CHP Genel Başkanı Deniz Baykal son haftalardaki çıkışları ile adeta ezber bozuyor, kafaların karışmasına sebep oluyor. Sanki daha önce “başörtüsüne siyasî simge” diyen Baykal gitti, “Çarşaf siyasî simge değil” diyen, genel merkez binasına mescid açılmasına sıcak bakan, şalvarlı ve poşulu insanları savunan bir Baykal geldi.
Baykal’ın son çıkışı da herkesi şaşkına çevirdi. CHP’nin tek parti dönemindeki icraatlarını eleştiriyor. Cumhuriyetin ilk yıllarında Ankara’daki Atatürk Bulvarına herkesin giremediğini belirterek poturlu ve şalvarlı insanların kılık-kıyafetlerinden dolayı buralara sokulmadığını, “Kıyafetini düzelt, öyle geç” dendiğini hatırlatırken, “Tek parti zihniyeti buydu” dedi ve ekledi, “Âşık Veysel ölmeden önce Atatürk’ü görmek istedi. Öncülük yaptılar Ankara’ya getirdiler. Buluşturmak istediler. Ama gidemedi. Kendisini bekleyen insanlara ulaşamadı. Çünkü bulvara çıkmasına izin verilmedi” diye devam etti.
Baykal, Veysel’in niye giremediğini aslında üst cümlelerinde söylüyor. İzin verilmeme gerekçisi ise Âşık Veysel’in torunu Halil Süzer açıkladı: “Dedem köylü kıyafeti giyiyordu. Elbiselerinin çoğu yamalıydı. Ayakkabı olarak çarık giyiyormuş. Çarığı bile yamalıymış. O dönemin fakirliği ile orantılı elbise giyiyormuş. Ancak o dönemin zabıtaları, polisleri onu Ulus’tan atmışlar” dedi.
Ulus’a giremeyen sadece Âşık Veysel değildi tabiî. Kılık-kıyafeti o zamanki yönetimin anlayışına uygun olmayan hiç kimse giremiyordu.
Baykal’ın bu sözleri aklıma iki ay önce rahmete kavuşan Gıyasettin Emre ile 2001 tarihinde yaptığımız röportajı getirdi. Rahmetli Emre, çarıklı hiç kimsenin Ulus’a giremediğini aktarırken, “Demokrat Parti zamanında şalvar giyen de, pantolon giyen de birdi. Kimsenin giyimine kuşamına bakılmazdı” demiş ve Rahmetli Fatin Rüştü Zorlu’nun “Çarıklılarla, sarıklılar bizimle beraber olduktan sonra hiçbir zaman sırtımız yere gelmez” sözünü hatırlatmıştı. “Menderes geldi, Ulus meydanına kabul edilmeyen insanları Meclis’e getirdi. Çarıklılar da, sarıklılar da Demokrat Parti’ye oy vermişlerdir. DP, yüzde 52-53 oy almıştı” demişti.
Baykal şimdi kendi partisinin geçmişteki icraatlarını eleştiriyor. Bir nev'î redd-i miras yapıyor. Aslında bu açıklama çarıklıların Türk demokrasisinde geldiği mesafeyi gösteriyor. Vaktiyle tek parti olan CHP’nin “millet” olarak bile saymadığı “çarıklılılar”a şimdi sahip çıkar pozisyona gelmesi sevindirici... CHP’nin 50 yıllık bir gecikme ile de olsa bu insanları hatırlaması, onların da artık Türkiye gerçeğini gördüklerini gösteriyor. Şimdi başı örtülülere sahip çıktığını gösteriyor. Rozetler takıyor. Bu konuda kendisinden beklenmeyecek “özgürlükçü” tavrı gösteriyor. Ama ne zamana kadar? 30 Mart’a kadar mı acaba?
Ancak, sözle değil, Menderes’in yaptığı gibi icraatıyla bunu göstermedikçe bu millet inanmaz. 50-60 yıldır da çarıklıları hor gördüler, onları “insan” yerine koymadılar, şimdi bunun tam tersini söylüyorlarsa insanların da “samimiyetlerini” sorgulamaları gayet normaldir.
Baykal her geçen gün çarşaf konusunda daha ileri açılımlar yapıyor! Son grup toplantısında işi öyle ileri götürdü ki, “Kıyafeti, ‘Devlete meydan okuyor’ diye algılamak bir saplantının sonucudur. Türkiye’yi zaten bölmüşler, bir de biz mi böleceğiz? Kıyafetle siyaset arasındaki ilişkiyi bire bir tutmak doğru değildir. ‘Neden böyle yaptınız’ diyorlar. Alacağım kardeşim alacağım! Bir tek kişi olsa bile, senin ona haksızlık yapmana izin vermeyeceğim” diyerek gürledi adeta…
“Alacağız” diyor, ama sadece partisine üye yapıyor. Başörtüsü yasağı yine canlar yakmaya, insanları üzmeye, kırmaya devam ediyor. Keyfî uygulamalar her yerde sürdürülüyor. Refakatçisi başörtülü diye 95 aşındaki bir hasta nineye eziyet ediliyor. Ortopedi servisinde ameliyat için yatan 95 yaşındaki hasta, başörtülü refakatçisi yüzünden Genel Cerrahi Servisi’ne gönderiliyor.
Tek parti döneminde Ulus meydanına alınmayan çarıklılara yapılanlar şimdi başı örtülülere yapılıyor. Belki Ankara’nın en zengin semtlerinden olan Çankaya veya Kavaklıdere’ye gidebiliyorlar. Ulus’ta, Kızılay da rahatça dolaşabiliyorlar. Ancak o zaman çarıklıları Ulus’a sokmayan tek partici, yasakçı zihniyet şimdi okuluna, çalıştığı kamu kurumuna sokmuyor. Peki farkı var mı?
Baykal çarıklılardan—doğrudan söylemese de—“özür” dilemiş oldu. Geçmişte çarıklılara yapılanlar zamanımızın çarıklıları görülen başörtülülere yapılıyor. Peki onlardan de ne zaman özür dilenecek? Bir 50 yılın daha geçmesini beklemeden kanunsuz başörtüsü yasağı yüzünden mağdur olanların sorunlarına çare bulunmalı.
Madem tek parti uygulamasını 2009’a girerken “insancıl” parti olmayı vaad ederek terk edeceksiniz, o zaman onlara olan “özür” borcunuzu ödeyin. Millet artık söz değil, icraat bekliyor. Tıpkı, Menderes’in yaptığı gibi…
Yürü Sayın Baykal, kim tutar artık seni…
05.12.2008
E-Posta:
[email protected]
|