Birisi bizi içinde bulunduğumuz sıkıntıdan, problemden kurtarsa ne kadar sevinir, mutlu olur; teşekkürlerimizi, minnettarlığımızı belirtmekten kendimizi alamayız. Şüphesiz iyilikler, yardımlar, destekler teşekküre lâyık davranışlardır. Atalarımız bir kahvenin kırk yıl hatırı olduğunu söylemişlerdir.
İşte biz bu iyiliğin, yardımın kadrini kıymetini bilmeye, iyilik sahibine sevgi ve saygı duymaya, bağlılık ve dostluğumuzu belirtmeye, teşekkür etmeye vefa diyoruz. Bunun zıddı ise kadir kıymet bilmemek, daha açıkçası nankörlüktür.
Vefa, teşekkür ve minnettarlığa en çok lâyık olan şüphesiz Allah’tır. Bir çayın, kahvenin hatırı olur da ellerin, ayakların, gözün, kulağın, aklın, fikrin, sevginin, şefkatin, daha nice organ, duygu, kabiliyet ve nimetin hiç hatırı olmaz mı?
İşte bu hatır ve teşekkür bizi Allah’a karşı vefalı olmaya sevk eder. En çok Allah’a karşı vefalı olmak zorundayız. Onu her an hatırımızda tutarak, her fırsatta zikrederek, nimetlerine karşı teşekkür ederek, emirlerini tutup yasaklarından kaçınarak bu vefamızı göstermiş oluruz.
Allah’a karşı vefa O'na olan sonsuz sevgi, saygı, bağlılık ve minnettarlığımızın ifadesidir. Önce Bezm-i Elest’te, “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” sorusuna, “Evet, Sen bizim Rabbimizsin!” diyerek Rabbimize söz vermedik mi?
İşte dünya hayatı bu söze sadakatin deneme alanıdır. Ve vefa denen hadise öncelikle bu söze sadakatten ibarettir. Bizleri yoktan yaratıp bir taş, bir bitki, bir hayvan değil de insanlık tahtına oturtan, en nefis nimetlerle besleyip büyüten, her şeyi emrimize veren, sayısız nimetleri bir sofra hâlinde önümüze seren Rabbimize nasıl vefasızlık edebiliriz?
Bu vefa, diğer bir şekliyle şükür ve hamd Allah’a olan teşekkürün, memnuniyetin, minnettarlığın; nimetleri unutmak, kadir ve kıymetini bilmemek, şükretmemek, hamdetmemek de nankörlüğün ifadesidir. Kur’ân-ı Kerim’de vefa ve şükürle, vefasızlık, şükürsüzlük ve nankörlüğün örneklerine ve akibetlerine yer verilir.
Vefa, şükür ve memnuniyet nimetin devamına olduğu kadar artmasına da sebeptir. Nitekim Rabbimiz, şükrettiğimizde nimetini arttıracağını yeminle bildirir. Nankörlüğüne girildiğinde de azabının çetin olacağına dikkat çeker.1
Demek hayat bir yönüyle vefa ve şükrün, kadirşinassızlık ve nankörlüğün imtihanından ibarettir. İnsan ya kadir kıymet bilir, şükreder, vefakâr ve sadakatli olduğunu gösterir, ya da şükürsüzlükle nankörlüğe kayar.
Dipnotlar:
1- Âdiyat Sûresi: 6.
11.12.2008
E-Posta:
[email protected]
|