Dünyada yaşanan küresel ekonomik kriz konusunda ekonomi çevreleri Türkiye’deki kriz “derinleşiyor” dedikçe hükümet “kriz Türkiye’den teğet geçer” ya da “Kriz tepe noktasına ulaşıp inişe geçti” diyor. Siz karar verin, teğet mi geçiyor, derinleşiyor mu?
Hem işveren, hem işçi çevreleri kriz konusunda hükümeti uyarıyor. Hak-İş Başkanı Salim Uslu’nun dikkat çektiği gibi kriz henüz etkilerini Türkiye’de tam olarak hissettirmedi. Böyle bir durumda bile işverenlerin en kolay tasarruf yöntemi işten çıkarmakta bulduğunu söyleyen Uslu, bunun da hem hukukî hem ahlâkî olmadığı uyarısında bulunuyor.
Bu sene 46. kuruluş yıl dönümünü küresel ekonomik kriz sebebiyle resepsiyonsuz kutlayan Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu da yaklaşan mahallî seçimlerin mevcut malî disiplini bozmaması ikazında bulunurken, zora giren şirketlerin işçi çıkarmalarının önüne geçebilmek amacıyla gerekli düzenlemelerin yapılması gerektiğini söylüyor.
Hem işveren hem işçi kesiminin üzerinde durduğu başka bir konuda, hükümetin toplamamakta ısrarcı olduğu Ekonomik ve Sosyal Konsey… Hükümet, işçi, işveren, memur konfederasyonları yani bütün kesimlerin temsilcileri bu konseyde olduğu için hükümetin bu konseyi acilen toplamasını istiyorlar.
* * *
Ekonomiyi takip edenler “kriz var” derken, hükümet krizi ya görmemezlikten geliyor, ya da görmek istemiyor. “Kriz yok” demekle de krizin gelmesinden kaçılamayacağı ortada dururken, ekonomik paket açıklanmıyor. Paketin açıklanmasının mahallî seçimlerin yaklaşıyor olmasında etkili olduğu da düşünülüyor. Çünkü, her ekonomik paket açıklandığında, ortadirek denilen ücretli ve geliri az olanlar için “acı reçete” olacağı için hükümet paket açıklamak yerine “küçük-küçük” bazı tedbirleri hayata geçirmeye çalışıyor.
Açıklanmamasının bir sebebinin de IMF ile yeni bir anlaşmanın henüz yapılamamış olması. İş dünyasının taleplerine rağmen “ümüğümüzü sıktırmayız” diyerek IMF ile anlaşmaya soğuk baktığını defalarca dile getiren Başbakan Erdoğan, G-20 zirvesinde yumuşamak zorunda kalmıştı. Şimdi IMF’den daha fazla nasıl para alabiliriz kulisleri yapılıyor. Maliye Bakanı Kemal Unakıtan çıkıp, “Ansiklopedi atsan bir şey olmaz” türü sözler söylerken belki insanları tebessüm ettiriyor, fakat ekonomik krizin şimdiden pek çok sahada etkili olduğunu ve insanların canını yaktığını gizlemeye yetmiyor.
Malûm, 2001 krizinde eski Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in dönemin Başbakanı Bülent Ecevit’e anayasa kitapçığı fırlattığı için Türkiye büyük bir ekonomik kriz atlatmıştı.
Ekonomik krizin etkilerinin daha sonra çıkacağı da ortada. Şimdiden fabrikalar kapanıyor ya da imalatlarına ara veriyor, işten atılanlar çoğalıyor, özel bir banka daha geçtiğimiz günlerde bin 600 kişiyi işten çıkardı. Şimdiye kadar işten atılanların sayısının 100 binleri geçtiği söyleniyor. Türkiye İş Kurumu’nun rakamlarına göre iş arayanların sayısı bir ayda yüzde 134 arttı. Kredi kartlarında hacizler, senetlerin protesto olması, piyasadaki nakit sıkıntısı gözler önünde. Ekim’de yüzde 2 gerileyen ihracat, Kasım’da yüzde 22’lik sert bir düşüş gösterdi ve 8.6 milyar dolara indi. 11 aylık ihracattaki artış ise yüzde 25’te kaldı. Bu rakamlarda krizin teğet geçmediğini, daha da derinleştiğini gösteriyor. 1929 yılındaki “büyük buhran”dan sonra yaşanan en büyük küresel finansal kriz sebebiyle, Eylül ayından bu yana finansal kurumlarda 300 binden fazla kişi işinden olduğu açıklandı.
* * *
Bu yüzden Türkiye’nin bu krize kayıtsız kalması düşünülemez. Çünkü, dünya ekonomisi ile entegre olan Türkiye ekonomisinin dış kaynaklı gelişmelerden etkilenmemesi mümkün değil. Ekonomi çevreleri krizin öncelikle gelişmiş ülkeleri vurduğunu daha sonrasında Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde büyük kayıplara yol açacağı uyarında bulunuyorlar. Bu uyarılara kızarak cevap vermek yerine kulak verip gerekli tedbirleri almak gerekiyor.
“Panik olmasın” diye “geliyorum” diyen kriz konusunda tedbir alınmamazlık yapılamaz. İşten çıkarmaların büyük boyutlara ulaştığı dikkate alınmazsa, sorun kartopu gibi büyüdüğünde düzelmesi için yılların geçmesi gerekir. Bir işletme işçisi ile vardır, işyeri olmadıkça da işçilik yapılamayacağını göre, ekonomik krizler karşısında hem işletmeyi hem de işçiyi korumak esas alınması gerekiyor.
Kriz konusunda işçisi, işvereni kısacası ülke olarak krizi ve beraberinde gelmesi muhtemel sorunları elbirliği ile aşmanın yollarını bulmak gerekir. İş işten geçmeden…
* * *
NOT: Mübarek Kurban Bayramınızı tebrik eder, Cenâb-ı Hak’tan hayırlar getirmesini dilerim. M. K.
07.12.2008
E-Posta:
[email protected]
|