Dünyaya ve insanlığa rağmen Filistin’i ‘açık cezaevi’ne çeviren İsrail, Birleşmiş Milletler’in (BM) “Gazze’ye ablukayı kaldır” şeklindeki ikazlarına da kulak asmıyor.
Aslında bu konu İsrail’de içten içe bir tartışmanın sebebi. İsrail Başbakanı Ehud Olmert, son günlerde yaptığı çeşitli açıklamalarda ‘İşgal öncesi topraklarımıza dönelim, Filistinlilerle barışalım’ anlamında sözler sarf ediyor. Samimî olup olmadığı tartışılır, ama gelinen noktada böyle bir açıklamaya mecbur kaldığını söylemek de mümkündür.
İslâm dünyası, dünyayı da sarsan krizle meşgul olurken, ‘komşu’sunu unutmuş görünüyor. “Komşusu açken tok yatan bizden değildir” Hadis-i Şerifini bilen insanların, Filistin’de yaşanan sıkıntılar karşısında tepkisiz kalması mümkün müdür?
Tabiî bunun için Filistin’de neler yaşandığını bilmemiz gerekir. Ne yazık ki haber ağları da belli mahfillerin elinde olduğu için, ‘komşu’larımızın yaşadığı ciddî sıkıntılardan zamanında ve yeterince haberdar olamıyoruz. Meselâ, Gazze’de yaşayan Filistinliler, uygulanan İsrail ambargosu sebebiyle bir anlamda ölüme terk edilmiş durumda. Ara sıra gazetelerde yer alan haberlere göre, en zarurî ihtiyaçlarını Gazze’den Mısır’a doğru kazdıkları ‘tünel’ler yoluyla temin edebiliyorlarmış. Şaka ve magazin değil, ciddî bir insanlık dramıyla karşı karşıyayız: Resmen açık bir cezaevi haline getirilen Gazze’de yaşayanlar, onlarca, yüzlerce ve belki de binlerce ‘tünel’ kazarak sınırı aşıyorlar ve Mısır’dan aldıkları malları aynı tüneller yoluyla Gazze’ye taşıyorlar.
Taşıdıkları arasında her türlü zarurî ihtiyaç var: Ekmek, tüp, giyim eşyası, masa, kasa velhasıl, hayatı devam ettirebilmek için her şey...
Akla şöyle bir soru gelebilir: Niçin tünel kazıyorlar ki? Gitsinler, sınır kapısından Mısır’a geçsinler ve oradan istedikleri kadar malı ‘ithal’ etsinler!
Tabiî normal şartlarda olması gereken bu. Fakat İsrail’in uygulamaları sebebiyle sınır kapılarından Mısır’a geçme imkânı yok, yasak. Dolayısıyla bu yolla ‘ithalat’ da mümkün değil. Geriye ne kalıyor: Çok affedersiniz, köstebek gibi yer altından tünel kazarak Mısır’a geçmek ve hayatta kalabilmek için oradan ihtiyaçları karşılamak...
Peki, Filistinliler bütün bu zorluklarla boğuşurken, komşuları olan bizler ve bütün bir İslâm dünyası ne yapıyoruz? Bırakalım yardım eli uzatmayı, ciddî mânâda nasıl bir sıkıntı çektiklerinden de haberdar değiliz. Haberimiz olsa belki duâ ederiz!
İsrail’in Filistinlilere reva gördüğü bu zulüm karşısında sadece İslâm dünyasının değil, bütün bir insanlığın itiraz etmesi, karşı çıkması lâzım. Bunun için de önce orada neler yaşandığından haberdar olmalıyız. ‘İfsat şebekeleri’ haber ağlarını da ellerinde tutarak, Filistin’de yaşanan çilenin bilinmesine, duyulmasına engel oluyor.
Bu fasit daireyi kıralım ve başta Filistinli kardeşlerimiz olmak üzere bütün ‘komşu’larımıza yardım edelim. “Komşusu açken (kendi) tok yatan bizden değildir” ikazını, “Komşusu tünel kazarak hayatta kalmaya çalışırken, rahat koltuğunda oturarak TV kanalları arasında ‘zap’ yapan bizden değildir” şeklinde de anlayabiliriz...
24.11.2008
E-Posta:
[email protected]
|