A. Şahin Bey: Hizbü’l-Kur’ân nedir? Kur’ân yerine hatmi yapılır mı? Bazı fazîletli sûreleri daha mı fazla okumalıyız? Bunun hikmeti nedir?”
Kur’ân’ın fazîletli sûrelerinin bir araya getirilerek yapılmış mecmûalara hizbü’l-Kur’ân denmiştir.
Bedîüzzaman Hazretlerinin Kur’ân’dan seçtiği bazı fazîletli sûreler Cevşenü’l Kebîr’in baş tarafında yer alır. Burada yer alan sûreler Yâsîn Sûresi, Fetih Sûresi, Rahmân Sûresi, Haşir Sûresinin son âyetleri, Mülk Sûresi, Nebe’ Sûresi ve Bakara Sûresinin son âyetleridir.
Bu sûrelerle ilgili Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselâm şöyle buyuruyor:
*“Her şeyin bir kalbi vardır. Kur’ân’ın kalbi de Yâsîn Sûresidir. Her kim Yâsîn Sûresini okursa Allah ona bu sûreyi okuması sebebiyle Kur’ân’ı on kere okumuş kadar sevap yazar.”
*”İhlâs Sûresi Kur’ân’ın üçte birine denktir.”
*“Kur’ân’da otuz âyetli bir sûre vardır. Onu okuyana, günahları affedilinceye kadar şefaat edecektir. O sûre, ‘Tebâreke’llezî biyedihi’l-mülk…=(Yücedir O Zât ki, bütün mülkün tasarrufu İlâhî kudretinin elindedir.)’ diye başlayan Mülk Sûresidir.”
*“Bana bu gece öyle bir sûre nâzil oldu ki, o sûre bana, üzerine güneşin doğduğu bütün varlıklardan hayırlıdır. Buyuran Peygamber Efendimiz (asm), ‘İnnâ fetehnâ leke fethan mübînâ=Biz sana apaçık bir fetih ve zafer hazırladık.’ diye başlayan sûreyi okudu.
*“Her kim, bir gecede Bakara Sûresinin sonundaki iki âyeti okursa o iki âyet ona yeter.”
*“Allah gökleri ve yeri yaratmadan iki bin sene önce bir kitap yazdı ve o kitaptan iki âyet indirerek Bakara Sûresini bu iki âyetle kapadı. Bu iki âyet bir evde üç gece okunmazsa Şeytan o eve yaklaşır.”
*“Kim sabah kalkarken üç defa ‘Eûzü billâhi’s-Semî’ıl-Alîmi mine’ş-Şeytânirracîm = Allah’ın rahmetinden kovulmuş olan şeytandan, işiten ve bilen Allah’a sığınırım.’ der ve Haşir Sûresinin sonundan üç âyet okursa, Allah o kimseye akşama kadar duâ ve istiğfar etmek üzere yetmiş bin melek vazifelendirir. O günde ölürse şehid olarak ölür. Kim geceye girerken okursa o da aynı dereceye ulaşır.”
Kur’ân’ın bâzı sûrelerinin bazı vakitlerde diğer bazılarına göre daha fazîletli olduklarını bildiren bu ve buna benzer hadislerde hiç mübalâğa olmadığını belirten Bedîüzzaman Hazretleri, bu sırrı şu misal ile açıklıyor: İçine bin tane mısır ekilmiş bir tarla farz etsek... Hasat zamanında, tarladaki bazı çekirdeklerin diğer bazılarından daha çok verim getirdiklerini, daha çok mısırı meyve verdiklerini göreceğiz ve buna şaşırmayacağız. Meselâ, bir çekirdeğin, başak başına yüzer mısır tanesi veren yedi başaklı bir mısır bitkisi olarak karşımıza çıktığını gördüğümüzde şaşırmayacağız. Oysa kökteki tek çekirdek, neticede, yedi yüz mısır tanesini ürün olarak vermiş olmaktadır. İşte bir tek mısırın, yedi yüz mısırı netice verdiğini gördükten sonra; kökteki tek çekirdek için, bütün tarlaya atılan mısır çekirdeklerinin üçte ikisine denk bir berekete sahip olduğunu rahatlıkla ve hiç şaşırmadan söyleyebileceğiz.
Meselâ, yine hasat zamanında bir diğer mısır çekirdeğinin de on püsküllü başak verdiğini ve her bir başakta iki yüz tane mısır olduğunu, yani kökteki tek mısırın iki bin mısırlık bir berekete sahip olduğunu görsek de şaşırmayacağız. Oysa bu demek oluyor ki, kökteki tek mısır, bütün tarlaya atılan mısırların iki misli kadardır, yani iki misli berekete sahiptir.
O halde Kur’ân’ın her birisi birer çekirdek hüviyetini taşıyan harflerinin bazılarının, bazı vakitlerde ve bazı şartlarda daha fazla feyiz ve bereket verdiğini bildiren hadislerin yüzde yüz hak ve hakîkati bildirdiklerini, içlerinde –hâşâ- asla abartı olmadığını takdir etmeliyiz. Meselâ, yukarıdaki hadiste bildirildiği gibi Yâsîn Sûresinin on Kur’ân kadar sevabı ve feyzi bulunduğunu bildiren hadisi bu misal çerçevesinde ele aldığımızda hadisi doğru anlamamız mümkün olacaktır. Burada; Kur’ân-ı Kerîm’in üç yüz bin altı yüz yirmi harfinin her birini birer çekirdek farz edeceğiz. Yâsîn Sûresinin her bir harfini de kazandırdıkları beşer yüz sevapla birlikte ele alacağız ve beş yüzle çarpacağız. Ve hemen göreceğiz ki, karşımıza on Kur’ân kadar bir feyiz ve bereket kapısı Yâsîn Sûresiyle açılmış olmaktadır. İşte hadis-i şerif, bu yüksek feyze ve sevaba işâret etmektedir. Demek, Yâsîn Sûresi, İhlâs Sûresi ve sâir sûrelerin bazılarının sevap ve feyiz bereketini müjdeleyen hadis-i şerifler –hâşâ- hiç mübalâğa ihtiva etmediği gibi, gâyet mâkul, gâyet mânâlı ve gâyet hakikatli bir esası bildirmişlerdir.
Şüphesiz bu, Kur’ân hatmi yerine hep bu sûreleri okuyalım, bu sûreleri okumakla yetinelim ve Kur’ân’ın diğer sûrelerini okumayalım demek değildir. Fakat günlük hayatımızda fazîletli sûreleri daha fazla okumamızda hiçbir sakınca da yoktur.
Demek, fazileti ve bereketi hadislerle haber verilmiş olan sûre veya Kur’ân-ı Kerîm âyetlerini her vakit, her sıkıntımızda, yardıma ve inâyete her ihtiyaç duyduğumuzda, kendimizi her yalnız hissettiğimizde, her derdimiz olduğunda, her devâ arayışımızda, her bolluk ve bereket arzûlayışımızda, rahmet kapısını çalmayı her arzû ettiğimizde, Allah’a her sığınışımızda rahatlıkla okuyabiliriz. Allah kabul etsin. Âmîn.
10.12.2008
E-Posta:
[email protected]
|