Doğu Perinçek, halen görüşülmekte olan Ergenekon dâvâsının en şöhretli isimlerinden biridir.
Çok renkli, çok çehreli bir siyasî ve idelojik kimliğe sahiptir: Bir dönem kaskatı "Maocu" kesilmiş; bir zamanlar en sıkı "sosyalisti" rolünü oynamış; gün gelmiş PKK lideri Öcalan'ın en "candan dostu" görüntüsünü vermiş; son olarak da "ulusalcı Kemalist"likte rakip tanımaz bir tafra ile yürüye yürüye, yolu tâ Ergenekon'a kadar varıp gitmiş.
Şimdilik orada duryuor. Ergenkon'dan çıkışının ne zaman olacağını ise Allah bilir...
Dâvâ arkadaşı Veli Küçük, kendisi için "Dört yüz sene falan diyorlar; göz açıp kapayıncaya kadar geçer" diyormuş.
Yoldaşlık görüntüleri
Arka fon müziği sosyalistlik şarkılarından oluşan İşçi Partisinin genel başkanı iken 1991'de Bekaa Vadisine giden Perinçek, orada PKK lideri Öcalan'la defaatle görüşür ve bir dizi röportajlar yapar.
Röportaj ne kelime, Öcalan'la birlikte göründüğü onlarca fotoğraf karesinde ne ararsan var: Yemeler–içmeler, bol gülüşmeli görüşmeler, silâhlı militanları teftiş etmeler, kızlı–erkekli gruplarla selâmlaşmalar, muhabbetli kucaklaşmalar, vesâireler...
Uzun müddet gündemi meşgul eden bu resimler, Perinçek'in dönüp dolaşıp en büyük ulusalcı ve de Atatürkçü kesilmesinden sonra daha bir mucib–i dikkat oldu. O samimî pozlara bakanların hayret ve taaccüp grafikleri yükseldikçe yükseldi.
Bu resimlere herkes kendince bir mânâ vermeye çalışıyor, ancak hiçkimse kesin, yahut galip bir kanaate sahip olamıyordu. Zira, orta yerde biriyle çarpışır vaziyette görünen zıtlıklar vardı.
Hele, Perinçek'in vaktiyle sahibi olduğu "2000'e Doğru" isimli dergide sarf ettiği öyle sözler vardı ki, bunlar onun ne Maoculuğu, ne de Kemalistliği ile bağdaşıyordu.
İşte, o sözlerden birkaç cümle: "Kürt sorununa çözüm demokratik, federal, emekçi cumhuriyetidir. Türk milliyetçisi ve piyasacı düzen partileri, Kürt illerinde iflâs etti... Kürt milleti, kaderini tayin hakkına kayıtsız şartsız sahiptir. Eğer isterlerse ayrı bir devlet kurabilir. Emekçilerin çıkarı, tam hak eşitliği ve özgürlük temelinde, gönül birliği gerçekleştirmektedir. Kürt illerinde referandum yapılmalıdır. Referandumda ayrılığı savunanlar da özgürce propaganda yapabilmelidir." (Agd, 15 Eylül 1991)
Onun şimdiki ulusalcılık görüşleriyle bağdaşmayan ve ayrılıkçı eğilimleri teşvik eden bu ve benzeri mânâdaki sözleri, İmralı'daki mahkemede (1999) Öcalan'a da soruldu ve karşılığında şu cevap alındı: "Doğu Perinçek'in 1991 yılında kampımıza geldiği ve benimle görüşmeler yaptığı doğrudur. Doğu Perinçek, bana 'Siz bu şekilde muvaffak olamazsınız. Benim siyasî yapılanmam içinde yer almanız daha doğru olur' şeklinde telkinlerde bulunuyordu."
Fikri Sağlar'ın söyledikleri
Bir tv kanalının haber programına konuşan eski Kültür Bakanı ve Susurluk Komisyonu üyesi Fikri Sağlar, Ergenekon dâvâsının tam anlamıyla aydınlığa kavuşturulması halinde, PKK ve DHKP/C gibi terör örgütleri yanında JİTEM ve Susurluk Çetesi gibi devlet içinde yuvalanmış örgütlerin de bir bir deşifre olacağı kanaatinde olduğunu açıkça beyan etti.
Biz de aynı kanaati paylaşıyor ve bu görüşe destek veriyoruz. Ve inanıyoruz ki, yıllardır bu millete kan kusturan terör örgütlerinin arkasında, zahiren onların karşısındaymış gibi görünen cereyanlar ve yapılanmalar var. Kendilerini kamufle etmek ve devlek imkânlarından da gönlünce yararlanmak için "zıtlaşma oyunu"nda acayip rol kesmektedirler.
Ama, artık yeter! Bu kirli ve karanlık oyunların bir şekilde bozulması gerekir. Oyunların bozulması için de, öncelikle savcı ve hakimlerin tam bir serbestlik ve cesaretlilik içinde çalışması, arkalarında güçlü bir medya ve siyaset desteğinin bulunması lâzım. Tâ ki, ucu hepimize dokunur hale gelen terör belâsı son bulsun ve bu millet de huzur, barış, sevgi dolu günleri yaşasın.
Karadenizli yiğitlerin şapka imtihanı
Başlangıçta vatan hainlerini cezalandırmak için kurulmuş olan İstiklâl Mahkemesi, Rize ve Trabzon'dan sonra Giresun'da da "şapka muhalifi" oldukları gerekçesiyle maznunlara ceza yağdırdı.
Mahkeme tarafından idam cezasına çarptırılan yiğit insan Hafız Muharrem bir gün sonra darağacına gönderilirken, Derviş Hüseyin ve birçok arkadaşına da 15'er yıl ağır hapis cezası verildi. Aynı dâvânın devamı mahiyetinde yargılanan Hafız Osman ile İskilipli Atıf Hoca ise, bilâhare idam edildiler. Ayrıca, sayısı tesbit edilemeyecek kadar çok vatandaş 2'şer, 5'er, 10'ar ve 15'er yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Oysa, bu Karadenizli yiğitler, daha üç–beş sene öncesine kadar vatanı müdafaa uğrunda canlarını siper ve mallarını fedâ ederek cepheden cepheye koşmuş, istilâcı Ruslara karşı koymuş, işbirlikçi Rum ve Ermeni çetecilere dünyayı dar etmişlerdi.
Şimdi ise, sırf şapka giymek istemedikleri için, Hamidiye Kruvazörü tarafından üzerlerine bomba yağdırılmış, bu da yetmezmiş gibi nice yiğitler derdest edilerek İstiklâl Mahkemesine sevk edilmişlerdi.
Neticede, yedi düvel Frenklerin ve yedi belâ ecnebi mütecâvizlerin yapamadığını, yapmaya güç yetiremediğini "Alilerin İstiklâl Mahkemesi" yapmaya yeltenmiş ve bu vatan evlâtlarını ölümle tehdit ederek gavur kılığına girmeye mecbur etmişti.
18.12.2008
E-Posta:
[email protected]
|