Kutsal topraklardan esintiler
KUTSAL BELDELERİ ZİYARET ETMEK HER MÜSLÜMANIN GÖNÜLDEN ARZULADIĞI, HEDEFLEDİĞİ GÜZEL BİR RÜYA. BİZ DE GÜNEŞLİ BİR EYLÜL SABAHI İSTANBUL’DAN 3 SAATLİK BİR YOLCULUKTAN SONRA MEDİNE’YE İNDİK.
Hac İslâmın 5 temel şartından biri. Hem malî, hem de bedenî bir ibadet. Hac belli bir zamanla sınırlı. Hicrî takvime göre Zilhicce ayında (Kurban Bayramında) gerçekleşiyor. Bunun dışındaki aylarda yapılan ziyarete Umre adı veriliyor. Kutsal beldeleri ziyaret etmek her Müslümanın gönülden arzuladığı, hedeflediği güzel bir rüya… Bizi uğurlayan mahalle komşularımızdan biri; “Ah evlâdım, güle güle gidin! Bizden de selâm götürün. Üç yıldır ağlaya ağlaya bekliyorum. Hâlâ sıram gelmedi. İnşallah bize de nasip olur!” demişti.
Ona “Amin!” diyerek yola koyulduk. Güneşli bir Eylül günü biz de İstanbul’dan Medine’ye uçtuk. 3 saatlik bir yolculuktan sonra Medine’ye indik. Uçak piste konarken biz de oruçlarımızı açtık. Peygamberimizin misafiri olarak burada yarım saat konakladıktan sonra tekrar havalandık ve 45 dakika sonra Cidde Havaalanına vardık. Pasaport kontrol işlemlerinden sonra otobüslerle Mekke’ye yöneldik. İstanbul’dan ihramlı olarak uçağa bindiğimiz için bir an önce kalacağımız otele eşyalarımızı bırakıp Mescid-i Haram’a (Kâbe) ulaşmamız gerekiyordu.
İLK GÖRÜŞ
Rehber hocalarımız daha önceden söylemişlerdi: “Kâbe’yi ilk görüşte yapılacak duâ çok makbuldür, geri çevrilmez!”
Biz de bunun bilincinde duâ ve telbiyelerle mukaddes makama yöneldik. Mescid-i Haram, Suudilerin yaptığı bölümle genişletilmiş. Önce birçok kapılı, bol sütunlu bir bölümden geçtikten sonra Osmanlıların yaptırdığı, daha sade bölümde birden Kâbe’yi karşınızda buluveriyorsunuz. Önce size küçücük gelen avlu ortasındaki Kâbe’ye doğru ilerledikçe mekân büyüyor, genişliyor, yüceliyor… Çok karmaşık bir duygu ve insan seli içinde biz de vecd içindeki insanlara katılıyoruz. Tevhit akidesinin bu ilk mabedi, dünyada bir başka benzeri bulunmayan ve 24 saat etrafı hiç boşalmayan bu kutsal mekânda olmanın hazzını yaşamaya başlıyoruz.
TAVAF
Hanımlar üzerlerindeki elbiselerle, beyler iki parçalı ihramlarıyla veya ihramdan çıkanlar normal kıyafetleriyle tavaf yapıyor. Her dönüşün kendine göre bir duâsının bulunduğu 7 dönüşle bir tavaf yapılmış oluyor. Tavafa Hacer’ül Esved’in bulunduğu köşeden avuç içi ona döndürülüp selâmlanarak başlanıyor, yine onun hizasında sona erdiriliyor. Kadın erkek, genç yaşlı, minicik çocuklar omuzlarda herkes sırt sırta kulluk bilinciyle dillerde duâlarla dönülüyor. Yerler pırıl pırıl mermer… Görevliler sürekli gözetimde, yere bir çöp düşse anında kaldırılıyor. Periyodik aralıklarla ve rallicilerin araçlarına yapılan bakımı hatırlatan hızla deterjanlı, sulu, paspaslı temizlik yapılıyor. Hayır sahipleri, terleyenlere kâğıt mendil uzatarak hizmet veriyor.
