Bu hafta da Bolu’dan yazan kadîm ve vefakâr Yeni Asya gönüllülerinden Selâhaddin Konyalıoğlu’nun mektubunu okuyalım:
Risale-i Nur’la Kur’ân’a hizmeti dâvâ edinen Yeni Asya misyonu, gazete, dergi ve kitap neşriyatı, Bediüzzaman’ı anma programları, paneller, okuma programları... ile Üstad Bediüzzaman’ın çağa ışık tutan fikirlerini, şeriat, cumhuriyet, demokrasi, hürriyet, temel haklar, din ve vicdan hürriyeti konularındaki yaklaşımlarını, istikbale dair tesbit ve müjdelerini 40 yıldır geniş kitlelere duyurmaya çalışıyor.
Geride kalan hizmetlerine baktığımızda, Yeni Asya’nın Risale-i Nur ölçüleri çerçevesindeki kararlı ve isabetli hizmetleri bizi şevke getirmeli.
Şahs-ı manevîye dayalı iman Kur’ân dâvâsını şiar edinmiş Yeni Asya ekolü, bugüne kadar çok büyük hizmetler ifa etti, sinsi ve dessas planları bozdu, İslâmî ölçülerin topluma yerleşip mal olmasına çok büyük katkılarda bulundu.
Risale-i Nur’u okuyan ve Yeni Asya’nın bu dâvâya yaptığı hizmeti bilen herkesin, bu tesbitlerimizi tasdik edeceğine inanıyoruz.
Onun için, iman Kur’ân dâvâmızın ölçü ve prensipleri istikametinde dünyadaki ve ülkemizdeki hadiselere isabetli teşhisler koyup müsbet çözümler getiren, menfî plan ve tuzakları deşifre edip bozarak akamete uğratan, zihinlerdeki sorulara doğru ve ikna edici cevaplar veren Yeni Asya bayrağının kıyamete kadar dalgalanması ve desteklenmesi, bu mânâların farkında olan herkes için bir vecibedir.
Geçmişte şu veya bu sebeple birtakım kırgınlıklar yaşanmış olabilir. Ama artık onlara takılma zamanında değiliz. Tam tersine, onları aşıp, enaniyetlerimizi şahs-ı manevî havuzunda eriterek ortak ideal için kabiliyet ve güçlerimizi birleştirmek mecburiyetindeyiz.
İlâhî bir tavzifle omuzlarımıza yüklenen bu yüce ve kudsî dâvânın gereğini yapmazsak, ahirette Üstadımızın yüzüne nasıl bakarız?
Ve Kur’ân dâvâsının asıl sahibi olan Rabbimize, Kâinatın Efendisine (a.s.m.) ne cevap veririz?
Peygamber Efendimiz “Senin vasıtanla bir kişinin imana gelmesi sahralar dolusu kırmızı koyundan hayırlıdır” buyuruyor.
Muazzez Üstadımız da “Hâlis bir Kur’ân hâdimi olarak ihlâsla on adama ders vermeyi, büyük kutbiyetle binler adamı irşaddan daha ehemmiyetli görüyorum İmanın bir hakikatini binlerce siyasete tercih ederim” diyor.
Bu ders ve mesajların muhatabı olan, Risale-i Nur’u tanıma bahtiyarlığına ermiş, iman ve Kur’ân dâvâsının bayraktarı Yeni Asya misyonuna ve idealine gönül vermiş bizler, iman fedaisi olma hedefiyle, “Mevcuda iktifa dûnhimmetliktir” düsturunun verdiği ikazı hiçbir zaman hatırımızdan çıkarmamalı ve bu cehdle hizmetimize devam etmeliyiz.
Bu düşüncelerle, Bediüzzaman’ın dâvâsına ve Risale-i Nur hizmetine gönül verip ömrünü vakfedenlere sesleniyoruz:
Bu can bu tende duruyorken, lütfen acele edelim. Dâvânın özüne ve ruhuna sadakat ve metanetle, istikamet, ve itidal üzere, ihlâsla hareket edelim. Sayılı nefeslerimiz hitama ermeden, şahs-ı manevîmizin sesi olan Yeni Asya’nın daha gür çıkması için seferber olalım. Biz şimdi ne kadar çok çalışırsak, istikbaldeki aydınlık ve bahtiyar günlerdeki hissemiz o kadar fazla olur.
Unutmayalım ki, bu zaman şahıs değil, şahs-ı manevî zamanıdır. Hadiselerin dağlarvari dalgalarına ancak şahs-ı manevînin gücüyle dayanabiliriz. Nifak ehli sinsi planlarla şahısları çürütebilir. Onun için zaman, şahs-ı manevî kal’a-yı metîninde İslâm fedaisi olma zamanıdır. Bunun dünyevî karşılığını görmeyebiliriz, ama uhrevî mükâfatı hiçbir dünyevî ölçüye sığmaz.
Gençliğimizden başlayıp bütün hayatımızı imana, mesaimizi ve istirahatimizi Risale-i Nur’a verelim. İhlâsla gayret, fedakârlıkla hizmet şiarımız olsun. Neticeyi ise Allah’ın takdirine bırakıp tevekkül edelim. “İman tevhidi, tevhid teslimi, teslim tevekkülü, tevekkül saadet-i dareyni iktiza eder” hakikati ve “hizmetkârlığı makamata tercih” düsturunun şuuruyla bizleri şahs-ı manevîde istihdam etmesini Rabbimizden niyaz edelim.
15.12.2008
E-Posta:
[email protected]
|