Başbakan Tayyip Erdoğan’ın hükümetinin icraatlarını anlatırken, övündüğü meselelerin başında eğitim ve sağlıkta yaptıkları icraatlar gelir. İşte bu alanlardan birinin başında olan Sağlık Bakanı Recep Akdağ, bazı gazete ve televizyonların Ankara temsilcileri ile sağlık muhabirlerine katıldığı toplantıda son altı yılın hesabını verdi.
“Sağlık dönüşüm programı”nı toplantıda altı yılda yaptığı icraatların büyük bir bölümünde “yaptıklarını” anlatırken, bazı “eksikleri”ni de dile getirdi. Zaman zaman yapılan ancak sonradan hatalı olduğu ortaya çıkınca “geri adım” atılan uygulamaları da açık yüreklilikle anlattı. Mecburî hizmet konusunda yanıldıklarını söylerken, “Önce mecburi hizmeti kaldırdık. Sonra geri getirdik. Öngörümüzde yanıldık. Hekim eksikliğinin bu boyutta olduğunu bilmiyorduk” dedi. Öngörüsünde yanıldığını vurguladı. Genelde siyasetçiler hatalarını anlatmaktan kaçınırlar. Akdağ’ın bu açıklaması dikkat çekiciydi.
Son birkaç aydır bakanlar kurulunda değişiklik yapılacağı konuşuluyor. Çünkü, bakanların bu kadar süre görevde kalması pek sık rastlanan bir durum değil. Gazetelerde değişecek bakanlar, yerine geleceklerle ilgili isimler havada uçuyor. Ancak, mahallî seçimlere gidilirken Erdoğan bu değişikliği yapar mı ayrı bir mesele…
Sağlık Bakanlığı’ndan bir gün öncesinden “Bakan son altı yılın değerlendirmesini yapacak” şeklindeki dâveti üzerine aklımıza ilk gelen de bu değişiklik oldu. “Acaba kabine değişikliği mi oluyor?” diye aklımıza geldi. Zaten basın toplantısına başlamadan önce ilk sorulan sorulardan birisi de bu oldu.“Niçin 6 yıl?” diye sorusuna, “Özel bir anlamı yok. Beşinci yılda da elbette olabilirdi. Bu toplantıyı hesap vermek adına yapıyorum” karşılığını verdi. Zaman zaman “hesap verme” işinin herkes tarafından yapılması gerektiğini vurguladı.
* * *
Bakan Akdağ’ın 6 yılın hesabını verdiği konulardan bahsetmeden önce öncelikle şunu söylemek lâzım. Akdağ’ın açıklamalarında önemli gördüğüm bir yaklaşımı vardı. O da geçmişi kötülemek yerine geçmişte yapılanlara nelerin ilâve edildiğini söylemesi oldu. Bu yüzden de altı yılda yaptıklarını “reform” olarak değerlendirmekten kaçınırken, “geçmişin mirası” üzerine politika ürettiklerini söyledi.
Sağlık politikalarını uygularken “insana hizmeti” ön planda tuttuklarını anlatarak, bir gerçeğin altını çizdi. Devlet hastanelerinde görev yapan doktorların muayenehanelerinin kaldırılmasından sonra bazı lobilerin kendisini hedef aldığını açıkladı. Ortada bir rantın olduğunu, bunun kaybedilmesi durumunda lobilerin çıkabileceğini, bundan sonra da çıkacağını söyledi.
Devlet hastanelerinde bunu yaparken üniversite hastanelerinde bunun yapılamadığını, YÖK’le bu konuda çalışma yaptıklarını, anlaşma olduğunda da hemen Meclis’te kanun değişikliğine gidileceği bilgisini verirken, öğlene kadar hastanede muayene yapılırken, saat 14.00’ten sonra hastaların muayenehanelere gönderilmesinin yanlışlığından şikâyetlerini birkaç defa tekrarladı.
Şu anda üniversite hastanelerinde uygulanan sistemin yanlışlığından bahsederken, öğretim üyelerinin 09-12 saatleri arasında çalıştığını, 12’den sonra muayenehanelerine gittiğini, bunun da eğitimi baltaladığını ve gerileten bir sistem olduğunu ve kısa zamanda düzeltilmesinin gerekliliği üzerinde durdu. Bunları anlatırken, uygulamada kanunsuz bir durum olmadığını, bununla öğretim üyelerinin suçlanamayacağını, sistemin böyle olduğunu söylemeyi de ihmal etmedi. Bakan bunun adını da “Taşma sendromu” olarak değerlendirdi.
Bakan “Sağlıkta dönüşüm programı” çerçevesinde doğumda anne ve bebek ölümlerinin azaldığından, artık kızamık vak'alarına rastlanmadığından, hastanelerin birleştirilmesinden aile hekimliğine kadar pek çok konuda bilgiler verdi. İlâçlarda uygulanmaya başlayan yeni sistemle kamuda yıllık 1 milyar YTL tasarruf sağlandığını, gelişmiş ülkelere göre sağlığa ayrılan payın az olmasına rağmen, az parayla çok hizmet yapmaya çalıştıklarını söyledi. Sağlık harcamalarında OECD ülkeleri arasında Türkiye’nin sonuncu olduğunu anlattı. Doktor ve hemşire ihtiyacının fazla olduğunu bildirdi.
* * *
Şu anda Türkiye’de 35-40 yıldır sendika genel başkanlığı yapanlar var. 1983 yılından beri milletvekilliği yapanlar var. Partisini değiştirse de her zaman bakanlık yapanlar var. Seçim akşamı başarısız olduğunu söyleyip akşamdan istifa edip, sabahtan istifasını geri alan siyasetçilere çok rastladık.
Siyasetçiler hesap vermeyi alışkanlık haline getirmeli. Hem de bu hesabını her yıl vermeli. Hesabını hatasıyla, yanlışıyla, başarısızlığı veya başarısı ile şeffaf bir şekilde ortaya koyabilmeli. Başarısız olanlar da gitmesini bilmeli. Tabiî bu hesabının görüleceği yerde sandıktır ve millet hesabını burada kesecektir.
29.11.2008
E-Posta:
[email protected]
|