Kamere baktım, parlak bir nur-u i’câz gördüm
Kamere baktım. “Aya gelince, onun için de menziller takdir ettik ki, kurumuş hurma dalının ince yay halini alıncaya kadar incelir” (Yâsin Sûresi, 36:39) âyetinin gayet parlak bir nur-u i’câzı ifade ettiğini gördüm. Evet, kamerin takdiri ve tedviri ve tedbir ve tenviri ve zemine ve güneşe karşı gayet dakik bir hesapla vaziyetleri o kadar hayretfezâ, o derece harikadır ki, “Onu öyle tanzim eden ve takdir eden bir Kadîr’e hiçbir şey ağır gelmez; onu öyle yapan herşeyi yapabilir” fikrini, temâşâ eden herbir zîşuura ders verir.
Hem öyle bir tarzda güneşi takip ediyor ki, bir saniye kadar yolunu şaşırmıyor, zerre kadar vazifesinden geri kalmıyor. Dikkatle bakana, “İşlerinde akılları hayrette bırakan Zat her türlü kusurdan münezzehtir” dedirtiyor. Hususan Mayıs’ın âhirinde olduğu gibi, bazı vakitte ince hilâl şeklinde Süreyya menziline girdiği vakit, hurma ağacının eğilmiş beyaz bir dalı sûretini ve Süreyya bir salkım suretini gösterdiğinden, o yeşil semâ perdesi arkasında, hayale nuranî büyük bir ağacın vücudunu tahayyül ettirir. Güya, o ağaçtan bir dalının bir sivri ucu o perdeyi delmiş, bir salkımıyla beraber başını çıkarmış, Süreyya ve hilâl olmuş; ve sair yıldızlar da o gaybî ağacın meyveleri olduğunu hayale telkin eder. İşte “Kurumuş hurma dalının ince yaya benzeyen hâli gibi” (Yâsin Sûresi, 36:39) teşbihinin letâfetini, belâgatini gör.
Mektubat, s. 21, (yeni tanzim, s. 31)
***
Meselâ, “Aya gelince, onun için de menziller takdir ettik ki, kurumuş hurma dalının ince yay halini alıncaya kadar incelir”deki (Yâsin Sûresi: 39.) “Kurumuş hurma dalının ince yay hali gibi” (Yâsin Sûresi: 39.) kelimesine bak, ne kadar latîf bir üslûbu gösteriyor. Şöyle ki:
Kamerin bir menzili var ki, Süreyyâ yıldızlarının dairesidir. Kameri hilâl vaktinde hurmanın eskimiş beyaz bir dalına teşbih eder. Şu teşbih ile semânın yeşil perdesi arkasında güyâ bir ağaç bulunuyor gibi beyaz, sivri, nurânî bir dalı, perdeyi yırtıp, başını çıkarıp, Süreyyâ o dalın bir salkımı gibi ve sâir yıldızlar o gizli hilkat ağacının birer münevver meyvesi olarak, işitenin hayalî olan gözüne göstermekle, medâr-ı maîşetlerinin en mühimi hurma ağacı olan sahrânişînlerin nazarında ne kadar münâsip, güzel, latîf, ulvî bir üslup-u ifade olduğunu zevkin varsa anlarsın.
Sözler, s. 340, (yeni tanzim, s. 606)
Süreyya: ast. Ülker yıldızı, pervin.
kamer: Ay.
menzil: Yer, konulacak yer, mesafe.
nur-u i’câz: Mu’cizelik nuru.
takdir: Kıymet verme, ölçme.
tedvir: Çevirme, döndürme.
tedbir: İdare etme, çekip çevirme.
tenvir: Nurlandırma, aydınlatma.
hayretfezâ: Hayret veren, hayreti arttıran.
|
İSLÂM ÂLEMİNİN BÜYÜK RÜYASI
Bir vücut için sağlık ve âfiyetin, dirlik ve düzenliğin ne kadar önemli olduğunu en iyi hastalar bilir. Yokluğunun ne büyük sıkıntılara sebep olduğunu bizzat yaşamaktadırlar. Cihanda en büyük devlet, sağlıklı bir nefestir. Hem maddî vücudun, hem de duygular âleminin huzur ve saadeti sağlıklı ve sarsılmaz bir iman ile olur. Geçit vermez sarp dağlar gibi görünen hayatın önündeki engeller, meşgaleler iman ile geçilir. “Hakiki imanı elde eden adam, kâinata meydan okuyabilir.” İman cevheri bütün engelleri aşabilecek çok önemli bir iksirdir.
