çok samimî bir mü’min olan İsmail Dede tavaf sırasında heyecanlandı, ağladı. Yunus Emre’nin haccı terennüm eden şiirini irticâlen Şehnaz’dan Evsat usulünde besteledi:
Yürük değirmenler gibi dönerler
El ele vermişler Hakka giderler
Gönül kâbesini tavaf ederler
Muhammed’in (a.s.m.) kösü çalınır burada
Ol sultanın demi sürülür burada.
Bu Dede’nin son eseridir. Bu suretle 48 yıl süren bestekârlık hayatı sona eriyordu. O yıl pek çok kişi gibi Dede ‘de Hacc’ da koleraya yakalandı. Ateşler içinde tavaf etti. Mina’ya geldi. İki talebesinin kollarında son nefesini verdi. Dede Efendi 29 Kasım 1846 yılında 69 yaşında iken vefat ettiğinde tevafuka bakınız ki yine doğum günü olan Kurban Bayramının 1. günü idi. Dede Efendi, Hz. Hatice Efendimizin ayak ucunda medfûndur.
DEDE EFENDİ İÇİN NE DEDİLER:
Alaeddin YAVAŞÇA: “Dede Efendi nice şarkılarıyla gönüllere taht kurmuş, kabına sığmayan bir deha olduğunu defalarca kanıtlamıştır. Dede birçok yüzyılları tutan ve gelecek yüzyılları da aydınlatacak olan bir Türk Mûsikisi sembolüdür.”
Nezih UZEL: “Hakk’ın tertemiz kullarındandı. Ruh dünyamızın mimarları arasına katıldı. Cenâb-ı Hakk’ın bizlere bağışladığı nimetlerin en güzelleri arasında bulunan sesin ustasıydı. Bizi kendi yoluna soktu, yüreğimizi titretti. “
Prof. Dr. Mustafa TAHRALI: “Dede ayinleri ve ilâhileriyle bir yandan dinî duygularımızı en yüksek seviyede ifade etmiş, ladini denilen eserleriyle mûsiki sanatımızı en yüksek seviyede dile getirmiş ve köçekçeleri ve benzeri eserleriyle de eğlence mûsikimizin en güzel örneklerini vermiştir.”
Prof. Dr. Selahaddin İÇLİ: “Dede Efendi geçmişten değerleri özümsemiş, çağının değerlerini yakalamış ve ileriye kancalarını atmış bir bestekârdır, dahidir.”
Tuğrul İNANÇER: “Ne anlatılsa; o deryadan bir damla, harmandan bir dane, Dede güneşinden bir zerre olur ancak... O mûsikimizin evliyası…”
25.11.2008
E-Posta:
alioktay@alioktay. net
|