MÛ’CİZEVÎ SU ZEMZEM
Tavafı bitirenler Hz. İbrahim makamında veya civarında iki rekât namaz kılıyor, Kâbe’nin her tarafında düzenli bakımı yapılan zemzem bidon çeşmelerinden zemzem içiyor. Zemzem bir mû’cizevî su. Mekke ve Medine’deki mescitlerde sürekli tüketildiği, her hac ve umre ziyaretçisinin bidonlarla dünyanın her tarafına taşıdığı halde bitiremediği, tükenmeyen bir şifalı su. Saklandığı kapta yıllarca dursa bile yeşillenmeyen, kireçlenmeyen bu suyu hangi niyetle içerseniz ona derman oluyor. Zemzem çeşmelerinin önünde sürekli izdiham oluyor, kimi bir pet bardak daha almaya çalışırken kimi de bardağı başından aşağı döküyor…
SAFA VE MERVE
Hac veya umre görevini yapanlar “Say” için hazırlanıyor. Kâbe’nin avlusuna bitişik ve ona paralel iki tepecik arasındaki gidiş gelişe “Say” deniyor. Birbirlerine 350 m uzaklıktaki iki tepeciğin tabiî ki üstü kapalı ve yerler mermer döşeli. Burada da çok izdiham olduğundan şimdilerde dört katlı hale getirilmiş, ama yine de kalabalıklar pek azalmıyor. Kâbe’ye daha yakın olan Safa’dan başlayan yürüyüş Merve tepesinden geri dönüşü gerektiriyor. Dört gidiş, üç dönüşlü bu yürüyüşler bir saat civarında tamamlandıktan sonra ihramlı saçından bir miktar kestirerek ihramdan çıkıyor ve ihram yasakları sona eriyor. Bu telâşlı, ağızlarda duâlarla yapılan yürüyüşlerin görüntüsüne bir de şunu eklemeliyim: Sakat ve yaşlıların taşındığı hasta arabalarını kullanan kişilerin koşuşturma sırasında “Tarik tarik” (Yol ver) anlamındaki çığlıkları da tablonun tamamlayıcı bir parçası oluyor.
MEKKE’ DE
ZİYARET YERLERİ
Mekke’de temel görev, vakit namazlarını Kâbe’de kılmak, fırsat buldukça tavaf yapmaktır. Bunun dışında ziyaretçiler asıl görevi aksatmadan turların düzenlediği gezilere katılıyor. Hac döneminde zorunlu olan Arafat ziyareti, istenirse umrecilere de sağlanıyor. Bunun yanında Mekke’ye tepeden bakan, Peygamberimize (asm) nübüvvet görevinin verildiği Hıra Mağarası, hicret öncesinde Peygamberimizle Hz. Ebubekir’in müşriklerden korunmak için saklandıkları Sevr Mağarası en çok ziyaret edilen yerler. Ancak bu mağaralara düzgün yol olmaması ve çok sarp olması sebebiyle ancak fizikî engelleri göze alabilenler çıkabiliyor.
MAHŞER YERİ
Dünyanın her tarafından Müslümanların namaz kılarken yöneldiği Kâbe, dünyanın cazibe merkezi. Orada Mısır, Fas, Cezayir, Yemen, Suriye, Irak, İran, Hindistan, Pakistan, Bengaldeş, Burma, Malezya, Endonezya Nijerya, Senegal, Güney Afrika, Almanya, İngiltere, Amerika ve daha birçok ülkeden insanlarla yan yana ibadet ediyorsunuz. Kâbe’nin bulunduğu zeminde farz namazlar dışında sürekli tavaf yapılıyor. Farz namazlar başladığında herkes olduğu yerde kalarak imama uyuyor. Böylece telâşla, çok tabiî bir şekilde oluşturulan bu saflarda namaz bitiminde yanınızdakilerle selâmlaşmak çok hoş oluyor:
-Ene Türki, ente? (Ben Türküm, sen?)
Bu soruya gülümseyerek yukarıda saydığım milletlerden din kardeşlerimiz cevap veriyor. Bayram namazında sağımdaki genç bir Mısırlı, solumdaki ise yaşlı bir Tacik idi. Torbasından çıkardığı seramik kâseye bir parça petek bal koyup üzerine zemzem dökerek ikram edişini ömrüm boyunda unutamam.
YASAK YASAK
Yeryüzünün bu ilk mabedi Kâbe’ye, onu çevreleyen yapıdan 60 civarında giriş kapısı var. Girenler çıkanlar hiç bitmiyor. Artık doldu, 10 kişi bile giremez dediğiniz alana yüzlerce kişi akın ediyor, yine de kimse geri dönmüyor, girenlerle çıkanlar dengeleniyor. Görevliler bu kapı yollarını açık tutmaya çalışıyor, yola oturan, seccade seren veya olduğu yerde dikili duranları hemen uyarıyor:
-’Yallah ya hac, yallah ya hac!’ diye pek de kibar olmayan bir şekilde başka tarafa gönderiyorlar. Yine Kâbe çevresinde cep telefonlarıyla görüntü alanlar, Kâbe’ye sırtını verip hatıra fotoğrafı çektirenler var ki hiç de hoş değil. Aslında kamera, fotoğraf makinası kullanmak şiddetle yasak! Fakat kameralı telefonlar çıktıktan sonra ya yetişemiyorlar veya biraz daha hoşgörülüler. Ben de Kâbe’yi üstten gören katlardan çekim yaparken yanımdan geçen üç kişinin konuşmalarını duyuyorum:
-Memnun dedi ya, memnun dedi!
Gözümü makinamdan ayırmadan onlara açıklama yapıyorum:
-Memnun değil,”Memnu” demiş. Memnu “yasak” demek, iyi ki makinanızı almamış!
