Teknolojinin gelişmesi dünyamızı artık küçük bir köy haline getirdi. Sefih medeniyet bunu fırsat bilip her şeyi dünya hayatından ibaret gören bir zihniyeti yaygınlaştırmakta. “Ân’ı yaşa, gününü gün et!” anlayışıyla modası, sineması, müziği, tiyatrosu, dansı, klibi, reklâmı, TV dizisi, dergisi, gazetesi ile zihinler darmadağın edilip, yaratılış maksatlarını tefekkürden uzaklaştırmakta.
Bediüzzaman Hazretlerinin “Beşerin nefs-i emmâresi” diye adlandırdığı, egoları şişirmekten ibaret olan modern yaşam “cazibedar bir fitne” olarak insanları tefekkürden uzaklaştıracak her türlü donanımı adeta “zehirli bal” gibi göz boyama ve aldatma unsuru olarak kullanmakta.
Bu durum özellikle aile kurumu için büyük bir mânevî tehlike oluşturmakta. Mü’minin bir sığınağı, bir nev'î dünyadaki cenneti olan aile hayatı etkilenip, tahrip olmakta. Aileyi oluşturan bütün fertler bu durumdan zarar görmekte. Bunun sayısız örneklerini gerek medyada, gerek çevremizde müşahede etmekteyiz.
Eşler birbirlerini “ebedî hayat arkadaşı” olarak görmekten ziyade “menfaat birlikteliğini” öne almakta, bu da boşanma, aldatma gibi bir çok problemler dizisini gündeme getirmekte.
Ebedî arkadaşlık fikri yerini geçici beraberliklere, o da yerini Bediüzzaman Hazretlerinin tâbiriyle “ebedî müfarakatlara” (sonsuz ayrılıklar) bırakmakta.
Ve ne yazık ki yapılan araştırmalara göre bu “ihanet” tablosunda erkekler, kadınlarla mukayese edildiğinde büyük ölçüde önde gitmekteler.
Şüphesiz bu tablonun değişimi ancak ve ancak iman hakikatlerine sımsıkı sarılmakla mümkün. Ancak o zaman iman ebedî lezzetleri netice veren bir çekirdek olarak, insana dünyada iken bile cenneti andıran huzuru verebilir.
Ancak o zaman ailede kadın da, erkek de ihtiyarladıkça artan bir hürmet ve muhabbetle birbirlerine can yoldaşı olurlar…
NOT: Bizim Aile dergisinin Aralık sayısı “Âhir zaman Âdemleri” başlığı altında, özellikle dünyevîleşen erkekleri incelemekte. Değerli yazarlarımız Mü’mine Güneş ve Naciye Kaynak’ın da kapak dosyamıza katkıda bulunduğu bu sayıda Tubanur Arıcan Telci’nin Doç. Dr. Armağan Samancı ve Uzm. Dr. Hakan Yalman ile yaptığı röportajları ilgiyle okuyacağınızı tahmin ediyoruz.
Bu sayımızla ilgili geri bildirimlerinizin bizim için çok önemli olduğunu da şimdiden belirtelim…
Gönenli Mehmet Efendi ve hanım talebeleri...
Gönenli Hoca, Bediüzzaman Hazretleriyle Denizli Hapishanesinde bulunan ve onun “Biz Kur’ân’ın mânâsını, siz ise lafzını hıfzetmekle vazifelisiniz!” cümlesine muhatap olan bir aziz insan.
Gönenli Hoca İstanbul’da özellikle hanımlar cemaatine yaptığı sohbetlerle gönüllerde taht kurmuştu.
İşte Gönenli Hocanın sohbetleriyle yetişmiş olan hanımlar, 1995 yılında “Gönenli Mehmet Efendi İlim ve Hizmet Vakfı”nı kurmuşlar. Vakıf yetkilileri şimdilerde Silivri’de inşâ ettirdiği yaşlılar evinin tamamlanması için çaba sarf etmekte. Kimsesiz, bakıma muhtaç yaşlıların barınma ihtiyaçlarının karşılanacağı bu mekân ile ilgili daha detaylı bilgiler önümüzdeki günlerde gazetemizde daha detaylı bir şekilde sizlere aktarılacak.
Gönenli Hocanın hanım talebeleri şefkat ve merhametleriyle bu sefer de yaşlıların gönüllerini hoş eyleyecekler. Ne diyelim, Allah sayılarını arttırsın!
23.11.2008
E-Posta:
[email protected]
|