Bayramın son günü Erbil yolu üzerindeki bir lokantadaki intihar saldırısıyla Kerkük’ün kana bulanması, işgalden sonra Irak’ın süregelen “kanlı klâsiği”nden…
Irak Cumhurbaşkanı Talabani’nin Kerkük’ün statüsünü görüşmek üzere şehre geldiği saatlerde patlatılan bombada yine 60’a yakın Irak’lı öldürüldü, 100’ü aşkın sivil yaralandı. Gerçek şu ki Amerikan–İngiliz işgalinin başladığı 2003 Nisan’ından bu yana Irak’ta bayramlar da dahil hergün bombalamalar, saldırılar, suikastler olmakta. Kesilen kurban kanlarına mâsum Irak halkının kanı karışmakta…
İstilâ ve sömürü ile birlikte katliâm aynen devam etmekte. Ama her defasında başka bir şekle girerek, kılık değiştirerek, bazen de “intihar eylemcisi” gibi işgale isyan eden “tetikçileri” kullanarak. Tıpkı Amerika’daki 11 Eylül intihar saldırılarında olduğu gibi…
Kerkük, işgalle birlikte en çok baskı ve zulme uğrayan ve işbirlikçilerin işgalcilerin hegemonya ve çıkarları hesabına oynanan oyunun bir sahnesi. Olayın Kerkük–Erbil yolunda Kürtlerin devam ettiği lüks bir lokantada ve Araplarla - Kürtlerin yapacağı bir toplantı esnasında yapılması, bombanın maksadını ve hedefini açıkça ortaya koyuyor…
Maksat, Kerkük’ün statüsünü değiştirmek, parçalanmış Irak’ta işgalcilerin bölgedeki yegâne müttefiki ve işbirlikçisi olan kuzeydeki yönetime bağlamak. Hedef, Türkmenleri daha da ezmek, sindirmek ve adım adım dayatılan bu emr-i vakiye karşı teslim almak…
DEĞİŞTİRİLEN DEMOGRAFİK YAPI
Bilindiği gibi bundan 19 yıl önce “Baba Bush” döneminde Saddam’ın Kuveyt’i işgali bahanesiyle başlatılan Birinci Körfez Savaşıyla Irak’ın kuzeyi, 36. paralelden koparıldı.
Bağdat’tan kopuk “otonom bölge”nin Barzani ve Talabani’ye tahsisi yetmedi; Kerkük gibi tarih boyunca Türkmenlerin çoğunlukta olduğu şehirlerde önce tapu ve nüfus daireleri olmak üzere vahşi bir talan ve yağma yapıldı.
Ardından sistemli bir biçimde uygulanan göçle Kerkük, Telafer ve diğer Türkmen şehirlerinin, kasabalarının, köylerinin demografik yapısı değiştirildi. Şehirlerinden, evlerinden, köylerinden zorla koparılan Türkmenlerin yerine kuzeyden getirilen Kürtler yerleştirildi.
Öylesine ki 800 bin nüfuslu Kerkük şehir meclisinde 30’dan fazla üyeliği, Irak’tan ayrılma peşinde olan Barzani ve Talabani’nin adamlarına tahsis edilirken, şehrin hâkim unsuru olan ve nüfusu 500 bini aşkın Türkmenlere ancak üç kontenjan verildi. Şehrin valiliğiyle birlikte hemen hemen bütün yönetimi peşmergelere teslim edildi.
Ama bununla da kalınmadı, Amerikan askerleri ve Kuzeydeki özerk yönetim, Bağdat’ın itirazına rağmen onbinlerce Kürdü kuzeyden getirerek, stadyumlara, boş araziye kurulan çadırlara yerleştirerek Kerkük’ün nüfusuna kattı.
İşgal sonrası, oldubittiye getirilip Irak halkına çeşitli hîle ve tehditlerle ettirilen “işgal anayasası”yla Irak’ın etnik ve mezhebî yapı üzerinde taksimi esas alınarak, ülke iç çatışma ve kargaşayla kaos ve içsavaşın içine çekildi.