“Aboo” çekerek ayrılıyorlar…
MEDİNE-İ MÜNEVVERE
Mekke’deki süremizi tamamladıktan sonra Medine’ye geçtik. Mekke’ye 415 km uzaklıktaki Medine’ye Cidde’den uçakla veya üç gidiş üç gelişli çok düzgün asfalt yollardan otobüsle gidiliyor. Medine-i Münevvere “nurlu, ışıklı şehir” anlamına geliyor. Gerçekten de Medine daha düz arazisi, hurma bahçeleri, daha mutedil havası, daha düzgün yapıları ve tertemiz caddeleri ile dikkati çekiyor. İki şehirde de yıkımlar ve yeniden yapılaşma devam ederken Medine imar faaliyetlerini tamamlamış bir şehir olarak görülüyor.
MESCİD-İ NEBİ
Mescid-i Nebi İslâmın önemli ikinci mabedi. Peygamberimiz Hz. Muhammed’in (asm) kabrinin de içinde bulunduğu görkemli yapı ziyaretçilerle dolup taşıyor. Peygamber aşıkları onu selâmlayabilmek, onun bölümüne yaklaşabilmek için birbirleriyle yarışıyor, omuz omuza, sırt sırta büyük bir uğraş veriyorlar. Mermer döşeli, geniş bir avlunun ortasındaki bu mabet daha değişik bir klima sistemi ile soğutuluyor, Suudi Arabistan’daki en serin mekânlardan biri oluyor.
Mescid-i Nebi’den çıkanlar hemen her vakit kıble yönündeki yeşil kubbenin karşısında Kur’ân okuyor, duâlarla Allah’a yalvarıp Rasulünün şefaatini istiyorlar.
Yine mescidin güneybatı yönündeki Cennet’ül Baki Mezarlığı ziyaretçilerle dolup taşıyor. Kadınların ancak kapıdan bakabildiği mezarlık, Medine kurulduğundan bu yana ölenleri barındırıyor. Belli aralıklarla bölge bölge defin işlemleri yapılıyor ve toprağın özelliğinden dolayı kısa sürede ceset toprağa karışıyormuş.
MEDİNE’DE ZİYARET
Medine’de de program elverdiğince ziyaretler yapılıyor. Bunlar arasında Uhud Savaşının yapıldığı alan, Hendek savunma savaşının yapıldığı ancak hendeğin çoktan kapandığı 7 Mescitler bölgesi ilk başta yer alıyor. Daha sonra Mescid-i Kıbleteyn (iki kıbleli mescid) ve Hicretle birlikte Medine’ye yakın bir köy olan Kuba’da İslâm adına yapılan ilk mescit (Kuba Mescidi) ziyaret ediliyor.
DÖNÜŞ HAZIRLIĞI
Sayılı günler çabuk geçiyor. Dönüş yaklaşınca bu defa alış veriş, hediye faslı başlıyor. Bu konuda bilinçli hareket edenler olduğu gibi Çin mallarının istilâsındaki dükkânlardan ne bulursa alıp getirenler de az değil!
BİR RİCA…
Müftülük ve Diyanet yetkililerinden benim de bir ricam olacak: Hac ve Umre ziyaretini yapanlardan beklenen “zemzem ve hurma”dır. Ancak günümüzde bir yanlış uygulama ile hac ve umre yolcuları ziyaret öncesi hediyelerle “borçlandırılıyor”, onlar da o kutsal mekânlarda kime hangi hediye ile karşılık vereceğim, diye kara kara düşünüyor.
Gezi öncesi, hac veya umre ziyaretine gidecek kişi yakınlarını dolaşıp helâllik istemeli, ancak döndükten sonra ona “Hoş geldin”e gidilmelidir. Oysa uygulamada gitmeden ve hediyelerle yapılan uğurlama ziyaretleri kutsal belde yolcularını zor durumda bırakmaktadır. Bu yanlışlığa dikkat çekilmesi gerekir, diye düşünüyorum.
TEKLİFLER…
Suudi Arabistan’a gidecek kişiler Arapça veya İngilizce bilirlerse ne kadar iyi olur, zorluk çekenler bilir.
Hava çok sıcak olduğundan bizim gibi ılıman iklimden gidenler hemen soğuk, buzlu içeceklere sarılıyorlar. Bu da beraberinde birçok rahatsızlığı getiriyor. Oysa Araplar hep çay içiyor, onlar gibi yapanlar rahat eder.
Bölge çok sıcak olduğundan fazla ince ve kısa kollu giyecekler de çözüm değil. Özellikle Medine’deki mescit serin olduğundan, içerideki, dışarıdaki sıcaklık farkından dolayı tedbirli olunmalıdır.
Artık oteller yemekli. Türk lokantaları ve marketlerde istenen her şey var. Yiyecek konusunda tedirgin olmak, hele buradan yiyecek götürmek son derece gereksiz.
Hz. Peygamberimiz (asm) “Hac meşakkattir!” (Sıkıntıdır) buyuruyor. Bu kutsal yolculukta mutlaka birtakım sıkıntılar olacaktır, onlara da sabır gerekmektedir.
Kutsal beldelere yolculuk “güzel bir rüya!”
İsteyen herkesin en kısa zamanda bu rüyayı canlı canlı görmesini yürekten diliyorum!
|