"Gerçekten" haber verir 26 Kasım 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi

adresine bekliyoruz.

 

Abdil YILDIRIM

Hayatın âhengi



Hayat deyince, doğan, büyüyen, sonra ölen varlıkların yaşadığı ömür süreci akla gelir. Bitkilerin ruhu olmadığından, en basit hayat tarzı bitki hayatı olarak kabul edilir. Ondan sonra hayvanların hayatı ve en mükemmel olarak insan hayatı şeklinde hayat tabakaları sıralanır. Halbu- ki, kâinatta yer alan ve cansız olarak bildiğimiz diğer varlıkların da kendilerine mahsus birer hayatları vardır. Havanın, suyun, taşın, toprağın ve diğer elementlerin de hayattar olduklarını söylemek mümkündür. Zerrelerden kürelere, tek hücrelilerden dev cüsselilere kadar her varlık kendine mahsus bir hayat yaşar. Kâinata böyle baktığımız zaman, “bîruhlar da zîruhtur” diyebiliriz.

Kâinatın tamamını bir yana bırakıp, uzay boşluğunda bir nokta kadar yer tutan dünyadaki hayatın muazzam ve mükemmelliği bile, insanı hayretler içinde bırakıyor. Binlerce cins hayvan ve bitki, her cinsin de sayısız fertleri, çok çeşitli hayat tarzlarına sahip oldukları ve çok farklı levâzımâta ihtiyaç duydukları halde, aynı mekânda büyük bir uyum içinde yaşayıp gidiyorlar. İstidatlar farklı, ihtiyaçlar farklı, istekler farklı olduğu halde, her hayat sahibinin istek ve ihtiyacı kolaylıkla temin ediliyor. Bir iş bir işe mâni olmuyor, bir hayat başka bir hayatın önüne geçmiyor. Her varlığın hayatı, mükemmel bir ahenk içinde, kendi mecrasında akıp gidiyor. “Hayat bir mücadeledir” diyenleri tekzip edercesine, her hayat başka bir hayata hayat veriyor. Toprak bitkilerin, bitkiler hayvanların, hayvanlar da insanların hayatına yardımcı oluyor. Bu ahenkli dayanışma ve yardımlaşma sistemi, insana “hayat bir muâvenettir” dedirtiyor.

Kâinat dediğimiz sistem o kadar uyumlu ve ahenkli olarak çalışıyor ki, bundan daha güzelini akıl idrakten, hayal tasavvurdan âciz kalıyor. Bir noktanın, bir atomun, bir hücrenin yeri değiştirilse, koca sistemin dengesi bozulacak, hayatın âhengi kaybolacak, kâinat yıkılacak, zerreleri zamanın ve mekânın boşluğunda başı boş kalacak. İnsan kendi bedenine baktığı zaman bile, bu denge ve ahengin mükemmelliğini kolayca idrak edebilir. Meselâ, gözümüzün yerini beğenmeyip daha başka bir yerde olmasını istesek, bulunduğu yerden daha uygun bir yer bulamayız. Bütün bedenimizi gezer dolaşır, tekrar aynı yerde karar kılarız.

Hayattaki zıtlar arasında bile tam bir uyum ve ahenk vardır. İyilik ve kötülük, aydınlık ve karanlık, adalet ve zulüm, hayat ve ölüm, hayatın ahengini zenginleştiren birer çeşnidir.

Sünbülî tarikatının şeyhi Sünbül Sinan Efendi, bir gün talebelerini imtihan etmek için şöyle bir suâl sorar: “Size kâinatta tasarruf yetkisi verilse, neyin yerini değiştirmek isterdiniz?” Talebelerden kimisi dağların, kimisi denizlerin, kimisi de mevsimlerin yerini ve zamanını değiştirirdim şeklinde cevaplar verirler. Sıra Musa adındaki talebeye gelince, şöyle cevap verir: “Her şey lâyık olduğu yere, en güzel yere yerleştirilmiş, hiçbir şeyin yerini değiştirmez, her şeyi merkezinde bırakırdım”. O günden sonra da Musa Efendi’nin adı “Merkez Efendi” olur. Merkez Efendi’nin dediği gibi, her şey yerinde ve merkezinde güzel ve anlamlı. Zaten her şey merkezinde kalsa ve insan eli bu sisteme müdahale etmese, ne ekolojik denge bozulur, ne ozon tabakası delinir, ne de küresel ısınma meydana gelirdi. Dünyada en güzel ve en temiz mekânlar, insanın girmediği yerlerdir. İnsan bir de tabiatın bu tabiî güzellikleri için “vahşî tabiat” der. Halbuki, asıl vahşî olan ve girdiği ortamın âhengini bozan insan elidir.

Hayatın âhengi o kadar hoş ve güzel ki, bu âhenk ince ruhlu sanatçılara ilham kaynağı olmuş, onlara yol göstermiş, modellik yapmıştır. En güzel resimler, en içli besteler, en duygulu şiirler, hayattan yansıyan âhengin birer lem’ası olarak ortaya çıkmıştır. En büyük sanatçılar, hayatın âhengi karşısında saygıyla eğilmiş, hayret ve hayranlıklarını ifade etmişlerdir.

Ben de şairliğe yeltenen birisi olarak, şiirden güzel bu âhenk karşısındaki aczimi, utancımı bir şiirle dile getirmeye çalıştım.

ŞAİRLİĞİMDEN UTANDIM

Çözemedim zihnimdeki düğümü,

Kısır düşüncemin âcizliğinden,

Hayatın sırrını bilmediğimi,

Bildim de utandım cahilliğimden.

Gördüm sonbaharın sekerâtını,

Fark ettim ölümün nasihatını,

Solgun yaprakların tesbihatını,

Duydum da utandım gafilliğimden.

Zamanı kuşatmış görünmez bir el,

Avcunun içinde ebed ve ezel,

Hayatın âhengi şiirden güzel,

Gördüm de utandım şairliğimden.

26.11.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (16.11.2008) - İnsan su gibi olmalı

  (09.11.2008) - ÖMÜRDEN TASARRUF ETMEK

  (01.11.2008) - Sükût her zaman altın mıdır?

  (28.10.2008) - Kafalardaki odun yığınları

  (18.10.2008) - Ülkemizin tanıtımında Risâle-i Nur’un önemi

  (07.10.2008) - Akıllı tüccar

  (01.10.2008) - Bayramların öteki yüzü

  (18.09.2008) - Acıkmak güzeldir

  (26.08.2008) - DUÂLARIMIZI PAYLAŞALIM

 
Ufo ısıtıcılar, infrared ısıtıcı, kumtel ısıtıcılar.
GAZETE 1.SAYFA

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  H. Hüseyin KEMAL

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için adresimiz:
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır