Dünkü makalemizi, “Vefakârlık imandandır” 1 diye bitirmiştik. Geçmişten geleceğe köprü kurmak; sevgide, saygıda, sadakatte, dostlukta sürekli olmaktır vefa. Yıllar geçse de iyiliği yad etmek, karşılığını verebilmektir.
Allah Resûlü (asm) son derece vefakârdı. İyiliklerin, dostlukların kıymetini her zaman bilegelmiştir. Yıllarca kendisine bakan, koruyup kollayan amcası Ebû Talib’i ve hanımı Fatıma’nın iyiliklerini aslâ unutmamıştı. Hayatında apayrı yerleri vardı onların. Hürmette aslâ kusur etmemişti. Amcası Ebû Talib’in maddî sıkıntı içinde olduğunu gördüğünde oğlu Hz. Ali’yi yanına alıp bakmış, diğer oğlu Hz. Cafer’in de amcası Hz. Abbas’ın himayesine alınmasını sağlamıştı. Yengesi Fatıma vefat ettiğinde oldukça üzülmüş, kendisine bir anne gibi davrandığını, kendi çocuklarından daha çok değer verdiğini ifade etmişti.
Birgün Habeşistan’dan Necaşî’nin elçileri gelmiş, onlara oldukça büyük bir ilgi göstermiş, hizmet etmişti. Sahabe, “Biz her şeyi yaparız, siz istirahat buyurun ey Allah’ın Resûlü!” demişlerse de o, “Bunlar Habeşistan’a hicret eden ashabıma yer verdiler, ikramda bulundular. Şimdi de ben onlara hizmet etmek istiyorum”2 buyurmuşlardı.
Resûlullah (asm), Muhacirlere kucak açan fedakâr Ensarın iyiliklerini de hep takdir edegelmiş, ashabına da bunu öğütlemiş, ölüm döşeğinde yattığı bir anda, bir ara ayağa kalkabilecek güç bulduğunda mescide gitmiş ve Muhacirlere onlara gereken değeri vermelerini öğütlemişti: “Ey Muhacirler! Sizlere vasiyetim şudur ki, Ensara iyi davranın. Çünkü onlar size iyilikte bulundular, size memleketlerini açtılar, sizi evlerinde barındırdılar. Geçim sıkıntısı çektikleri halde sizi kendilerine tercih ve mallarına ortak ettiler. Her kim onlar üzerine hâkim olursa onlara iyilikte bulunsun, kusur edenleri olursa onları affetsin.”3
Resûlullah’ın (asm) vefası, iyilik ve yardım gördüğü müşrikleri de içerisine alacak kadar genişti. Tâif’ten dönüşünde Mekke’ye girerken müşrikler onu şehre sokmamış, ancak bir müşrik olan Mut’im bin Adiyy sayesinde şehre girebilmişti. Yıllar sonra Mut’im, Bedir’de müşrikler safında çarpışırken öldürüldü. Resûlullah’ın (asm) şâiri Hz. Hassan bir mersiye yazıp Mut’im’in Resûlullah’a (a.s.m.) yaptığı iyiliği yâd etti. Resûlullah bundan hoşnut oluyor, gözyaşlarıyla onun iyiliğini anıyordu. Düşman esirlerine ne yapılacağı tartışılırken ağzından şu sözlerin çıktığını da duymuşlardı:
“Eğer Mut’im bin Adiyy hayatta olup da benden esirleri istemiş olsaydı, hiçbir fidye istemeden hepsini serbest bırakırdım.”4
Karşı karşıya gelip savaştığı düşmanın bir iyiliğini hatırlayıp gözyaşı dökecek, onun hakkında bu sözleri söyleyebilecek kadar büyük bir vefakârlık görülmüş müdür?
Dipnotlar:
1- Buharî, Kitabü Menakıbi’l-Ensar: 20; Müslim, Kitabü Fezâili’s-Sahabe: 12.
2- Beyhakì, Delâilü’n-Nübüvve; Şifâ-i Şerîf Terc., s. 127.
3- Buharî, Sahih, 3:91; Müslim, 3:1258; İbni Sa’d, 2:242.
4- Resûl-ü Ekrem’in Örnek Ahlâkı, s. 29.
13.12.2008
E-Posta:
[email protected]
|