Bir an için akıl giyseler, taş yok olmadığına, bitki taş olmadığına sevinecektir. Peki, ya insan? Aklı olduğuna göre herhalde yok olmadığına, bitki ve hayvan olarak yaratılmadığına bin kere, milyon kere şükretmesi gerekir.
Gerçekten insanlık verildiği ve ona akıl gibi bir nimet takıldığı için nice mertebelerden geçip böyle bir mertebeye yükseltildiğimizi düşünüp Allah’a gece gündüz şükretmemiz gerekirken şükredebiliyor muyuz?
İnsana göz lâzım, dil lâzım, burun, kulak, el ayak, daha nice organlar lâzım. Hepsinden önemlisi akıl lâzım, kalp lâzım.
Aklımız olmasaydı da bütün dünya bize verilseydi ne kıymeti olurdu. Kalbe; sevgi, şefkat gibi nice duygulara sahip olamasaydık!
Gerçekten, “O, sözünüz ve hâlinizle istediğiniz herşeyden size verdi. Allah’ın nimetlerini saymaya kalksanız saymakla bitiremezsiniz”1 âyeti bize verilen onca nimeti sayıp bitiremeyeceğimizi anlatırken bütün bunlar sevinmemiz, şükretmemiz gerektiğini de göstermiyor mu?
Sonra bu nimetlerin herbiri dünyalara bedel nimetler. Bir an için bu nimetlerden mahrum olduğunuzu düşünün! Hayatın anlamı, kıymeti olur muydu? Hayattan tat alabilir miydik? Zindana dönmez miydi?
Sayısını bilemeyeceğimiz kadar çok bunca nimet birer lütuf ve ihsan değil midir? Allah’ın bütün kâinatı kuşatan sonsuz rahmetinin bir ikramı değil midir? İnsan bu lütuf ve ihsanlarla sevinmeyip de daha başka neyle sevinecek? Dünkü yazımızda yer verdiğimiz âyet ne buyuruyordu? Allah’ın lütuf ve rahmetiyle sevinmemizi, bunun dünyada toplayıp yığageldimiz herşeyden daha hayırlı2 olduğunu bildirmiyor muydu?
Bütün dünya sizin olsa, ama sağlığınız yerinde olmasa, yatalak olsanız ne kıymeti olurdu? Demek sadece sağlık bile dünyalardan daha değerli bir nimet!
Sevinmeli insan, sayamayacağı kadar çok lutfedilen nimet ve lütuflara. Gören göze, işiten kulağa, düşünen akla, hareket edebilen el ve ayağa, kısacası ihsan edilen nimetlerin herbirine. Ve bu sevincini şükür ve hamdle dile getirmeli, “Küfür ve dalâlet dışında her hâlimiz için Allah’a hamd lsun!” demeli, ihsan edilenlerin çokluğu ve büyüklüğü yanında eline geçmeyen, eksik kalan, olduğunda hayırlı mı şerli mi olacağı belli olmayan nimetler için ah vah etmemeli.
Ne kadar sevinmeyi gerektirici lütuflarla iç içeyiz.
Dipnotlar:
1- İbrahim Sûresi: 34.
2- Yunus Sûresi: 58.
04.12.2008
E-Posta:
[email protected]
|