Bedenî hastalıklar, tedavi imkânı varsa, elbette tedavi edilerek aşılacaktır. Bedenin sulh ve sükûnu sağlıkla mümkündür. Sağlık olmadan hissiyâtın sükûnet bulması zordur. Hastalıklar hissiyâtı yaralamaktadır. Yaralı bir hissiyât ise, önceliği kendisine verecektir. Başka şeyleri ikinci dereceye atmaktadır.
Hastalıkların en kötüsü, dine ve dinî hissiyata gelen hastalıklardır. Özellikle inançlarda hâsıl olan hastalıklar çok tehlikeli ve öldürücüdür. İnancın herhangi bir meselesinde meydana gelecek bir zayıflık kara delik gibidir. Diğer meseleleri de yutma istidadına sahiptir.
Toplum hayatının sağlam ve sağlıklı olarak devamı, toplumu ilgilendiren ibadetlerin yerine getirilmesine bağlıdır. Toplum yaralarının tedavisi için bunlar önemli birer ilaçtır. Toplu yapılan ibadetler, bu ciheti ile çok büyük bir öneme hâizdir. Toplumların sağlıklı kalması için birer hayat sigortasıdır bu ibadetler. Cemaatle kılınan namazlar, Cuma namazları, bayram namazları kitlelerin iletişimi ve mânevî bağlarının güçlenmesi için önemli fonksiyonlar ifa ederler. Toplu yapılan ibadetlerin en zirvesinde ise hac vardır. İslâm âleminin yıllık kongresidir. Maddî mânevî bütün dertlerine derman araması gereken yer burasıdır. Bediüzzaman Hazretlerinin “ittihad-ı İslâm” gibi uğruna bir ömür harcadığı o büyük kongrenin işlevini yerine getirememesi İslâm dünyası açısından çok büyük bir kayıptır.
“Rüya hacda sükût etti. Çünkü, haccın ve ondaki hikmetin ihmâli, musibeti değil, gazap ve kahrı celb etti. Cezası da keffâretü’z-zünub değil, kessâretü’z-zünub oldu. Haccın bahusus taarrüfle tevhid-i efkârı, teâvünle teşrik-i mesaiyi tazammun eden içindeki siyaset-i âliye-i İslâmiye ve maslahat-ı vâsia-i içtimaiyenin ihmalidir ki, düşmana milyonlarla İslâmı, İslâm aleyhinde istihdama zemin ihzar etti.”1
İslam âleminin muzmahil ve perişan görüntüsünün altında yatan sebeplerden biri de hacdaki beklentilerin yerine getirilememesidir. Hak ve hürriyetlere riâyet etmeyen, terör yapmaya müsait, fakir ve yoksulunu gözetmeyen bir görüntü, ne insanlığa ne de İslam’a yakışmaktadır.
Hac, İslam âleminin problemlerine çözüm araması gereken büyük bir kongredir. Tanışmaya, dayanışmaya, fikrî dertlerine çözüm aramaya, yardımlaşmaya, iş bölümü yapmaya zemin hazırlaması gerekmektedir.
Bugün haccın bu sosyal boyutunda ihmal gözükmektedir. Bu da İslâm âleminin perişanlığına sebep olmaktadır.
Haccın, insanlığın devamını sağlayan “Cebel-i Rahme”deki buluşma gibi insanlığın huzurlu ve mutlu olarak devamını sağlama buluşması olması, İbrahim (as) gibi Ebu Kubeys dağından gönül birliğine davet, Mina’da İslâm toplumlarının arasına fitne sokan şeytanı ebediyen aramızdan kovmak, canın yongası sayılan ve uğruna her türlü fedakârlığa katlanılan malın kurban edilmesi, bütün bunların ardından insanlığın huzur ve saadeti için gönül birliğinin meydana gelmesine vesile olması dileklerimizle.
Arafat’ta duâlarla hep birlikte olmak arzu ve iştiyakı ile…
Dipnotlar:
1- Sünuhat, s. 71
|