Sol eğilimli bir partiye çarşaflı insanların üye olarak kabul edilmesi ya da böyle bir durumun gündeme gelmesi arka planındaki niyet ne olursa olsun hayırlı bir gelişmedir. Bu durum memleketin geleceği ile ilgili kader algısı noktasında her toplum kesiminin manevi değerlere daha saygılı olacağı noktasında işaretler barındırmaktadır. Belirli bir kesimin kendini böyle bir davranış içerisinde sergilemek eğilimi bile toplumun geldiği nokta açısından bakıldığında çok ümit verici bir tablodur. Bu gelecek günlerde toplum genelinde tevhid algısının ve birlik duygusunun daha ön plana çıkacağını müjdelemektedir.
İnsanlık tarihinin en temel problemlerinden birinin toplu hayat ya da toplum hayatı şeklinde yaşamanın kurallarını ideale en yakın şekilde koymak olmalı. Esmanın zenginliği ve mutlaklığı gereği fıtratlara yansıması da çok farklılıklar arzediyor. Bu nedenle insanlar adedince farklı duygu, düşünce ve davranış özellikleri var. Hazret-i Adem’den (a.s.m.) bu yana bütün insanları yan yana koysak tek yumurta ikizleri dahil olmak üzere tamamen birbirinin aynı olan iki insan bulamayız. Bu kadar farklı özellikleri olan milyonlarca farklı irade, istek ve yönelimin ortak bir paylaşma alanında bir arada yaşaması gerçekten çözümü zor bir problem. İnsanlık tarihini kâinat kitabında bir veri olarak kabul edersek fertler ve idare arasında bu isteklerin ve gerekenin farklılığı karşısında ve insanlar adedince iradenin olduğu bir zeminde en insani ve herkesi en çok memnun eden tarzın demokrasi ve cumhuriyet şeklinde ortaya çıktığı anlaşılmaktadır. Bu vahyin hayatımıza taşıdığı meşveret ve şura kavramları ile kâinat kitabında ortaya konan verilerin birleşme noktası gibidir.
Temsil makamında olanlar, temsil konumlarında şahıslarını değil, temsil ettikleri topluluğun değer yargılarını yansıtmalıdırlar. Bu her şeyden önce sağlam bir demokrasi kültürünün gelişebilmesi için elzemdir. Toplumun genel eğilimlerinin idareye yansıtılması problemine ise seçim formülü bulunmuştur. Bu formülün uygulamada olan şekli beğenilebilir ya da beğenilmeyebilir. Ancak, yine demokratik kurallar çerçevesinde değişimi yolunda gayret gösterilirken yürürlükte olduğu sürece herkesi bağlamalı ve sonuçları saygı ile karşılanmalıdır. Halk ile istişare milletin iradesini anlama gayreti aslında ve özünde İslâmî değerlerin hayata kattığı bir değer olarak kabul edilmelidir. Benliğin katılığından ne ölçüde uzaklaşmış iseniz ilahi murada ulaşma şansınız daha yakındır. Bu da otoriter tavırlardan ve şahıs ve zümre hakimiyetindense olabildiğince çok sayıda fikrin sonuca etki ettiği meşveret usullerinin ilahi arzuya uygun harekete daha yakın olma ihtimalini ortaya koyar. Bu nedenle millet ile meşveret ya da millet iradesini en iyi açığa çıkaracak yollar aramak daha sağlıklı olana yaklaştıracaktır.
Milletimizin genel kültür mozaiğini teşkil eden unsurlar içinde manevi ve dini değerler çok önemli bir yer tutmaktadır. Bayrağımızı teşkil eden kırmızı renk hürriyet, namus, iffet, şeref gibi değerler uğruna akıtılmış kanı sembolize etmektedir. Bu durum söz konusu olduğunda herkesin zihninde çağrışan isimler ise Nene Hatun’lar, Sütçü İmam’lar, yani namusu ve manevi değerleri için hayatını ortaya koyabilmiş insanlardır. Bu insanların genlerini taşıyan bir topluluk elbette ideal bir cumhur manasında olacaktır. Bu topluluğun kendi başında bulunacak kişiyi yani cumhurun başını belirlemesi toplum iradesinin idareye yansıması açısından en sağlıklı yol olmalıydı. Dün tecelli eden irade aslında millet vicdanında yansıyan ilahi irade olarak da algılanmalı. İçinden çıkılamayan problemlerde Alemlerin Rabbi’nin muradına en yakın sonucu bulmanın en ideal yolu, olabildiğince çok kişi ile istişare etmek olmalıdır.
Şunu artık anlamamız gerekiyor: farklı düşüncede, farklı kültürel yapılarda, farklı felsefeleri olan insanlar olarak bir arada ve huzur içinde yaşamamızın tek yolu herkesin demokrasiyi samimi olarak yaşatmaya çalışmasıdır. Şahsi değerlerini veya mensubu olduğu grubun değerlerini dayatmak yerine milletin genel iradesine boyun eğmesidir. Bunu neden yapamadığımızı, neden aziz milletimizin hep problemlerle yüz yüze bırakıldığını anlamak mümkün değil. Artık başbakanın kızını yurt dışında okutmak zorunda kaldığı ve insanların kendi öz vatanında hanümansız bir serseri olduğu bir ülke olma utancından kurtulalım. Tesettürlü-tesettürsüz, alevi-sünni, türk-kürt hep birlikte el ele şu azametli ve bahtsız memleketin eski ihtişamını kazanmasına ve bahtının açılmasına çalışalım. Artık ortak bir zeminde ve sadece memlektin meselelerine çözüm bulma arayışı içinde kavgaları bir tarafa bırakmalıyız. Artık memleketimizin bahtının açılması ve eski azametini yakalamasının yollarını aramalıyız.
Bir dönüm noktasındayız. Artık millet iradesi daha güçlenmiş ve cumhuriyet ya da demokrasi adı altında otoriter ve keyfi uygulamaların imkânı çok sınırlanmıştır. Artık milletin efendisinin millete hizmet eden olduğunu anlamak ve uygulamaya geçirmek zamanı gelmiştir.
Diğer taraftan dinin umumun ortak malı olduğu ve herhangi bir parti ya da zihniyetin inhisarında olmadığı iyice anlaşılmalıdır. Artık parti fikriyatının sadece devleti idare noktasına yoğunlaşması gerektiği ve dindarlığın sağcılık ya da solculuktan ayrı bir yaklaşım içinde ele alınması gerektiği daha net ortaya çıkmıştır. Hangi partiyi desteklerse desteklesin herkes kendini Alemlerin Rabbi’ne yakın hissetmeli ve O’nun emirlerini rahatlıkla benimseyebilmelidir. İnsanlar partiye ya da başka insanlara husumetini, o insanların dindar olmasından dolayı dine yöneltmemelidir. Son yaşanan gelişmeler arzulanan bu algıyı inşaallah pekiştirir ve memleketimizdeki her fikir grubu inşaallah dindarlığı inşallah arzi kavgaların dışında algılamakla Rabb-ı Rahim’e yakınlaşır. İnanan her insan eğer doğru istikamette ise diğer bütün insanların, hangi millet, hangi ırk ve hangi partiden olursa olsun cennete gitmesini arzular ve arzulamalıdır. Dine uzak duruş içinde olanlarda dini belirli bir zümrenin malı gibi kabul edip, bu nedenle dinden uzak dururlarsa kendilerine çok zulmetmiş olurlar.
01.12.2008
E-Posta:
[email protected]
|