Alevî Bektaşi Federasyonu, Alevî dedeleriyle yaptığı genişletilmiş toplantının ardından, sonuç bildirgesinde şu talepler dile getirilmiş:
-İnanç ve kültürümüz üzerinde yürütülen dolaylı ve direkt asimilasyon çabalarına son verilmeli,
-Alevî kültür ve inancı yasal güvenceye kavuşturulmalı.
-Kamusal yaşamdan başlamak üzere, okul, iş yerleri gibi sosyal ortamlarda her türlü ayrımcılığa son verilmeli.
-Madımak Oteli, Utanç Müzesi olmalı.
-Cemevleri yasal güvenceye kavuşturulmalı, Türkiye’de ibadethane statüsünde olan bütün mekânların sahip olduğu haklara sahip olmalı.
-Zorunlu din dersleri kaldırılmalı.
-Alevî köylerine cami yapma uygulamasına son verilmeli.
-Hacı Bektaş Dergâhı’nın yönetimi Alevî Bektaşî Federasyonuna bırakılmalı.
-Diyanet İşleri Başkanlığı kaldırılmalı, yerine ‘Din ve İnanç İşleri Üst Kurulu’ kurulmalı.
-12 Eylül rejiminin ürünü anti demokratik 1982 Anayasa’sı kaldırılmalı, yeni Anayasa yapılmalı. (9 Aralık 2008)
Bunların çoğunun altına gönülden imza atıyoruz. Bir kısmı ise, zaten kendi içinde çelişkili; Alevîler arasında bile tartışmalı. Dolayısıyla tahlile girmeden genel bir değerlendirme yapacağız.
“Ben de gerçek Alevîyim!” başlığını lâf olsun, köşe dolsun diye atmadık! Alevî, Hz. Ali’den (ra) taraf ona mensup demektir. Yani, Hz. Ali (ra) gibi düşünüp yaşayandır, onun gibi İslâma hizmet edendir.
Alevîliğim başka nereden geliyor? Adım Ali. Hz. Ali’nin (ra) cenkleri hikâyeleri ile büyüdüm… Bunlar işin teferruatı… Hz. Ali (ra), çocuk yaşta Müslüman oldu. Birgün Hz. Hatice’yi Peygamberimizle (asm) namaz kılarken gördü. “Nedir bu?” diye sordu. Resûl-i Ekrem (asm), “Ey Ali, bu Allah’ın seçtiği, beğendiği dindir. Ben seni bir olan Allah’a îmân etmeye dâvet eder, insana ne faydası, ne de zararı dokunmayan Lât ve Uzza’ya tapmaktan sakındırırım” dedi.
Hz. Ali, bir an durakladı ve, “Benim şimdiye kadar görmediğim, işitmediğim birşey bu. Babam Ebû Talib’e danışmadan birşey diyemem” dedi.
O geceyi düşünerek geçirdi; şafak aydınlığında Resûlullahın (asm) huzuruna giderek, “Allah, beni yaratırken Ebû Talib’e sormadı ki, ben de O’na ibâdet etmek için gidip kendisine danışayım” dedi ve Müslüman olan ilk çocuk şerefini kazandı. Rahatsız olanların şikâyetleri üzerine babası sordu:
“Oğulcağızım! Senin üzerinde bulunduğun bu din nedir?”
“Babacığım,” dedi, “ben, Allah’a ve O’nun Resûlüne îmân, onun Allah’tan getirdiklerini de tasdik ettim. Ona uydum ve onunla birlikte namaz kıldım.”
Bunun üzerine Ebû Talib, “Ey oğlum! Amcan oğlunun dinine sana da isteyerek girmek yaraşır. O, seni ancak hayra dâvet eder. Ona itaat et!” diyerek hem Efendimizi, hem de Hz. Ali’yi sevindirdi.1
Hz. Ali (ra) Peygamberimizin (asm) en büyük fedaisi, koruyucusuydu. İslâmı yaşamak ve yaymak için hayatını ortaya koydu. “Allah’ın aslanı” ünvanını aldı. Namaz kıldı, oruç tuttu, Kur’ân okudu, ibadet ile zikir etti; evliyaların şahı ünvanını kazandı. Hz. Ebubekir (ra), Hz. Ömer (ra.) ve Hz. Osman’a (ra) 20 yıl şeyhülislâmlık yaptı, her hususta yardımcı oldu. Namazlarının çoğunu cemevinde değil, camide (mescidde) kılardı. Şehadet şerbetini de camide içti! Kısaca, İslâm için yaşadı, İslâm uğruna şehit oldu!
Şimdi ey ehl-i insaf ve vicdan! Hakikî Alevî, Hz. Ali (ra) gibi iman eden, İslâm şartlarını yaşayan değil mi? Zaten hakikî Alevîler ibadetinde, namazında, orucunda, niyazında…
Alevî aileden gelip komünist, ateist, Kemalist olanlar Alevî değildir. Tıpkı, Sünnî aileden gelip, komünist, ateist olanlar gibi… Onların Sünnîlikle ilgileri olmadığı gibi, iman esaslarına, İslâm şartlarına, İslâm şeairine (İslâm hüküm ve sembollerine) karşı gelen de Alevî olamaz!
“Namazımızı Hz. Ali (ra) kıldı” sözü de tembellerin kamufle için uydurdukları bir söz değil mi? Eğer Hz. Ali (ra), onların namazlarını kıldı da, neden Hz. Hasan, Hz. Hüseyin, Zeynelabidin, Hasan el-Bakır (ra) ve diğer imamlar ile yakın akrabalarının namazlarını kılmadı!..
Namazsız, niyazsız, camisiz, ibadetsiz Alevîlik, “Ben doktorum!” iddiasında bulunup; ne tıp tahsil etmiş, ne diploması almış, ne muayeneden anlar, ne reçete yazabilir birisine benzer… Hz. Ali (ra) gibi inanmayanın, yaşamayanın Alevîlik, Sünnîlikle ne ilgisi olabilir?
Dipnot:
1- İbni Kesir, Sîre: 1/428., 262.
11.12.2008
E-Posta:
[email protected] [email protected]
|