İslâm geleneklerinde ve literatüründe “sılayı rahim” yani akrabalarla irtibatı ve münasebet kesmemek konusu çok önemli bir yer tutar. Hatta Üstad Bediüzzaman hazretlerinin Barla Lâhikasında Refet Bey’e yazdığı bir mektubundakiki şu tespiti ve fetvası çok önemlidir. Bu âdetin devam ettirilmesi bu bakımdan önem arz eder. Aksi takdirde Allah korusun her an büyük günah işleme tehlikesiyle karşı karşıya kalabiliriz.
“Hem mektubunuzda yedi kebâiri soruyorsunuz. Kebâir çoktur; fakat ekberü’l-kebâir ve mûbikat-ı seb’a tâbir edilen günahlar yedidir: Katl, zina, şarap, ukuk-u vâlideyn (yani kat-ı sıla-i rahim), kumar, yalancı şehadetlik, dine zarar verecek bid’alara taraftar olmaktır.” (Barla Lâhikası 17, Yeni Baskı, Yeni Asya 259. Mektup’ta)
Buradaki; “ukuk-u vâlideyn (yani kat-ı sıla-i rahim), bugünkü manasıyla: “anaya, baya itaatsizlik, saygısızlık, onları tanımamazlık” olarak veriliyor. Fakat Risale-i Nurun başka bir yerinde hala ve amcanın; “baba” yerinde, dayı ve teyzenin de “ana” yerinde olduğu net bir şekilde ifade ediliyor.
Aile bağlarının ilâhi bir mevhibe ve ihsan olduğunun idrakiyle düşünülür ve böyle hareket edilirse “sılayı rahim” tatbikatının toplum hayatına çok değerli ve güzel katkıları olacağı izahtan varestedir. Zira insanın arkadaşını seçme hakkı ve hürriyeti vardır, ama akrabasını seçme şansı ve hürriyeti yoktur. Onun içindir ki iyi de olsa, kötü de olsa akrabalar Cenabı hakkın insanlara bir mevhibesi, takdiri ve hediyesidir. Esas olan mevcut akrabalarıyla olan “sılayı rahîmi” tatbik etmek ve devam ettirmektir. Sosyal ve medeni hayat için bu elzemdir ve önemli bir şarttır.
Dini bayramlarımız “sılayı rahîm” için bulunmaz bir fırsattır. Akraba ziyaretlerindeki karşılıklı kullanılan o meşhur ve kültürümüzün esasının teşkil eden ifadeler:
“Hayırlı Bayramlar. “
“Bayramınız mübarek olsun.”
“Allah daha nice bayramlara kavuştursun.”
“El öpenlerin çok olsun.”
“Allah ne muradın varsa versin.” vb…
Bütün bunlardan daha çok ve geniş olan dua yüklü, anlam yüklü nice ifadeler köklü bir inancın, geniş bir kültürün, sağlam bir harsın ve geleneğin mayesidir, harcıdır ve esasıdır.
Bayram arifesinde yapılan kabir ziyaretleri de geçmişle mevcudun ve geleceğin köprülerinin devam ettirilmesi konusunda çok büyük bir hazine ve vazgeçilmez bir sünnet ve “İslâmi şiardır.” Ceberut devrinde tamamen yok edilmeye çalışılan ve büyük ölçüde üstü küllenen “İslâmî şeairlerin” canlanması, tatbikatı ve devamı açısından değerli inanç ve kültür hazinemiz olan bu iki dini bayramın çok fazla önemi vardır.
Hem vefat edenlerle olan manevi ve uhrevî irtibat, hem de vicahî olarak –yüz yüze- bakide kalan akraba ve dostlarla yapılan gerçek manada ki “sılayı rahîm” buluşması kalp, ruh, gönül ve his dünyamızda inanılmaz manevî dalgalanmalar, aşk ve heyecan meydan getiriyor. Büyüklerin hatıra tazelemesi, küçüklerin bu manevî atmosfere alışıp karışması. Karşılıklı stres atma. Hediyeleşme. Gönül alma. Barışma. Kucaklaşma. Hepsi tarifinde aciz kaldığımız büyük bir olay, saadet vesilesi ve uhrevi, dünyevi zevk hazinesi değerlerdir.
Bayram münasebetiyle, Ülkeden, ülkeye, ilden ile şehirden, köye, köyden adeta bir göç başlar. Hasretler biter. Gönüller coşar. Sevgi sel olup akar. Mutluluk kaynar ve çağlar inançlı gönüllerde.
Kâinatın kalbi olan Mukaddes Mekke beldesindeki Kâbe’de, Arafat dağında, Mina’da, Mescid-i Nebevîde milyonların yaptığı -reddedilmesini Rahmeti İlâhiyenin müsaade edemeyeceği- makbul dualarla süslenir ve taçlanır bu manevî halka ve zincir.
Bu yazıyı yazma sebebim ise; Soğuğa, zahmete, meşakkate rağmen akrabalarımla, dostlarımla sıcak yuvalarında, geçmiş ecdadımla da haşri bekledikler kabristan denilen berzah ve ahiret diyarına açılan ilk duraklarında mülâki ve beraber olmak ve de uzun süredir üzerinde çalışmakta olduğum “sünnetle yaşamak” projesi doğrultusunda sadece bu sünnete uymak niyetiyle gittiğim “ata ocağı” Antalya’nın şirin Gündoğmuş ilçesinde bu mutluluğu akraba ve dostlarımla birlikte yaşadım. Bir tek Sünnete bile uymanın şahsi ve ailevi hayatımızda ne kadar önemli olduğunu bir defa daha bizzat yaşadığım için sizlerle bunu paylaşmak istedim.
Fikrim ve gönlüm tazelendi. Yenilendim. Moral buldum. Sünnetle yaşamanın zevkini bir defa daha tattım.
Tekrar geçmiş bayramınızı tebrik ediyor, hepinize rızayı ilâhi dairesinde; saadetli ve mutlu bir hayat diliyorum. Cenabı Hak dünya durdukça bu gibi güzel haslet ve özelliklerimizi artarak devam ettirsin inşaallah. (Âmin)
12.12.2008
E-Posta:
[email protected]
|