"Gerçekten" haber verir 03 Aralık 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi

adresine bekliyoruz.

 

Lahika

Âyet-i Kerime Meâli

Kurban Bayramının sayılı teşrik günlerinde tekbir getirip Allah’ı zikredin.

Bakara Sûresi: 203

03.12.2008


Şarkı ayağa kaldıracak din ve kalbdir

1339 (Rumî) tarihinde Meclis-i Mebusana hitaben yazdığım bir hutbenin sûretidir

Ey mücahidin-i İslâm, ey ehl-i hal ve akd!

Bu fakirin bir meselede on sözünü, birkaç nasihatini dinlemenizi ricâ ediyorum.

l. Şu muzafferiyetteki harikulade nîimet-i İlâhiye bir şükran ister ki, devam etsin, ziyade olsun. Yoksa, nimet böyle şükür görmezse, gider. Madem ki Kur’ân’ı Allah’ın tevfikıyla düşmanın hücumundan kurtardınız; Kur’ân’ın en sarih ve en kat'î emri olan salât gibi feraizi imtisal etmeniz lazımdır, ta onun feyzi, böyle harika sûretinde üstünüzde tevâli ve devam etsin.

2. Âlem-i İslâmı mesrur ettiniz, muhabbet ve teveccühünü kazandınız; lâkin, o teveccüh ve muhabbetin idamesi, şeair-i İslâmiyeyi iltizam ile olur: Zira, Müslümanlar İslâmiyet hasebiyle sizi severler.

3. Bu âlemde, evliyaullah hükmünde olan gazi ve şühedalara kumandanlık ettiniz; Kur’ân’ın evamir-i katiyesine imtisal etmekle öteki âlemde de o nurani güruha refik olmaya çalışmak, âl-i himmetlilerin şe’nidir. Yoksa, burada kumandan iken, orada bir neferden istimdad-ı nur etmeye muztar kalacaksınız. Bu dünya-i deniye, şan ve şerefiyle öyle bir meta değil ki, aklı başındaki insanları işba etsin, tatmin etsin ve maksud-u bizzat olsun.

4. Bu millet-i İslâmın cemaatleri, her ne kadar bir cemaat namazsız kalsa, hatta fasık da olsa, yine başlarındakini mütedeyyin görmek ister. Hatta, umum Şarkta, umum memurlara dair en evvel sordukları suâl bu imiş. “Acaba namaz kılıyor lar mı?” derler. Namaz kılarsa, mutlak emniyet ederler, kılmazsa, ne kadar muktedir olsa, nazarlarında müttehemdir.

Bir zaman, Beytüşşebap aşâirinde isyan vardı. Ben gittim, sordum:

“Sebep nedir?”

Dediler ki:

“Kaymakamımız namaz kılmıyordu; öyle dinsizlere nasıl itaat edeceğiz?” Halbuki, bu sözü söyleyenler de namazsız, hem de eşkıya idiler.

5. Enbiyanın ekseri Şarkta ve hükemanın ağlebi Garbda gelmesi Kader-i Ezelinin bir remzidir ki, Şarkı ayağa kaldıracak din ve kalbdir, akıl ve felsefe değildir. Madem Şarkı intibaha getirdiniz; fıtratına muvafık bir cereyan veriniz. Yoksa, sa’yiniz ya hebaen mensura gider veya sathî kalır.

6. Hasmınız ve İslâmiyet düşmanı İngiliz, dindeki kayıtsızlığ’ınızdan pek fazla istifade ettiler ve ediyorlar. Hatta diyebilirim ki, Yunan kadar İslâma zarar veren, dinde ihmalinizden istifade eden insanlardır. Maslahat-ı İslâmiye ve selâmet-i millet namına, bu ihmali a’male tebdil etmeniz gerektir. Görülüyor ki, İttihatçıların o kadar azim sebatı ve fedakârlıklarıyla, hatta İslâmın şu intibahına da sebep oldukları halde, bir kısmı dinde laubalilik tavrını gösterdikleri için, dahildeki milletten nefret ve tezyif gördüler. Hariçteki İslâmlar, dindeki ihmallerini görmedikleri için, onlara takdir ve hürmet verdiler ve veriyorlar.

