CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın, partisine katılan başörtülü ve çarşaflı hanımlara CHP rozeti takması çeşitli yönleriyle tartışılıyor. Gerek CHP içinden ve gerekse dışından gelen itirazlar üzerine CHP Genel Başkanı Baykal, başörtüsü ve çarşafı savunan bir konuşma yaptı.
Salı günkü grup toplantısında tenkitleri cevaplayan Baykal, 1993 yılında Bosna’ya yaptığı ziyareti de hatırlattı ve “Ben oraya giderken beyaz yazmalar, başörtüler götürdüm” anlamında sözler sarfetti. Doğru, Baykal bahsettiği yıllarda Bosna’ya gitmiş ve yanında götürdüğü başörtüleri Bosnalı hanımlara dağıtmıştı. Kamuoyu da bu davranışı sebebiyle Baykal’ı alkışlamıştı.
Fakat aradan yıllar geçip 28 Şubat süreci de yaşanınca CHP yine “tek parti devri”ne dönmüş, neredeyse millet menfaatine olan her şeye karşı çıkan, millet yerine “millete rağmen” diyenlerle içli dışlı olmuştu. Nitekim bu tavrı da milletin gözünden kaçmamış, pek çok şart lehinde olduğu halde muhalefette mahkûm olmuştu. Başörtüsü ya da çarşaf giyenlere CHP rozeti takması, bu bakımdan tartışmaya sebep oldu.
CHP lideri Baykal’ın, tesettürde şekil olarak çarşafı tercih edenlere rozet takması ya da onları parti vitrinine alması bizi üzmez. Olsa olsa, CHP’yi tercih eden çarşaflılara; “Tarihî gerçekler ortada iken bu partiyi nasıl tercih edebilirsiniz?” diye sorabiliriz.
Bazıları, devam eden kanunsuz başörtüsü yasağını CHP’nin kaldırabileceğini söylüyor. Tamam, buna da itirazımız olmaz. Keşke kaldırsın ya da kaldırılmasına engel olmasın! Fakat bir yandan üniversiteleri başörtülü öğrencilere kapatmanın yolunu arayıp, öte yandan da tesettür olarak çarşafı tercih edenleri partiye üye yapmayı samimi bulmayız. Yanlış anlaşılmasın, “Çarşaf ya da başörtülüleri partiye üye kaydetmesin, rozet takmasın” demiyoruz, aksine “Benzer tavrı başörtüsü ile üniversitede okumak isteyen öğrencilere de göstersin!” diyoruz.
Aslında Baykal’ın Salı günü parti grubunda yaptığı konuşma, pek çok yeni itirafı da beraberinde getirdi. Meselâ Baykal, dünyanın bildiği bir gerçeği itiraf etmek durumunda kaldı: “Türkiye’de kadınların yüzde 70’i başörtüsü takıyor, tesettürü tercih ediyor” anlamında konuştu. Evet, işte Türkiye gerçeği bu! CHP’nin yaptığı, suların tersine akamayacağını görmüş olmasından başka bir şey değildir. Keşke bu tavır devam etse ve başörtüsü taktığı için yıllardan beri mağdur edilen başörtülü öğrenciler de üniversiteye girebilse...
Aynı konuşmada Baykal, “(Başörtülü ya da çarşafı tercih edenler) ‘Benim devletle, laiklikle problemim yok’ diyorsa ‘kıyafetini değiştir gel’ mi diyeceğiz” diye sordu. Haklı, ama bu sorunun devamı da olmalı: Başörtüsü takıp üniversitede okumak isteyene, “Başını aç da öyle gel!” demek mümkün mü? Yılların CHP’sine üye olmak isteyene “Kıyafetini değiştir de gel” denilemeyeceğine göre, hiç bir kanuna dayanmadığı halde üniversitede okumak isteyen başörtülü öğrencilere, “Başını aç da öyle gel!” denilebilir mi?
Umalım ve dileyelim ki, Baykal ve CHP’liler bu çelişkilerden kurtulsun. Nasıl ki paşörtülü ve çarşaflıları partilerine kabul etmekle kıyamet kopmadı ve laiklik çökmedi; aynen öyle de başörtülü öğrencilerin üniversiteye girmesiyle de kıyamet kopmaz, laiklik çökmez.
Tabii bu ‘kıstas’ı başka konularda da uygulayabilir ve uygulanmalıdır da. Meselâ, okullarda mescit açmakla da kıyamet kopmaz, laiklik çökmez!
En netice: Sular tersine akamaz. Bunu CHP de anlamış ya da anlayacak...
27.11.2008
E-Posta:
[email protected]
|