CHP’nin Baykal öncülüğündeki çarşaf açılımının yankıları sürüyor. Geçen haftaki yazımızda hem Baykal’ın inandırıcılığını yitirmiş olmasından, hem de partiye katılan çarşaflıların CHP saflarına ne derece bilinçli ve özgürce geçtikleri hususundaki tereddütlerden ötürü ironik bir yazı yazmıştık. Bildiğimiz CHP ve bildiğimiz Baykal taktiklerine bakılacak olursa doğrusu samimiyet sınavının yüzakıyla verilişine kadar biz bu tavrımızda musırrız. İhtiyat payı bırakarak bekleyip göreceğiz. Ancak aşağıdaki faktörleri de tarihe not düşmeden geçemeyeceğim.
Bu ülkede “Millet mi, devlet mi?” ikileminde devleti temsil eden ve “Halka rağmen halk için” düsturunu bayraklaştıran CHP’nin demokrasi ortamındaki üst değerleri kabulünü sağlamadan ve bu değerlerin hayatiyete geçirilmesi için desteği alınmadan diğer partilerin tepesindeki Demoklesin kılıcı bir türlü inmeyecektir. Çarşaf konusunda ezber bozan ve yeni bir açılıma yol açan CHP’nin bu tutumu velev ki samimiyetten uzak da olsa kuruluşundan bu yana CHP’nin olumlu yönde attığı adımlardan en önemlisi, belki de en birincisidir. Bundan sonra eskilerin tabiriyle cin şişeden çıkmıştır, diyebiliriz. Başörtüsü, çarşaf, türban konusunda beyinlerdeki önyargı kırılmış ve zaman içinde birbirine olumlu kapı açacak gelişmelerin önü açılmıştır.
Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin “Din umumun malıdır” görüşünde geçtiği gibi teorisiyle, pratiğiyle, kültürel yönüyle din, sadece dindar/muhafazakâr partilerin ya da öyle görüntü veren partilerin değil bütün partilerin dikkate alması gereken, sahiplenmesi gereken sosyal bir olgudur. Dinin ve dinî motiflerin belli partilere aidiyeti siyaseten sakıncalı bir durumdur. Yine Bediüzzaman Said Nursî’nin “Dini siyasete alet etmeye karşı olmak kadar dinsizliği de siyasete alet etmeye karşı olmak” şeklindeki duruşuna uygun bir zemin ihzar edecektir. Bu durumda istismarlar ortadan kalkacağı için partilerin ve siyasî iktidarların elinde tembel tembel oturup hazır oy deposu olarak göreceği malzeme kalmayacaktır. Bu da şark kurnazlığıyla, sürü psikolojisiyle halkı yönlendirme ve vatan-millet-Sakarya edebiyatıyla parsa toplayıp devleti yönetme kısırdöngüsünü bitirecektir.
Cumhuriyet ve demokrasi kültüründe elbette ki iktidar ve muhalefet yarıştaki vazgeçilmez iki atbaşı gibidir. Muhalefetsiz iktidar meşrûluğunu yitirir. Muhalefetsiz demokrasi, demokrasi olamaz. Ne var ki cumhuriyet bir faziletler rejimi sayıldığından iktidarıyla, muhalefetiyle, kurum ve kuruluşlarıyla herkesin doğruyu, fazileti, adaleti savunmada ve gerçekleştirmede bir ve beraber olduğu bir yapıya sahiptir. Daha doğrunun, daha iyinin oylamaya sunulduğu bir sistem karakterini taşıması açısından bakılacak olursa CHP’nin çarşaflılar konusunda türbana, başörtüsüne olumlu bakan diğer partilerle aynı çizgiye gelmesi, demokrasimiz açısından olumlu ve faziletli bir gelişmedir. CHP’nin samimî olduğuna dair yeterli belgeler ortaya çıkarsa “Hayır çarşafa sahip çıkamazsın, türbanı savunamazsın! Bunlar, ancak falan-filan partilerin hakkıdır veya inhisarındadır!” diye dışlamamak gerekir. Çünkü demokrasi neticede yanlışları budaya budaya doğrulara, hataları göre göre iyiliklere doğru yol alma sürecidir. Ve unutmayalım ki hatadan dönmek de bir fazilettir.
28.11.2008
E-Posta:
[email protected]
|