Asya Nur Kültür Merkezinde her Pazar akşamı devam eden seminerler dizisine bu hafta gelen konuşmacı, gazetemizin yazarlarından Ali Ferşadoğlu idi.
Yüzden fazla katılımcının bulunduğu kalabalık topluluğa seminerini sunan Ferşadoğlu, Cumartesi akşamı da Sincan’da seminer vermişti.
Büyük İslâm âlimi merhum Bediüzzaman’ın mânevî ve ilmî şahsiyetini öncelikle nazara veren Ferşadoğlu, onu bu açıdan çok iyi tanımamız lâzım geldiğini söyledi ve çocukluk yıllarından vefat edene kadar geçirdiği hayat safhalarındaki hârikulâde olaylardan örnekler verdi.
Bediüzzaman, hayatını dâvâsına adamış bir İslâm fedâisidir. Çoğu insanların anlayamadığı ve hususan İlâhiyatçıların kendisine kulak tıkadığı muhteşem bir mütefekkir ve asrın müceddididir. İman ve Kur’ân hakikatlerini ispat etmeyi meslek edinen Bediüzzaman, Kur’ân-ı Kerim’deki temsil metodunu esas alarak temsillerle en dağınık meseleleri toplamaya, en uzak konuları temsil dürbünüyle akla en yakın hâle getirmeye muvaffak olmuştur. Sadece iddia etmekle kalmamış, dâvâ içinde deliller getirerek en inatçı muarızların fikren ilzam ve susturulmasını sağlamıştır.
Şahsî hayatında âzâmî takvâ dairesinde yaşayan Üstad Bediüzzaman ilmen olduğu gibi, amel bakımından da Hazret-i Peygamberin (asm) tam vârisiydi. Ömür boyu nefsiyle aslanlar gibi çarpıştı. Nefsini teslim olmaya mecbur etti. Gece yarısından sonra kalkıp sabahlara kadar evrad ve ezkârla meşgûl oldu. Bu milletin ve İslâm âleminin kurtuluşu için duâlar etti. Bir taraftan doğru İslâmiyeti anlatırken, diğer taraftan onu en doğru bir şekilde nefsinde yaşayarak örnek insan oldu. İslâmın izzetini korumak adına en cebbar ve zalim kumandanlara baş eğmedi. En cazip teklifleri elinin tersiyle iterek hâkim güçlerin tesiri altına girmedi. Bununla birlikte müsbet hareketi esas alarak dahilî fitnelere bulaşmadı. Hep âsâyiş ve emniyet lehinde çalıştı. En zor şartlar altında telif ettiği Nur Risâleleriyle hakikî vatanperver insanların yetişmesine vesile oldu.
“Ekmeksiz yaşarım, hürriyetsiz yaşayamam” diyen o büyük insan, fertten cemiyete, İslâm âleminden Hıristiyanlık dünyasına kadar meydana gelen problemlere çâreler üretti. En temel mesele olan imansızlık ve iman zayıflığına karşı tahkikî iman dersleriyle mukabele etti. Hem insanlık, hem de İslâm âlemini tahrip eden deccalizm zihniyetini keşfederek haber verdi. Buna çok önem verilmeliydi. Zira, bütün mücadele bunun üzerinde cereyan ediyordu. Fen ve felsefeden gelen dehşetli bir dinsizlik cereyanı akılları saptırıyor, kalp ve vicdanları yaralıyordu. Özellikle Süfyanî deccal aldatmakla iş görüyor, münafıkâne bir tarzda İslâm dinini tahrip ediyordu. Tahribin adresini iyi bilmek ve ona teslim olmayarak tedbir almak gerekiyordu.
Genel olarak ortak problemlerimiz vardı ve mutlaka onları aşmamız lâzımdı. Bunlar da:
1- Dünyaya imtihan için gönderildiğimizin bilinmemesi. 2- Yaratılışın hikmetinin anlaşılmaması. 3- İman zayıflığı. 4- Gerçek imanı uzmanından öğrenmeyip başkalarına itibar edilmesi. 5- İbadetlerdeki genel ihmaller. 6- Duyguların tanınmayıp terbiye edilmemesi. 7- Cahillik, fakirlik ve ihtilâf meseleleri. 8- Zamanı verimli kullanmamak. 9- Hak ve hürriyetlerin bilinmemesi. 10- Müslümanların dünyevîleşmesi. 11- Sorumluluktan kaçmak. Emr-i bi’l-mâruf ve nehy-i ani’l-münkeri terk etmek. 12- Kalp dairesinden dünya dairesine kadar etki ve ilgi dairelerinin birbirine karıştırılması. 13- İslâmı ve Kur’ân’ı bilmeden onu anlatmaya çalışmak. 14- Dilimizin bilerek tahrip edilmesinin, dinimizin de tahrip olmasını sonuç vermesi. 15- Ümitsizlik, sıdkın hayat-ı ictimâiyede ölmesi, adâvete muhabbet, bizi birbirimize bağlayan kuvvetli bağları bilmemek, çeşitli istibdatlar ve şahsî menfaatına bütün himmetini hasretmek.
Her bir maddesinin geniş izahlarının yapıldığı seminer iki saatten fazla sürmüş ve katılanların tamamı memnun olmuştu.
26.11.2008
E-Posta:
[email protected]
|