Tarihçe-i Hayat, s. 125 (yeni tanzim, s. 220)

Meclis-i Mebusan: Mebuslar meclisi, Millet Meclisi.

mücahidin-i İslâm: İslâm mücahidleri, İslâmiyet için cihad edenler.

ehl-i hal ve akd: çözüp düğümleyen, halledilmesi zor meseleleri ve işleri halledip neticeye bağlayanlar.

sarih: açık.

kat'î: kesin.

salât: namaz.

feraiz: farzlar.

imtisal: emre tamâmen uyma, gerekeni yapma.

tevâli: uzayıp gitme, devam etme.

idame: devam ettirme, sürdürme.

mesrur: sevinçli, memnun, şen, sürurlu.

şeair-i İslâmiye: İslâma ait işaretler, İslâma sembol olmuş iş ve ibâdetler.

iltizam: gerekli görme, tarafgirlik.

enbiya: peygamberler.

hükema: filozoflar

ağleb: çoğunluğu, galibi.

intibah: uyanma.

fıtrat: yaratılış.

sa’y: çalışma, çaba.

hebâen: boşu boşuna.

frenk: Avrupalı.

maslahat-ı İslâmiye: İslamın faydası, menfaati.

03.12.2008


Hacı Ali Bakgör

Bakgör kardeşlerin hacı babaları Ali Bakgör, Hakkın rahmetine kavuştu. 25 Kasım sabahı, oğlu Cihat kardeş tarafından, cep telefonumuza gönderilen mesajla bildiriliyordu bu vefat haberi.

Tabiî, biz vaktin biraz ilerlemesi ile birlikte ailenin üzüntüsünü paylaşmak için evlerine gittik. Ama, bu esnada hatıralar hemen beynimize hücum etmeye başladı.

Benim Bursa’ya gelişimden (yirmi sene oldu) birkaç sene sonra, onlar da ailece buraya gelmişlerdi. Bir akşam, haftalık sohbet esnasında salona, sakallı bir zat girdi. Ama, peşinde yarım düzine gençle birlikte. Kısa zamanda tanışıp, hemhâl olmuştuk Bakgör ailesiyle. Aslen Bitlisli olup, Diyarbakır’a yerleşmiş ve orada uzun müddet ticaretle meşgul olduktan sonra, Bursa’ya göç etmişlerdi. Maşaallah, aile boyu Nurcu ve derslerimizin müdavimi olmuşlardı. Hemen hemen her toplantımıza ailece iştirak ediyorlardı. Rahmetli Hacı Ali Ağabey, kendine münasip bir yer bulup oturur, en büyükleri Fuat’tan en küçükleri Yusuf’a kadar salona dizilirler ve hoş bir manzara teşkil ederlerdi. Geldikleri zaman bazen göz ucuyla bakar, acaba eksikleri var mı derdim kendi kendime.

Hacı Ali ağabeyimiz; hem hasbî bir cemaat mensubumuz, hem de çok ehl-i himmet ve hizmet bir zattı. Yedi oğlu da, aynı şekilde babalarını takip ediyor, hizmetlerimizle ilgili kendilerinin yapabileceği ne varsa yerine getiriyorlardı. (Hâlen de öyledir). Bazen yan yana oturduğumuz çok oluyordu Ali Ağabeyle. Hoşsohbet ve nüktedan bir zattı. Bizden yirmi küsûr yaş büyük olmasına rağmen arkadaş gibi sohbet eder, şakalaşırdık.

