Günde en az kırk defa kılınan beş vakit namazda Fatiha’da okunan sırat-ı müstakîm, yani “Dosdoğru yolda daim eyle!” duâsı mü’minin ekmekten, havadan, sudan, kısacası her şeyden daha çok muhtaç olduğu bir hakikattir. Dosdoğru yolun belli başlı akıl, öfke ve şehvet duygularının aşırılıklardan uzak orta hâli olan hikmet, şecaat ve iffetten ibaret bir yol olduğunu biliyoruz.
Bu duâyı en az kırk defa yaptığımıza göre demek her an, her saniye zikzaklar çizebilecek durumdadır insan. Sürekli ifrat ve tefritlere düşebilecek tehlikelerle başbaşadır. Bunun için de her an Allah’tan yardım dilemeye muhtaçtır. Resûlullah’ın (asm) şu duâsı da buna ne kadar muhtaç olduğumuzun açık bir delili değil midir?
Birgün Ümm-ü Seleme Validemize sormuşlar: “Ey Mü’minlerin annesi! Resûlullah (asm) nasıl duâ ederdi?” O da çoğunlukla duâsının, “Ey kalpleri evirip çeviren Allah’ım! Kalbimi dinin üzerinde sabit kıl” duâsı olduğunu söyler.
Ümm-ü Seleme Validemiz hemen, “Ey Allah’ın Resûlü, niye çoğunlukla bu duâyı yapıyorsunuz?” diye sorar. Allah Resûlü de (asm), “Ey Ümm-ü Seleme! Kalpler Allah’ın iki parmağı (kudret ve tasarrufu) altındadır. Dilediğini (lâyık hale) geldiğinde doğru yolda tutar. Dilediğini de (müstehak hâle) geldiğinde saptırır.”1
“Allah dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletir” meâlindeki âyetleri de böyle anlamak gerekir. Kul ruhen, kalben, aklen, fikren, bedenen sapar, sapmayı göze alır, Allah da onu saptırır. İsteyen kuldur, imtihan sırrı gereği o sapıtmayı yaratan da Allah’tır. Kul niyetini, kalbini temiz tutar, iyiliğe, doğru yola yönelir, o temiz ve samimî niyeti sebebiyle Allah da onu doğru yola iletir. Kötülüğü de, iyiliği de isteyen kuldur, yaratan ise Allah’tır.
“İmanlarınızı ‘Lâ ilâhe illallah’ ile yenileyiniz” hadis-i şerifini de yukarıdaki hadis-i şerif çerçevesinde düşünmemiz gerekir. Mektubat’ta2 dikkat çekildiği gibi insanın her an hem şahsı, hem âlemi sürekli yenilenmekte, âdetâ her gün, her saat yeni bir insan olup çıkmakta, yeni bir âlemle yüzyüze gelmektedir. İşte iman onun bu yeni dünyasını, âlemini açan bir anahtar olmakta dört bir yandaki karanlıkları aydınlatmaktadır.
Hem insanda nefis, heva, vehim ve şeytan hükmettikleri için çoğu zaman bunlar farkında olmadan imanını zedelemekte, gaflete atmakta, yaptıkları hile, verdikleri şüphe ve vesveselerle iman nurunu söndürmeye çalışmaktadırlar.
İşte getirilen herbir Kelime-i Tevhid insanın hem iç, hem de dış dünyasını aydınlatmaktadır.
Evet, sürekli değişken bir kalbe sahip olan insan imanını yenilerken âdeta günlük hayatını, âlemini şarj etmekte, sürekli aydınlanmasını sağlamaktadır.
Demek insan her an, her saniye gafletini dağıtacak, imanını yenileyecek, güçlendirecek Kelime-i Tevhide, iman ve Kur’ân hakikatlerine son derece muhtaç.
Dipnotlar:
1- Tirmizî, Daavât: 90.
2- Mektûbât, s. 319.
30.11.2008
E-Posta:
[email protected]
|