Kriz sonrası yapılan tartışmalar, sırasını ‘kurtarma paketleri’ açıklamalarına bıraktı. Başta Amerika olmak üzere pek çok ülke patlak veren ekonomik krizi, açıkladıkları paketlerle aşmaya çalışıyorlar.
Gazetelerde yer alan haberlere göre şu ana kadar 39 ülke krizi aşmak için ‘paket’ açıklamış durumda. Türkiye ise henüz böyle bir paket açıklamış değil.
35 ülke ve Avrupa Birliği’nin dünyayı sarsan ekonomik krize karşı açıkladıkları tedbir paketlerinin büyüklüğü toplamda 6.2 trilyon doları bulmuş. Açıklanan bu paketlerin, yaşanan krizi aşmaya yetip yetmeyeceği de tartışmalı. Bunu sebebi de, bankaların ‘batmasına sebep olduğu’ paraların miktarı henüz tam olarak tesbit edilebilmiş değil. ‘Yetkililerce’ bilinse de, kamuoyundan bu bilgiler ‘ticarî sır’ gerekçesiyle gizleniyor.
Son günlerde Polonya hükümeti de küresel krizle mücadele için 24 milyar euroluk bir ekonomik istikrar ve kalkınma paketi açıklamış. Polonya ile birlikte krize karşı tedbir alan ülke sayısı 39’u bulmuş oluyor. Elbette her ülkenin krizle imtihanı farklı. Uzmanlara göre Türkiye, geçmiş yıllardaki ‘tecrübesi’ sebebiyle krizi daha az hasarla atlatacak. Fakat bu, “Bize bir şey olmaz” anlamına gelmemeli. Cari açık ve yüksek miktardaki borç, ülkemiz için tehlikeli bir nokta.
Aslında Türkiye’nin ‘kriz paketleri’nden daha önce ‘demokratikleşme paketleri’ni açıklaması gerekirdi. Hatırlanacağı üzere geçmiş yıllarda her yıl 2 ya da 3 paket açıklanıyor ve kararlı bir şekilde AB yoluna adımlar atılıyordu. Bir yılı aşkın süredir, bu konudaki kararlılık zayıfladı ve ‘demokrasi paketleri’ni konuşmak ve tartışmak yerine ‘ekonomik paketler’i tartışmaya başladık.
Kamuoyunun demokratikleşme yolundaki beklentileri karşılanmadı. Hazırlandığı ifade edilen 9 ya da 10 ‘demokrasi paketi’ bir şekilde ‘uyutuldu’ ya da unutuldu. Aynen ‘Bugün yarın açıklayacağız’ denilen sivil anayasa taslağı gibi. Bakın, aradan aylar geçti ve herkes sivil anayasa taslağını, çalışmalarını unuttu. Arada bir gündeme getirilse de ‘yetkililer’ bu yöndeki sorulara cevap dahi vermiyor. Sanki bu konuda hiçbir çalışma yapılmadı, kamuoyuna sözler verilmedi, çeşitli taahhütlerde bulunulmadı...
Her geçen gün daha da derinleşme sinyali veren ekonomik kriz karşısında elbette ‘paket’ler açıklanmalıdır. Fakat aynı paralelde ve belki de daha öncelikli olmak üzere demokratikleşme paketleri de açıklanmalıdır. Aynı şekilde, sivil bir anayasa ihtiyacı da unutulmamalı, unutturulmamalıdır. Ekonomik krizler yılımızı, sosyal krizler ise yıllarımızı elimizden alıyor. Gerçek ve sağlam bir demokrasiye kavuşabilsek, muhtemelen krizlere karşı da daha dayanıklı ve hazırlıklı oluruz. Çünkü gerçek demokrasilerde hiçbir yönetici ‘dediğim dedik işler’ yapamaz. Hesap vereceğini bildiği için ona göre adım atar ve milletin imkânlarını har vurup harman savuramaz.
Ekonomik krizleri önlemenin yolunun da, sağlam demokrasi paketleri açıklamaktan geçtiğini ne zaman kavrayacağız?
03.12.2008
E-Posta:
[email protected]
|