Evet, yazımızın başlığı aynı zamanda Kur’ân-ı Kerim’deki bir sûrenin de ismi. Mümtehine Sûresi de aynen Kur’ân-ı Kerim’deki ‘Kadınlar’ anlamına gelen ‘Nisa’ Sûresi gibi kadınlarla ilgili hükümlerle dolu. İkisi de Medine’de nâzil olmuş. 176 âyet olan Nisa Sûresi gibi uzun değil. 13 âyetten oluşuyor.
Zaman geçtikçe Kur’ân gençleşiyor
Bediüzzaman Hazretlerinin Fetih Sûresinin gaybî müjdelerini anlattığı 7. Lem’a’sını arkadaşlarımla okuyup tefekkür etmeye çalışırken benim dünyamda ard arda gelen tevafuklardan bir tanesi de Mümtehine Sûresi oldu. Çünkü bu sûre de İslâmın ilk yıllarında Müslümanlar için ağır şartlar ihtivâ eden Hudeybiye Anlaşması akabinde meydana gelen hâdiseler üzerine inmiş. Aynen Fetih Sûresi gibi…
(Bu arada yeri gelmişken aslında Kur’ân’ın kelâm-ı ezelî ve ebedî olarak, mü’minlerin kalbine her an yeniden indirildiğini de ifade edelim. Yeter ki bütün dikkatimizi ‘Rabbimiz bizden ne istiyor?’ sorusuna yöneltebilmeye çalışalım. Bu açıdan Kur’ân iman edenlerin kalbinde, günlük yaşantısında hâkimiyetini hep devam ettiriyor. Yoksa kimilerinin söylediği gibi asırlar önce inmiş ve artık devrini tamamlamış bir kitap değil.)
Mümtehine Sûresi de aynen 1400 sene önce indirildiği gibi her dem taze okuyup tefekkür edenlerin gönlünde hükümranlığını devam ettiriyor, ettirecek.
Kadınlar, kadınlar…
Mekke müşriklerinin baskısı ile Medine’ye hicret eden Müslümanlar geri dönmeyi, Mekke’yi fethetmeyi hep arzuladılar ve çalışmalarını büyük bir gizlilik içinde gerçekleştirdiler. İşte tam da bu sırada hazırlıkları Mekke müşriklerine bildiren bir mektup Cebrail Aleyhisselâmın haber vermesi üzerine Mekke yolunda yakalandı. Mektubu bir kadın taşıyordu. Araştırma, sorgulama neticesinde mektubu Mekke’de akrabaları bulunan ve müşriklerin onlara zarar vermesinden korkan bir Sahabinin gönderdiği anlaşıldı. Sûrenin başındaki âyetler bu hadise üzerine indirildi. Müslümanlara Hz. İbrahim ve ümmetinin yaşadıkları örnek gösterildi:
“Kıyamet Gününde ne akrabalarınız, ne de evlâtlarınız size bir fayda vermez. O gün Allah onlarla aranızı ayıracaktır… İbrahim’de ve onunla birlikte olan mü’minlerde sizin için güzel bir numune vardır. Onlar kavimlerine ‘Biz sizden ve sizin Allah’ı bırakıp da taptıklarınızdan uzağız’ demişlerdi.” (Mümtehine Sûresi, 3-4.)
Kadınların verdiği söz
Mekke müşrikleri ile yapılan Hudeybiye Anlaşması gereğince, Kureyş’ten Müslüman olup da Medine’ye sığınanların geri verilmesi gerekiyordu. Sûrenin 10. âyetinde bu şekilde Müslümanlara sığınan kadınların imtihan edilmesi, eğer mü’min iseler müşriklere geri verilmemesi emredilmektedir. Bu çerçevede kadınların evliliğinde önemli yeri olan mehir hakları üzerinde de durulmaktadır.
“Ey Peygamber! Mü'min kadınlar sana gelip de Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocuklarını öldürmemek, doğurmadığı çocuğa yalan yere sahiplik iddiâsında bulunmamak ve itaat etmeyi gerektiren bir hususta sana karşı gelmemek üzere biat etmek isterlerse, onların biatlarını kabul et ve onlar için Allah’tan af dile. Muhakkak ki, Allah çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir.” (Mümtehine Sûresi, 12.)
İmtihan devam ediyor
Kadınların imtihanı devam ediyor.
Özellikle de Risâle-i Nur’larda ‘felâket ve helâket asrı’ olarak tanımlanan, kişiyi gafletle bir anda Rabbinin huzurundan uzaklara savuruveren günümüz şartlarında Rabbimize sığınıp, O'ndan yardım dileyip, imanımızı her dem yenilemeye çalışmaktan başka çaremiz yok.
Kadınların bu imtihanda avantajları, ihlâsla zinetlendirdikleri şefkat duygusu. İhlâslı şefkatleriyle imtihanı başarıp, rıza-yı İlâhîyi kazanmaları çok kolay. Şefkatlerini kötüye kullandıklarında imtihanı kaybetmeleri de öyle.
O yüzden Asr-ı Saadet’te kadın Sahabelerin, Mümtehine Sûresi’nde ifade edildiği gibi yaptığını yapmamız, Peygamberimize (asm) olan bağlılığımızı her zaman yenilememiz gerekiyor.
Bunun yolu da kimsenin söküp alamayacağı imanımızı takviye eden eserleri gerek şahsî, gerek dostlarımızla birlikte okuyup mütalâa etmekten geçiyor.
Elmas misal şefkat duygumuzu suistimal etmemenin yegâne çaresi bu.
14.12.2008
E-Posta:
[email protected]
|