Bir insan için erişilebilecek en yüksek makam Allah’ın sevgisini kazanmaktır. Allah’ın sevgisini kazanmak dünyalara sahip olmaktan daha önemlidir. O'nun sevgisini kazanamadıktan sonra isterse bütün dünya insanın olsun hiçbir kıymeti yoktur.
Allah’ın sevgisini kazanmanın yolu ise emirlerini tutmak, yasaklarından kaçınmaktan geçer. İhlâs ve samimiyetle bu yolda ilerleyen herkesi Allah sever, onlardan hoşnut olur.
Allah’ın sevgisine ulaşan insan, Allah’ı seven insandır. Allah için canını, malını, her şeyini fedâ etmekten çekinmeyen insandır. O'nun bu sevgisi yanında Ferhat’ın, Mecnun’un sevgileri hiç hükmünde kalır. Bu sevgi, kişinin öylesine söz ve davranışlarına yansır ki onu hareket ettiren bir ruh hâline gelir.
Böyle bir kulunu hiç Allah sevmez mi? Bu kimse artık Allah dostu, yani velisi olur. Allah dostları, yani veliler Allah’ın en sevgili, en üstün kullarıdır. Bir kudsî hadis-i şerifinde Rabbimiz bu kullarını şöyle anlatır: “Kim Benim veli kullarıma düşmanlığa yeltenirse, muhakkak Ben de ona savaş açarım. Kulum, farz kıldığım şeylerden daha sevimli birşeyle Bana yaklaşamamıştır. Kulum Bana nafile ibadetlerle yaklaşırsa onu severim. Bir kere onu sevdim mi de onun işiten kulağı, gören gözü, tutan eli ve yürüyen ayağı olurum. Eğer Benden birşey isterse, onu verir; Bana sığınırsa, muhakkak onu himaye ederim.”1
Demek bütün mesele Allah’ın sevgili kulu olabilmek! Allah kulunu sevince de onun işiten kulağı, gören gözü, tutan eli ve yürüyen ayağı oluyor, yani kul artık ele, ayağa, göze kulağa varıncaya kadar bütün uzuvlarını Allah rızası istikametinde kullanıyor, Allah da onu yanlış yollara sapmaktan himaye ediyor.
Şu halde bir kimseyi Allah’ın sevdiğini anlamanın ölçüsü, kulun Allah’ın emirlerine itaat, yasaklarından kaçınmasındaki titizliği, farzlarla yetinmeyip elden geldiğince sünnetlere, nafilelere yönelmesi, hayır hasenatta gayretli olması.
Hadisin devamında ise böyle bir kul Allah’tan birşey istediğinde Allah’ın ona vereceğini; sığındığında da, onu himaye edeceğini bildirmesi yer alıyor ki her şeyden önemli.
Yarattığını yoktan yaratan, tükenmez hazineler sahibi bir Yaratıcıdan istiyor kul istediğini. İstemesini bildikten sonra kulun elde edemeyeceği ne olabilir ki? Allah gibi bir hamisi olan bir kimsenin hiç sırtı yere gelir mi?
Dipnotlar:
1- Riyazü’s-Salihîn ve Terc., 1: 417 (Hadis no: 387; Buharî’den)
25.11.2008
E-Posta:
[email protected]
|