22 Temmuz seçimlerinden sonra hükümet hızla sivil bir anayasa yapmak için kolları sıvamıştı. Tek başına iktidarda olan bir hükümetin bu değişikliği yapacağının duyulması ihtilâl anayasasından kurtulmak için büyük bir fırsattı. Ancak aradan geçen bir buçuk seneden sonra hükümet “mini değişiklik”ler yapma noktasına geldi.
Hükümetin bu noktaya gelmesinde değişik sebepler var. Birincisi kapatma dâvâsından çıkan sonuç. AKP kapatılmadı ancak öyle bir gerekçe yazıldı ki, eli kolu bağlandı.
Tabiî bu noktaya gelinmesinde AKP’nin hataları oldu. Prof. Dr. Ergun Özbudun başkanlığında “bilim kurulu” oluşturulmuştu. Bu kurul bir taslak hazırladı, AKP de bu taslak üzerinde çalışmaları son aşamaya getirmişti. Ancak ne olduysa oldu bundan vazgeçildi.
İkincisi, başbakanın yurtdışından “velev ki” ile başlayan sözler sarf etti. Sonraki safahatı biliyoruz. Hem AKP’ye kapatma dâvâsı açıldı. Bu iki maddelik anayasa değişikliği CHP ve DSP’li milletvekilleri tarafından anayasa mahkemesine götürülerek iptal ettirildi ve daha sıkıntılı bir sürece girildi. Yani, ne başörtüsü üniversitelerde serbest bırakılabildi, ne de yeni bir anayasa hazırlanabildi. Hazırlanan taslaklar nerede şimdi bilen dahi yok.
***
Kurban Bayramından birkaç gün önce Anayasa Komisyonu Başkanı AKP’li Burhan Kuzu’nun ifadelerinden de anlaşılıyor ki, yeni anayasanın başka bir baharda da çıkması zor görünüyor.
“Sivil, özgürlükleri genişleten, ihtilâl anayasasından kurtulmuş bir Türkiye” gibi iddialı ifadelerle yola çıkan hükümetin şimdi geldiği noktayı Kuzu şöyle özetliyor: “Bir mini paket olabilir. Eğer yeni bir anayasa yapılamıyorsa, hiç olmazsa mini paketlerle geliştirelim. Başka çare de yok. Bir şeyin tamamını elde edemiyorsak, bir kısmını elde edelim. Bunu da kâr saymak lâzım…”
İki maddelik anayasa değişikliği gündeme geldiğinde, bunun hatalı olduğunu defalarca yazdık. Kuzu, şimdi itiraf niteliğinde şunları söylüyor: “Sonra bu metin tartışmaya açılacaktı. Tam o sırada başka bir gelişme oldu. Başörtü konusu öne çıktı. Bizim niyetimiz, başörtüsünü çözüp, anayasanın kalan bölümünü bir kenara bırakmak değildi.”
Bunun böyle olacağını tek başına iktidar olan bir hükümetin önceden kestirmesi gerekemez miydi?
“Değişmez maddelere dokunuldu’” eleştirileri yapıldığını hatırlatırken de, “Temin ederim ki metin de ortada, değişmez maddelerin zerresine dokunmadık. Aynen 1982 Anayasasında neyse, öyleydi” diyerek bu çevrelere öyle bir güvence veriyor ki, bir yemin etmediği kalıyor Burhan Kuzu’nun…
12 Eylül ihlâlinden sonra hazırlanan mevcut anayasada öyle bir ifade var ki, “değiştirilemez” dedikten sonra “değiştirilmesi dahi teklif edilemez” deniyor. Peki bu neyin nesi? Değiştirilmez maddeleri oraya yazanlar kimlerdi? Anayasaları, kanunları yapan Meclis değil mi ki, böyle bir ifadeyle ipotek konulmuş. Ayrıca kimsenin bu maddelerle ilgili bir ısrarı yok. Sadece denilen “laiklik” ifadesinin net bir şekilde ortaya konulması… Yoksa başşehrin Ankara olmasıyla, yönetim şeklinin Cumhuriyet olmasına kim itiraz ediyor ki?
Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in benzer ifadeleri yer aldı. Anayasa değişikliğinden vazgeçmedik amma… “Mevcut anayasanın ihtiyaç duyulan maddelerinde değişiklik yapacak daha küçük çaplı bir anayasa değişikliği önümüzdeki günlerde gündeme gelebilir” diyor…
***
Öyle anlaşılır ki, bu hükümetin yeni, sivil, özgürlükçe, temel hak ve hürriyetleri genişletecek, anayasanın üzerinden “ihtilâl ürünü” gölgesini kaldıracak bir adım atamayacağı netleşti. Zaten, ekonomik kriz, mahallî seçimler derken, önümüzdeki Nisan-Mayıs ayına kadar bir şey yapacakları da yok. Sonra Meclis’in tatile girmesi sözkonusu olur ve 2009 yılı da böylece anayasa değişikliği konusunda kaybedilmiş olur.
Büyük heyecan meydana getiren yeni bir anayasa değişikliği başka baharlara, başka hükümetlere kalmış gözüküyor. Ama hem basın, hem de sivil toplum kuruluşları bunu devamlı gündemde tutulabilirse, hükümeti bu mânâda sıkıştırılabilirse, bazı maddeler değiştirilebilir. Gerçi üçte biri değiştirildi, izler silinmedi, yine silinmeyecektir ama en azından biraz daha hürriyetler genişleyecektir. Kuzu’nun da dediği gibi “kâr, kârdır…”
Ancak hükümetin bunları bile yapamayacağı anlaşılıyor. Şimdilik görünen bu…
13.12.2008
E-Posta:
[email protected]
|