Şimdi de tepeden inme bir dizi düzenbazlıkla değiştirilen demografik yapı üzerinden “Kerkük’ün statüsü”nü resmen değiştiren ve Kuzeye bağlamayı amaçlayan bir referandum yapılmak isteniyor. En son bir hafta misafiri olduğu “büyük dostu” Bush’tan “Kerkük’ün Kürdistan’ın kalbi olması”nı isteyen Barzani’nin isteği yerine getiriliyor.
ANKARA HÂLÂ SEYİRCİ
Aslında baştan beri devam eden demografik yapının bozulması, Türkmenlerin ve Arapların şehirden ve hatta bölgeden tasfiyesi ve peşmergelerin yerleştirilmesi operasyonu, asıl büyük operasyon için…
Asıl büyük operasyon, Irak’ın etnik ve mezhebî farklılıklar üzerinden parçalanıp bölünmesi. Oysa Irak halkının kahir ekseriyeti, Araplar, Şîiler, Türkmenler ve hatta kuzeydeki yönetimin maşası olmayan ve işgale karşı çıkan Kürtler, sözkonusu emr-i vaki referanduma da karşı. Irak Başbakanı Malikî bunu defalarca ifade etti; Irak Meclisi Irak halkı adına bu husustaki karar ve kanaatini birçok defa açıkladı.
Lâkin işgalciler ve işbirlikçileri, Kerkük’ü işgal kuvvetlerinin konuşlanacağı kukla yönetimdeki Kuzey Irak’a katma plânından vazgeçmiş değiller. Bunun için özellikle Türkmenlere ve Araplara yönelik baskılar, suikastlar, devam ediyor…
Fitne devam ettiriliyor. Zaten ateş içinde yanan şehir bu kez ateştopuna çevrilmek isteniyor. Daha önceki olaylarda olduğu gibi bir Kürt lokantasına düzenlenen saldırıyla Türkmenler suçlanıp, Türkmen mahallelerine saldırılarla göçe zorlanmalarına zemin hazırlanıyor. Irak’ın bütünlüğünden yana olan ve Bağdat’a bağlı kalmak isteyen Türkmenlere ve Araplara yönelik baskılara bahaneler üretiliyor…
Millî Savunma Bakanı Vecdi Gönül, kısa bir süre önce, Kerkük’ün halen Irak’ın istikrarını etkileyen “hayatî konu” olduğunu belirterek, demografik yapısı tehlikeli bir biçimde değiştirilen şehirde bu şartlarda yapılacak referandumun yasallığının tartışmalı olacağını belirmişti.
Bağdat ve Ankara, oynanan oyunun farkında. Lâkin AKP hükûmeti, hâlâ seyirci. Irak’ı etnik ve mezhebî farklılıklar üzerinde taksim edip parçalama plânına göre yazılan “yeni anayasa”da olduğu gibi referanduma karşı da bigâne. Günübirlik politikalarla, Bağdat ve Washington arasında, kendince “ne şiş yansın, ne kebap!” politikasını izliyor!
Cumhurbaşkanı Gül, Talabani’ye gönderdiği mesajda, sal dırının” Irak’taki etnik ve mezhepsel zenginliği bir arada tutma”ya karşı yapıldığını belirtip “intihar saldırısı”nı kınamakla kalıyor. Irak’ı “etnik ve mezhepsel ayırım” ve iftirak fitnesiyle içsavaşın içine iten politikalardan, bu politikalara sebebiyet veren ve sürükleyen Amerikan işgalinden tek kelime bahsetmiyor…
Irak resmen parçalanıyor, Irak’ın toprak bütünlüğünü kırmızı çizgisi sayan Ankara, bu defa da işgalcilere ve işgal fitnesine bir şey demiyor…
13.12.2008
E-Posta:
[email protected]
|