AB üyesi ülkelerden olan Çek Cumhuriyetinin Ankara Büyükelçisi Eva Filipi, AB-Türkiye ilişkilerini değerlendirken dikkat çekici tesbitlerde bulunmuş. Filipi en çok, nüfusunun büyük çoğunluğu Müslüman olduğu için Türkiye’nin AB’ye üye yapılmaması gerektiğini söyleyenlere itiraz ediyor.
Cumhuriyet’in sorularını cevaplandıran Filipi şöyle demiş: “Avrupa sadece Hıristiyandır, başka bölgeler Müslüman, denmesine son derece karşıyım. Hepimiz insanız sonuçta. (...) Öte yandan milyonlarca Müslüman bugün Avrupa ülkelerinde yaşıyor. Dolayısıyla biz zaten Müslümanlar ve Hıristiyanlar ve başka dinlerden olanlar olarak sorunlarımızla, iyi ve kötü yanlarımızla birlikte yaşıyoruz. Ayrıca AB konseptinin temelinin de Hıristiyanlık olmaması gerektiğini düşünüyorum. Yani, kimi politikacıların ‘AB Hıristiyandır. O nedenle başka dinden olanlar buraya giremezler’ sözlerini de tepkiyle karşılıyorum. (...) İnançlı bir insan olmama rağmen dinî farklılığın AB ya da herhangi başka bir kuruluşa üye olmakla hiçbir ilgisi bulunmadığını dününüyorum.” (30 Kasım 2008)
Son aylarda Türkiye’nin AB yürüyüşünün yavaşladığı bir vakıa. Çek Cumhuriyetinin Ankara Büyükelçisi Filipi, önümüzdeki günlerde sürecin müsbet yönde değişmesinin mümkün olduğunun işaretini de veriyor. Çek Cumhuriyetinden sonra AB dönem başkanlığının İsveç’e geçeceğini hatırlatan Filipi, İsveç’in de Türkiye’nin AB üyeliğini destekleyen bir ülke olmasına dikkat çekiyor. Türkiye’nin AB üyesi olmasının yolunu kolaylaştıracak bazı projelerinin olduğunu ifade eden Eva Filipi, ‘şimdilik’ kaydıyla bu projelerden bahsetmeyi uygun bulmuyor. “Çünkü” diyor “Konu çok duyarlı. Özellikle Brüksel’deki genişleme grubunda pek çok şeyi açıkça söyleyemeyiz. Ketum olmalıyız ve karşımızdakileri ikna edebilmek için çok fazla ortaya çıkmadan çalışmalıyız. Şu anda size planlarımızı açıklayamam. Açıklarsam öbür ülkeler ne yapmak istediğimizden çok erken, zamansız haberdar olurlar. Daha sonra anlatırım.”
Aslında bu sözleriyle Eva Filipi, bir anlamda “ifsat şebekeleri”nden tedirgin olduğunu ifade ediyor. Nasıl ki “Hayırlı işlerin manileri çok olur” öyle de, millet menfaatine olan “AB üyeliği” konusunda da içerde ve dışarda pek çok ‘lobi’nin faaliyet gösterdiği hatırdan çıkarılmamalı.
Eva Filipi, Sovyetler Birliğinin dağılmasıyla birlikte insanlığın daha fazla ‘dine yöneldiği’ni de ifade etmiş. Her ne kadar bunu “İyi bir durum değil” diyerek karşılasa da, “Bu acaba dünyada meydana gelen değişikliklerden mi kaynaklanıyor?” demekten de kendisini alamamış.
Filipi, dünyayı etkileyen ‘kriz’ sonrası arayışlarla ilgili olarak da şöyle demiş: “AB’de liberal değil, sosyal pazar ekonomisi uygulanıyor. Tabiî ki liberal pazar ekonomisinin daha iyi olduğunu söylemiyorum. ABD’nin düştüğü bugünkü duruma bakın. Sonsuz bir liberal pazar ekonomisi uyuladığı için bunlar olmadı mı? Şimdi sistemleri tam anlamıyla çöküntüde. Bana göre bugün dünya çok kritik bir dönemden geçiyor. Geleceği doğru yorumlayan, geniş vizyonlu politikacılarımız olmalı. Ancak bu şekilde iyi bir geleceği ulaşabiliriz. Benim bütün kaygım burada. AB inişte. Size anlattığım gibi yeni reformlar gereksiniyoruz. Kapitalizm çöktü. Şimdi şuna oturup iyice karar vermeliyiz: İnsanlık için hangi sistem iyi olacak? Sosyalizm mi kapitalizm mi? Avrupa daha çok sosyalizme yakın. Butün bu sorulara cevap ararken de başım fena halde ağrıyor.”
Baş ağrıtan sorulara makul cevap verebilmek için “biz”e yani “İslâm dünyası”na büyük vazife düşüyor...
02.12.2008
E-Posta:
[email protected]
|