Âlem-i İslâm ile İsevî dünyasının en önemli bayramları bu yılda da aynı mevsim içinde ve peşpeşe geliyorlar. Hacc mevsimiyle birlikte Müslümanlarda başlayan kudsî hazırlığı saydığınız takdirde, Kurban Bayramına yapılan hazırlık sürecinin Noel’den daha fazla olduğunu söyleyebiliriz. Almanların 1. Advent dedikleri ilk işaretle süslenmeye başlayan Hıristiyan âleminin merkezlerine bedel, Hacc bayramımızın hazırlıklarının özel hayatlara bilinçli hapsedilmesi, doğu ile batıyı mütemadiyen karşılaştıranlar için hüzün verici bir hadise. Devlet-millet kaynaşmasının evlerden başlayarak sokak, mektep, resmî daireler ve bütün ülkeleri sarmaş dolaş hâle getiren Hz. İsa'nın (as) doğum sevincine karşın, bin seneden bu yana kültürümüzün her nakşına yansıyan tekbir, tehlil, lebbeyk ve sevinç çağlayanlarının kalplere münhasır bırakılması, Türkiye’deki siyasetçi, sivil toplumcu, cemaat mensubu ve devlet erkânını tarihine karşı fevkalâde mahcub edecek hacaletâver bir durumdur.
İki yüz seneden beri aydınlarımızın yüzlerini Batıya çevirdikleri iddiası, şu iki yüzlülükle suya düşmüyor mu? Batı ise, buyrun... Şehirler ve evler ışık tufanına yakalanmış… Devlet ile sivil toplum el ele verip millete en muhteşem Noel’i hazırlamaya çalışıyorlar. Devlet dairelerinde ve resmî okullardaki bayram hazırlıkları, özel sektöre bağlı kuruluşlardan da çok öte… Devletin seküler olması, milletin bayram sevincinin hayatın her nakşına yansımasına engel olmuyor. Bilâkis ülkenin Hıristiyanlık kültürüne aidiyetini dünyaya göstermek için, halkın önündeki maniaları kaldırmaya çalışıyorlar.
Heyhat… Muhafazakâr, liberâl ve hatta demokrat olduklarını iddia eden kadroların yönetimindeki Türkiye’mizde kamusal alandan sonra münafıkâne çalışmalarla özel alanlar da işgal edilmeye başlandı. Ne Ramazan’da ve ne de Kurban’da Müslümanların sevinmemesi için tedbirler alınıyor, Mustafa Kemal’e özenen dindar kadrolar sayesinde, dinin hayattaki silik yansımaları da giderilmeye çalışılıyor.
Ramazan-ı Şerif’te, iftarlarını yollarda açmaya mahkûm edilmiş öğrencileri, işçi ve memurları görünce içim burkulmuştu. Teslimiyetçi dindar kadrolar, hanedanın korkusuyla mesaileri dinin ve ibadetin aleyhine olarak düzenlemişlerdi. Milletin iftarları da, teravihleri de ve ibadetleri de tıkanmış trafiklerde, toplu taşıtlarda ve yollarda kalmıştı.
İki yüzlü bir aydın tipinden sonra çok yüzlü bir siyaset peydahlandı, Türkiye’de… Muhatabını cerbeze ile iğfal etmeyi hedef ittihaz etmiş eski dindar kadrolar… Yazıklar olsun…
İftarları ve teravihleri mesaiye mahkûm edenler, Kurban’ın tekbirlerini de mahkûm ediyorlar. Paris, Londra ve New York yolcularının içinde tekbirin tadı elbette çıkmaz. Havaalanlarına mahkûm edilince tekbirler, gelin alaylarını kıskandıran hacı uğurlama ve karşılama alayları da tarihe karıştı.
Devletin karayolu ile Haccı yasaklamasının ardındaki mânâyı siz de hissettiniz mi? Vatan caddesinde tekbir sesleri, gözyaşları ve kucaklaşmalar… Bu kafileler İstanbul’dan başlayarak Anadolu’yu bir baştan bir başa lebbeyk ve tehlillerle geçeceklerdi. Ankara, Konya, Adana, G. Antep ve Urfa… Türkiye bu mutlu yolcularla kucaklaşacaktı… Bu hava Türkiye’yi diri ve zinde tutacaktı. Sonra ver elini Halebimiz, Şamımız ve diğer sevgili beldelerimiz… Yollarda öbek öbek Türk Bayraklarıyla süslenmiş otobüsleri bekleyen Halepli, Suriyeli, Ammanlı ve Yermüklü kardeşlerimiz… Dönüşleri de muhteşem olacaktı… Kerbelâ toprağını koklayanlar İmam-ı Azam’ı, Şah-ı Geylânî’yi ve İbn-i Metta’yı ziyaret ederek döneceklerdi… Irak toprakları bir baştan bir başa Türkiye kokacaktı… Ne hazindir ki, deccaliyet o topraklara kin, fitne ve fesat tohumları ekiyor bugün… Türkiye hacılarına karayolunu kapatanlar, sakın deccaliyetle ortak çalışmış olmasınlar!
Bayram henüz diyarlarımıza uğramadı. Varsın İsevî âlem şahane, mutlu ve hür bayramlarını kutlasınlar. Köln’ün caddeleri ışık denizine dönüşsün. Kurulsun şehir meydanlarına Waynacht pazarları… Okullar çocuklarını bu pazarlara ders niyetiyle taşısınlar… Dedim ya, bizim diyarlara bayram henüz gelmedi. O dessas ruh gizlice “Bayram” yerine sahillerdeki “tatil otellerini” fısıldıyor milletimizin kulağına. Bu habis ruh bayramda, Müslümanları eğlenmeye dâvet ediyor. Milletimizin bayramı, dost-akrabayı ziyareti ve fukarayı unutması için, Şeytanla işbirliğine girişmiş bir kısım medyayı da görünce, ürkmüyor değiliz. İstanbul’un kabristanlarından bizi seyredenler acaba bize ne diyorlardır. Bayram boyunca tekbir, tehlil ve duâsız bırakılmış şehirlerin de mutlaka bizden alacağı vardır. Bayram havasını soluyamadan büyüyen çocuklarımızın gelecekteki bizi anlamaları da hiç hoş olmayacak.
İşte Köln… İşte İstanbul… Köln’e seküler kadrolar hizmet ediyor… Ya İstanbul’a..? Dindar siyasetçiler mi, diyeceksiniz...? Güldürmeyin Allah aşkına… Dünyaya maskara olduğumuzun farkında mıyız?
10.12.2008
E-Posta:
[email protected]
|