“Ey Rabbimiz, biz nefsimize zulmettik. Eğer Sen bizi bağışlamaz ve bize merhamet etmezsen biz elbette hüsrana uğrayanlardan oluruz.”1
Bu duâ Hz. Âdem’le Havva anamızın Cennetten çıkarıldıktan aylar sonra Arafat Dağında buluştuklarında Rablerine yaptıkları nefis bir duâdır. Hatalarını Rablerine karşı itiraf edip af diliyorlardı.
Yapısı acz, fakr ve zaafla yoğrulan bizler de bu duâya son derece muhtacız. Öyle hata, kusur ve günahlarımız var ki vasatı, itidali, sırat-ı müstakîmi muhafaza edebilmek için tevbe ve istiğfarla arınmaktan başka yapabileceğimiz birşey yok.
Özellikle Arefe Gününde bu duâya daha çok muhtaçtır insan. Çünkü Allah Resûlü (asm), “Duâların en hayırlısı Arefe gününde yapılan duâdır”2 buyurmuşlardır.
Kâinatın Efendisinin (asm) “günlerin en faziletlisi”3 diye nitelediği Arefe Günü, Arafat’ta öyle halis duâlar yapılır ki kul yeniden doğmuşcasına tertemiz hâle gelinir. Bir hadis-i şerifte belirtildiğine göre Allah, Arefe Gününde kullarını Cehennemden çıkardığı kadar hiçbir günde çıkarmaz. O gün rahmetiyle kullarına yaklaşır. Meleklerine karşı onlarla iftihar eder.4
Tevbe ve istiğfarların sel olup aktığı o günde özellikle hacılar Allah’ı zikir ve O'na olan ibadette de bir farklılaşırlar. Kur’ân açıkça onlara, “Arafat vakfesinden sonra seller gibi boşanıp Müzdelife’ye aktığınız zaman, Meş’ar-ı Haram yanında Allah’ı zikredin. O sizi nasıl doğru yola iletmişse siz de O'nu öylece zikredin”5 buyurur.
Bilindiği gibi hacılar Arefe Günü Arafat’a çıkarak bolca Allah’a duâ eder, yalvarır yakarırlar. Bu arınmayı Allah’ı zikir takip eder. Allah kulunu mağfiret etmiş, İslâm nimeti üzere yaşatmaktadır. En doğru yol İslâm yoludur. Doğru yolda olabilme o kadar büyük bir nimettir ki şükür ister, nimet sahibini yâdetmeyi gerektirir. Biz buna zikir diyoruz. Kur’ân-ı Kerim, ayakta iken, otururken, yatarken daima Allah’ı anan, göklerin ve yerin yaratılışını tefekkür eden, “Bunları boş yere yaratmadın, ey Rabbimiz! Seni bütün noksanlardan tenzih ederiz. Sen de bizi Cehennem ateşinin azabından koru!” diyen, “Rabbimiz! Sen kimi Cehennem ateşine koyarsan onu muhakkak rezil etmişsindir. O zalimlerin hiçbir yardımcısı yoktur. Rabbimiz! Bizi ‘Rabbinize iman edin’ diye çağıran dâvetçiyi işittik ve inandık. Rabbimiz, Sen de bizim günahlarımızı bağışla, kusurlarımızı ört ve bize iyiler zümresinden olarak ölmeyi nasip eyle.
“Rabbimiz! Peygamberlerin vasıtasıyla vaad ettiğin Cenneti ve ebedî saadeti bize ver. Kıyamet gününde bizi rezil etme. Muhakkak ki Sen vaadinden dönmezsin”6 diye yalvaran kullarını över.
İster hacda, ister başka yerlerde böylesine özlü duâlarla Rabbini yad eden kullar gerçekten takdire şâyan kullardır.
Arefe Gününde bin İhlâs-ı Şerif okumanın bu zikir cümlesinden olduğunu ve büyük sevabı bulunduğunu da burada kaydedelim.
Arefe Gününüz ve müşerref olacağımız Kurban Bayramınız kutlu, hayır ve bereketlere vesile olsun.
Dipnotlar:
1- A’raf Sûresi: 23.
2- Camiü’s-Sağir, 3:471.
3- Muvatta, Hacc: 246.
4- Müslim, Hacc:436; İbni Mace, Menasik: 56.
5- Bakara Sûresi: 198.
6- Âl-i İmran Sûresi 191-194.
07.12.2008
E-Posta:
[email protected]
|