Hemen ifade edelim ki, “Dünya Türkiye’yi izliyor” tespiti “Türk’ün Türk’e propagandası” gibi anlaşılmasın. Dünya, elbette sadece Türkiye’yi izlemiyor, ama Türkiye’nin pek çok konuda dikkat çekici bir yapıya sahip olduğu biliniyor. Meselâ, ardı sıra ekonomik ya da sosyal krizler patlak verdiği halde, başka ülkeler gibi çökmüyor, ya da ‘sosyal patlama’lar yaşanmıyor. Ayakta kalışın sebebinin de var olan ‘yardımlaşma kültürü’ olduğu ifade ediliyor.
Amerika’nın tanınmış gazetesi Washington Post’un yazarı, “duayen gazeteci” olarak tanınan David Ignatius, senaryosunu yazdığı bir filmin tanıtımı için Türkiye’ye gelmiş. Gazetenin yayın yönetmen yardımcılığını yapan ve Ortadoğu’yu karış karış bildiği ifade edilen Ignatius, aynı zamanda bir roman yazarı.
Benzer değerlendirmeleri başka ‘uzman’lardan da belki duyuyoruz, ama Ignatius’un Türkiye değerlendirmesi dikkat çekici: “Batı’nın yüzyıllardır hayalidir: İslâm ve modernizm uyum sağlayabilirler ve bu Türkiye’de olur. Fanatizm yükselmeden bu olursa hayalleri gerçekleşecek. Bu yüzden bütün dünya son zamanlarda Türkiye’yi izliyor.” (Nagehan Alçı’nın röportajı, Akşam, 17 Aralık 2008)
“Türkiye’nin dikkat çekici olması ve izlenmesi”ni farklı sebeplerle izah edenler olabilir. Bazıları bunu coğrafî konumuyla izah etmeye kalkabilir. Bazıları da bu durumu cumhuriyeti ilan eden kadronun ‘başarısı’ olarak görebilir.
Hiç lafı dolandırmadan bu konudaki kanaatimizi ifade edelim: Türkiye’de bir Risale-i Nur gerçeği var ve görülse de, görülmese de Türkiye’nin ‘izleniyor’ olması bu sebepledir!
“Ne alâka? Bu kanaat nereye dayanıyor?” denilecek olursa, şunu ifade edebiliriz: Başka İslâm ülkelerinde ön planda olmayan ve Türkiye’de telif edilmiş olan Risale-i Nur var. Ki bu sebeple bu kanaati izhar etme ihtiyacı duyduk.
Elbette bunu ifade etmekle diğer camiaların çalışmalarını inkâr ediyor değiliz. Bu cümleden olarak geçen gün bir vesile ile bir arada bulunduğumuz Yeni Şafak yazarı Yusuf Kaplan’ın zaman zaman yazılarında da dile getirdiği bir tesbitini hatırlatmak gerek. Kaplan bilmânâ şöyle demişti: “Eğer Türkiye batmıyorsa, ülkemizde kan gövdeyi götürmüyorsa burada Bediüzzaman’ın katkısını öncelikle görmek gerekir.”
Kur’ân’ın asrımıza bakan hakikatli bir tefsiri olan Risale-i Nur, ortaya koyduğu “Doğru İslâmiyet ve İslâmiyete lâyık doğruluk” anlayışıyla aslında bütün dünyanın dikkatini çekiyor. Risale-i Nur vesilesiyle İslâmı seçen çok sayıda ‘muhtedi’ de bunun canlı şahitleridir.
Dünyanın Türkiye’yi izlemesini başka sebeplerle izah etmeye çalışmak, boşa kürek çekmekten farksızdır. Hele hele bu farklığının sebebini cumhuriyeti ilan eden kadroların ‘başarısı’ gibi görmek en büyük hatadır.
Türkiye’de yaşayanlar, “doğru İslâmiyeti ve İslâmiyete lâyık doğruluğu” ne kadar ortaya koyabilirse, ülkemiz o kadar izlenecek ve dikkat çekecek. Bunun yolu da Risale-i Nur’dan daha fazla istifade etmekten geçiyor.
18.12.2008
E-Posta:
[email protected]
|