Kabiliyet, insana
Yaratıcının emaneti
Öğrencideki kabiliyetler uyandırılırsa, eğitim renklilik kazanacaktır. İnsan yapısı gereği akıl, kalp, ruh, sır ve hayal gibi cihazlarla donatılmıştır. Bu cihazlar, Cenâb-ı Hakkın isimlerini talim etmek üzere (Esma talimi), insana verilmiştir. İşte eğitim, bu amaç gerçekleşirse eğitimdir.
Din benim pozitif
enerji kaynağım
Bir eğitim programından sonra, öğrencilerden birisi: “Hocam, pozitif insan modelini çizerken, dine çok vurgu yaptınız” dedi.
Ben de; “Ben bir dinin mensubuyum. Elhamdülillah Müslüman’ım. Bu benim için bir şükür vesilesidir. Dinim benim, pozitif enerji kaynağım.” dedim.
Gençler, hep bir ağızdan, Oooo deyip, alkışlamaya başladılar. Ben de, ‘Dinim benim, pozitif enerji kaynağım” sözü çok mu orijinal?’ dedim.
Öğrencinin cevabına bakın: “Öğretmenlerimiz, Batılı bir düşünürden nakil yaparkenki rahatlığını, dinden nakil yaparken gösteremiyor.”
İçim, cızz etti. Kendi kendime, öğretmenlerimiz için ‘İşte olmadı’ dedim.
Nasihlerin nasihatlarının tesirsiz hale gelmesinin sebebi işte budur.
Evet, din ile ilgili kurduğumuz cümleler, önce ağzımıza yakışmalıdır.
Eser varsa, san'atlıysa;
San'atkârı da vardır
Yaratıcı düşünülmeksizin hiçbir bilim, bilim olmaz. Olsa da o cehalettir. Sadece bilgi, kuşun tek kanatlı olmasına benzer, uçamaz. Onun için, ‘dinsiz ilim kördür, ilimsiz din topaldır’ denmiş. Bir tıp doktoru, üzerinde çalıştığı insan bedeninin kimin eseri olduğunu bilmek durumundadır. Eser varsa, san'atlıysa, San'atkârı akla gelmelidir. Nitekim insan, bir icadını sahipsizliğe havale eder mi?
Onun için her bilim dalı, önce yaratıcıyı anlamalı ve anlatmalıdır. Hiçbir şey, din olmaksızın gerçek anlamını bulmuş olmaz. ‘Din hayatın hayatı, hem nuru, hem esası; ihya-i din ile olur, şu milletin ihyası’, sözü onun için söylenmiş.
“Hiçbir edebiyat dinsiz değildir”
Tabi insan biraz dinini bilince ve bunu paylaşınca, adı ‘hoca’ya çıkıyor. Aslında olması gereken, bütün mensuplarının dinini bilmeleridir.
Öğrenciler aralarında bazı öğretmenlerle voleybol oynuyorlar. Bilgilerini paylaşmakla meşhur edebiyatçı da oradan geçmektedir. Oyundaki öğretmenlerden birisi öğrencilere, “Arkadaşlar! Din kültürü hocanız geçiyor” diye seslenir.
Öğrenciler, “Hocam, o bizim din değil, edebiyat hocamız” derler.
Edebiyatçı, bir edebiyat daha yaparak, durumu toparlar ve “Arkadaşlar, hocamız doğru söylüyor. Çünkü, “Hiçbir edebiyat dinsiz değildir” der. Tabiî takım halinde yine ‘Ooooo’ seslerine alkışlarda katılır.
Eğitimciler, dinden bahsederken, cümleler ağzımıza yakışmalıdır. Yoksa, dilimizden iğreti dökülen cümleler, itibar görmez.
Sözümüzün gücü, bizim o söze inanma gücümüze bağlıdır.
01.12.2008
E-Posta:
[email protected]
|