CIA’nın Ortadoğu uzmanı Graham Fuller’in, “Büyük Ortadoğu Projesi”nin fiyaskoyla sonuçlandığını söylemesi, sadece Amerika’nın Ortadoğu’daki plânının çöküşünü değil, Amerikan eksenli bütün projelerin de iflâsının örtülü bir itirafı.
Amerikan yönetimlerine Türkiye ve İslâm dünyası üzerinde tezler üreten ve bir dönem CIA’nın Türkiye istasyon şefi olarak çalışan Graham Fuller, daha önce de “Türkiye ile Amerika müttefik değildir, çünkü çıkarları çatışıyor” ikrarında bulunmuştu.
Bir süredir ABD’nin Türkiye, Ortadoğu ve İslâm dünyasına yönelik politikalarındaki çıkmaza dikkat çeken Fuller, “ABD’nin tek süper güç olarak hegemonyacı davrandığını” ve Türkiye’nin “Müslüman kimliği”yle Ortadoğu’da “İslâmî dayanışma” refleksinin ilişkileri bozduğundan yakınmıştı.
Türkiye’yi, “Amerika’nın müttefiki” görmediğini belirten CIA üst düzey yöneticisine göre, “Ortadoğu’da Türkiye’nin ABD ile çıkar çatışması yoğunlaşmakta. Ve Türkiye açısından bu hükmü doğru bulan geniş kitlenin gelecekte kanaat genişliği kazanmakta.”
YENİ “TEZGÂH” KURULUYOR
Bilindiği gibi baba Bush döneminde Bağdat’taki Amerikan elçisinin bizzat teminat ve teşvikiyle Saddam’ın Kuveyt’i işgali bahane edilerek Birinci Körfez Savaşı başlatılmış; 36. paralelden bir hat çekilip Irak’ın kuzeyi Bağdat’tan koparılarak “otonom bölge” paravanında otorite boşluğu meydana getirilmişti.
Devamında da Kuzey Irak’ta kukla bir devlet oluşumu ve Türkiye’ye yönelik bölücü terör örgütünün yuvalanıp silâh, para ve her türlü lojistik destekle palazlandırılması, ABD’nin Türkiye’deki üslerinde konuşlandırdığı “Çekiç Güç” ve “Keşif Güç”le sağlanmıştı.
Oniki yıl boyunca gıdadan, ilâçtan, kurşun kaleme kadar süren amansız ambargonun ardından bu kez ABD ve savaş koalisyonu, BM’yi by pass ve uluslar arası hukuku ihlâl ederek Irak’ı resmen işgal ettiler.
Bugün bütün uyarılara rağmen ABD yeryüzündeki işgal ve hegemonya politikasını sürdürüyor; yaptığı zulüm ve katliâmdan vazgeçmiş değil…
Bu açıdan CIA’nın (eski) Türkiye şefinin son safhada Amerikan politikalarının çözümsüzlüğünü vurgulaması, bazılarının lanse ettiği gibi mâsum bir “itiraf”ın ötesinde, bir “yeni oyun”un tezgâhı olarak karşımıza çıkıyor. Fuller’in, “Amerikan plânlarına dahil olmak, Türkiye’nin ve bölge ülkelerinin çıkarları açısından idam fermânını imzalamaktır” demesi, başta Türkiye olmak üzere bölge ülkeleri üzerinde BOP’un bir başka versiyonunun dayatılmasıyla yeniden sahneleniyor.
Neticede bu “itiraflar”, gidici oğul Bush’un ve Neocon’ların BOP’unun iflâsı üzerine Washington’un “yeni bir strateji” ile yeni başkanları Obama üzerinden Türkiye ve bölge plânlarını revize ederek sürdürmesinin bir taktiği. Fuller’in, “Ankara, Obama ile daha iyi ilişkiler kurabilir” demesi, bunun ifâdesi.
Keza CIA analistinin, Türkiye’nin yeni dönemde İran ve Suriye gibi ortak inanç, kültür ve tarihi paylaştığı Müslüman ve Rusya gibi diğer önemli komşularıyla iyi ilişkileri geliştirmesinin daha kolay olacağını” belirtmesinin “anlamı” da bu. Ankara-Wasington-Erbil hattında, “Kürtlerin kültürel haklarında ilerleme sağlanması”yla stardı verilen ve son demde tahrik edilen PKK terörüne karşı “sevimli” ve “olumlu” gösterilen Barzani ile işbirliğine kayan bölge politikaları da bu maksada mâtuf…
AMERİKAN ÇIKARLARINA
GÖRE REVİZE…
Kısacası, yine Amerika’nın emperyal menfaatleri uğruna BOP’un “revize” edilmesi oyununun oynandığı her halinden anlaşılıyor.
Oyunun ana temâsı, Türkiye ve bölgedeki İslâm ülkelerinin Irak ve Afganistan’daki işgale desteklerini sürdürmeleri ve “stratejik müttefiklik” paravanıyla Ankara’nın “eş başkan” edildiği “Büyük Ortadoğu Projesi”nin maskesini değiştirerek devam ettirilmesi…
Diğer yandan öteden beri AKP’ye akıl veren takımın gelinen süreçte başta “Güneydoğu meselesi” olmak üzere birçok konuda iktidar partisinin kendini ve politikalarını “değiştirip dönüştürme” telkinleri de bunu hedefliyor.
Mâlum ve “yandaş medya”da “AKP’nin miâdı dolmuştur” söylemiyle başlayan, iç ve dış politikalardaki başarısızlıklara karşı iktidar partisinin “kendini dizayn etmesi” talebiyle “etnik kimlik, ekonomik, sosyal politikalar oluşturması” tavsiye teklifleri, fiyaskoyla sonuçlanan politikaların aynı kulvarda yeni bir makyajla sürdürülmesini amaçlıyor.
Görünen o ki Graham Fuller’in “iflâs itirafı”, dış politikada Türkiye’nin yine ABD-İngiltere ve İsrail ile “işbirliği ciddiyeti ve etkinliği içinde” olmasının yeni yöntemlerle zihinlere çakılmasından ibaret. Ankara’nın komşularıyla ve bölge ülkeleriyle ilişkilerini yine Washington’un çıkarlarına teşne, Avrasya ve Ortadoğu’daki enerji kaynakları ve hatları üzerindeki egemenliğine açık bir rotada olmasını öngörüyor.
Her ne kadar Graham Fuller, “Türkiye’nin bölgede bir Amerikan plânı dahilinde rol üstlenmesi” görüşüne katılmadığını söylese de, “Türkiye kendi çıkarlarını merkeze alarak bir siyaset izlemeli” sözünün satır aralarında bile yine ABD’nin küresel çıkarlarına uygun ve uyumlu olmasını esas alan bir komplo kuruluyor. Türkiye’nin ABD ve İsrail çizgisindeki politikalara bağlı kalması plânlanıyor.
Özetle, yeni dönemle birlikte Amerikan devleti içinden Amerikan politikalarının iflâsının itirafıyla Türkiye ve bölge ülkelerine yeni bir “tuzak plânı” hazırlanmakta. Bu plân, CIA uzmanının açıklamalarında açıkça okunmakta…
28.11.2008
E-Posta:
[email protected]
|