Hastalıklara karşı şifalı bitkiler kullanmayı sever, rahatsızlığını gördüğü birine de tavsiye ederdi. Bize de, kronik bir öksürükten dolayı, zencefil tavsiye etmişti. Her görmede sorardı, kullanıp kullanmadığımı ve rahatsızlığın seyrinin nasıl olduğunu. Bir müddet sonra zencefilin rahatsızlık verdiğini anlayınca kesmiştim. Sorduğunda, durumu söyleyince, taaccüb etmişti.

Birkaç sene önce, kendi kullandığı arabayla bir trafik kazası geçirmiş, onun neticesinde de, artık sohbetlere pek gelemez olmuştu. Ama oğullarının hepsi de, hizmet ve sohbetlere devam ediyorlardı.

Vefat edişinden birkaç saat sonra evlerine gittiğimizde, yatağına uzatmışlar, beyaz bir örtü ile de üzerini örtmüşlerdi. İhsan Paşalıoğlu Ağabey, yüzünü görmek istediğini söyledi. Örtüyü hafif açarlarken, bana da işaret etti. Şöyle bir baktım, sanki ölmemiş de uyuyordu, yüzü nurluydu. Oğulları Cihat ve Veysel kardeşlere bunu söyleyerek, “Nasıl yaşarsanız, öyle ölürsünüz. Nasıl ölürseniz, öyle haşrolunursunuz” hadis-i şerifini hatırlattım.

O arada Cihat kardeş bir şey anlattı ve bizim tebessüm etmemize sebep oldu: Birkaç sene önce Ankara’da rahatsızlanmış, özel bir hastaneye kaldırmışlar. Doktorlar da hastayı yalnız bırakmalarını ve yoğun bakıma alacaklarını söylemiş, bir kişinin dışarıda beklemesini, diğerlerinin gitmesini istemiş. Bir-iki defa kalbi durmuş, öldü zannetmişler. Bir müddet sonra kendine gelip, gözlerini açmış. Etrafında da birkaç tane hemşire varmış. Her halde nerede olduğunu anlayamamış ki, onlara “Siz huri misiniz, hemşire mi?” demiş. Onlar da hemşire olduklarını söyleyince ölmediğini anlayıp, hemşirelere de orada duâ etmiş.

Allah rahmet eylesin, makamı Cennet olsun. Şimdi artık hurileri de görüp, cennet bahçelerinden bir bahçeye gitmiştir İnşaallah. Onun fedakârlık ve derse devam hasletini devam ettiren yedi oğlu da, Allah’ın izniyle babalarının izinden gideceğinden, artık rahat ediyordur İnşaallah. Onların da başı sağ olsun.

OSMAN ZENGİN

03.12.2008


Mekke’den yükselen tevhid sedası

Mekke’den yükselen o tevhid sedası

Kapadı karanlık asrı nurlu çağ açtı

Aksetti gönüllerde onun sevdası

Hastalanan ruhlara gelen ilâçtı

Bir hamlede yıkıldı tapılan putlar

Yeşerdi tekrar sonsuz umutlar

Rahmet gönderdi gökten bulutlar

Âlemde rengârenk çiçekler açtı

Bahsettiği hak hakikat, hikmetti

Değişmez İlâhî kanunları zikretti

Beşer hayra ulaştı şerri terk etti

Hidayet, başlarda görünen taçtı

En güzel isimler onun, Mustafa, Ahmed

İsmiyle cismiyle olmuş âleme rahmet

Ümmetî ümmetî söyler daim Muhammed

Ümmeti asırlara onun nurunu saçtı

Açıldı gül bahçesi oldu hep gülşen

Her asır geçtikçe daha güzelleşen

Hiç umulmadık çöllerde yetişen

Ve gölgesi asırlara düşen ağaçtı

HASAN ŞEN

03.12.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 
Ufo ısıtıcılar, infrared ısıtıcı, kumtel ısıtıcılar.
GAZETE 1.SAYFA

Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için adresimiz:
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır