CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’daki ‘değişim’ dikkat çekiyor. Yakın geçmişte, Başbakan Erdoğan ile başlattığı tartışmada da Meclis kürsüsünden değişik ‘fetva’lar vermişti. Bazı yardım derneklerinin hataları üzerine de “İslâmda yardım, din istismarı, din duygusunu kötüye kullanmak, samimi dindarlık” gibi kavramları kullanarak da dinî yorumlar yapmıştı. Aynı şekilde, başörtüsü yasağıyla ilgili olarak da “‘Türban Kur’ân-ı Kerim’in emri değildir” demişti.
Tabiî ki Türkiye’de yaşayan bütün siyasetçiler, dinî konularda da bilgi sahibi olmalıdır. Ancak bu konularda fikir beyan ederken yaptıkları ile sözlerinin birbirini tamamlaması beklenir.
Salı günkü grup toplantısında konuşan CHP lideri Baykal yine şaşırttı. Baykal, insanların kılığını-kıyafetini, ‘’devlete meydan okumak’’ diye anlamanın, bir saplantının sonucu olduğunu söyleyerek, ‘’Herkes, kendini o saplantıdan çıkaracak’’ demiş.
Baykal’ın dile getirdiği tesbit, elbette doğru. Ancak tam yerine geldiği için hatırlatmak lâzım ki, dönemin Başbakanı Bülent Ecevit, sırf başörtülü olarak milletvekili seçildiği ve o kıyafetle TBMM’ye girdiği için Merve Kavakçı’ya şöyle kükremişti: “Burası devlete meydan okunacak yer değildir! Bu kadına haddini bildirin!”
Kelimesi kelimesine böyle olmasa da, mânâ olarak bu sözler sarf edilmişti. “Bu sözü söyleyen Ecevit ise Baykal’ın kabahati ne?” diyenler olabilir. Her iki siyasetçinin de pek çok ortak noktası vardır. Bir defa ikisi de meşhur ‘tek parti’nin genel başkanlıklarında bulundular. Ayrıca Ecevit’in TBMM’de sarf ettiği ve tarihe ‘kara bir leke’ olarak geçen bu sözü, Baykal’ın da içinde bulunduğu CHP’liler ayakta alkışlamadı mı?
Baykal, grup toplantısında çok önemli bir itirafda daha bulundu. İlgili haberde şöyle denilmiş: Cumhuriyet döneminde, Atatürk Bulvarı’ndan, kılık, kıyafeti uygun olmayan insanların geçirilmediğini anımsatan Baykal, ‘’Tek parti zihniyeti oydu. ‘Kıyafetini düzelt öyle gel’ diyorlardı. Biz siyasî partiyiz. Bir kıyafet tüzüğü, nizamnamesi mi ilân edeceğiz? İnsanları kılık kıyafetine göre yeniden tasnif mi edeceğiz?’’ sorularını yöneltti. Aşık Veysel’in ölmeden önce Atatürk’ü görmek istediğini, Ankara’ya geldiğini ancak bulvara çıkmasına izin verilmediğini bildiren Baykal, ‘’Bu tek parti zihniyetini şimdi 2009’a girerken, sosyal demokrat, insancıl bir parti olarak biz mi uygulayacağız?’’ dedi. (AA, 2 Aralık 2008)
Çok çok önemli olan bu beyan ve itiraflar da tarihe geçmiş oldu. Demek ki neymiş, Baykal ‘Cumhuriyet dönemi’ diyor, ama doğrusu “CHP’nin tek parti olarak Türkiye’yi idare ettiği dönemde” insanlar kılık ve kıyafetleri sebebiyle Ankara’nın bazı caddelerine sokulmuyordu! Şehirlerde kadınların çarşafları jandarmalarca yırtılıyordu. Doğru söyleyen tarih buna şahittir.
Anlayacağınız Baykal’ınki hem suçlu, hem de güçlü pozisyonu...
Aslında ‘CHP’nin ve tek parti devrinin’ insanlarımıza neler yaptığını vatandaş zaten biliyor. Bunların CHP lideri tarafından itiraf edilmesi çok önemlidir. Bu vesile ile teklif ediyoruz: Baykal’ın gündeme getirdiği ‘doğru bilgiler’ ders kitaplarında da yer alsın. Alsın ki yeni nesiller de Türkiye’nin hangi badirelerden aşarak bu günlere geldiğini bilsin!
Baykal’ın bugün dile getirdiği itirafları, dün hatırlatanlar ‘vatan hainliği’ ile suçlanırdı... Kaderin cilvesine bakın ki, ‘oy kaygısı’ insanlara neler yaptırıyor... Demokrasinin gücü işte bu...
Keşke yeni CHP, ‘tek parti devrindeki CHP’nin yaptığı diğer yanlışlar sebebiyle de milletten özür dilese... Aslında gerilimin düşmesi biraz da buna bağlı. Haydi hayırlısı...
04.12.2008
E-Posta:
[email protected]
|