Kıbrıs adasını bütünüyle ilhak (ENOSİS) etmek isteyen Yunanistan'ın bu bencilce tezi, BM Genel Kurulu tarafından reddedildi. (15 Aralık 1957) Bu red kararının arka plânında ise, DP iktidarının diplomasi kulvarında sürdürmüş olduğu olağanüstü çabanın damgası görünüyor.
İktidara geldiği 1950 yılından beri Kıbrıs meselesini yakından takip eden DP hükümetleri, tâ 1959 yılı sonlarına kadar aynı performansı sergiledi ve bunda da çok büyük başarılara imza attı.
Türkiye'nin bu son derece mühim stratejik meselesini tökezleten sebepler zinciri ise, 1960 darbesiyle birlikte başladı ve günümüze kadar gelip dayandı. Öyle ki, 1964 ve 1974'teki başarılı harekâta rağmen, uluslar arası hukuk platformunda ciddiye alınacak hiçbir başarı sağlanabilmiş değil.
Birlik antlaşmaları
Türkiye ile Yunanistan'ın NATO'ya üye sıfatıyla dahil olması, aynı döneme (1952) rastlıyor.
İki ülkenin de dahil olduğu Balkan Paktı (Dostluk ve İşbirliği Ant.) ise, bir sene sonra imzalandı.
Balkan ülkeleriyle diplomatik müzakere ve münasebeti tesis eden Demokrat Parti hükümeti, ardından Ortadoğu ülkeleriyle yapılacak birlik çabalarını hızlandırdı. 1955'te Türkiye, Irak, İran ve Pakistan'ın da kurucu üyesi olduğu Bağdat Paktı kuruldu.
Diplomasideki bu gelişmeler, Türkiye'nin manevra imkânını geliştirdi, elini daha da güçlendirdi.
İşte, bugün de üzerinde en çok durulan ve birçok dünya ülkesini yakından ilgilendiren "Kıbrıs meselesi" bu dönemde büyüyerek yeni bir boyut kazandı.
İngiltere adadan çekiliyor
93 Harbi (1878) esnasında Kıbrıs'ta inisiyatifi ele geçiren İngiltere, 1950'li yılların ortalarında adadan çekilme sinyalleri verdi. Bu ise, Türkiye ile Yunanistan'ı haliyle karşı karşıya getirdi.
Yunanistan, adanın tamamına göz diktiği için, Kıbrıs'ı ilhak (ENOSİS) etmek istiyor. Rumların nüfus ağırlığını da gerekçe gösteren Yunanistan, konuyu BM'nin önce Siyasî Komisyonuna, ardından da Genel Kuruluna taşıdı.
Türkiye'nin takip ettiği yol ise farklıydı. DP hükümeti, meseleye ciddiyetle eğildi ve Kıbrıs'ta yaşanan ihtilâfların öncelikle ilgili ülkeler (Türkiye, Yunanistan, İngiltere) nezdinde yapılacak diplomatik görüşmeler yoluyla bir esasa bağlanmasını istiyordu. Ancak, BM'deki gelişmeler de dikkatle ve hassasiyetle takip ediliyordu.
1954'te bir netice alamayan Yunanistan, aynı meseleyi 1957'de tekrar BM'ye götürdü. BM Genel Kurulunda yapılan görüşmeler neticesinde, Yunanistan'ın tezi kesin bir ifadeyle reddedildi.
Böylelikle, Türkiye'nin eli daha da güçlenmiş oldu. Mesele dönüp dolaştı ve neticede NATO'nun da gündemine gelmiş oldu.
BM'den sonra NATO devrede
NATO, üyesi olan her iki ülkeye de arabuluculuk teklifinde bulundu. Tabiî, yine BM'nin bilgisi ve kontrolü dahilinde olmak üzere...
Neticede, Türkiye ve Yunanistan'ın dışişleri bakanları 18 Aralık 1958'de Paris'te yapılan bir NATO toplantısı vesilesiyle biraraya gelerek, yeni bir müzakere sürecini başlatmış oldular.
Bunu takip eden devrede ise, ileriye doğru bir adım daha atıldı ve iki ülkenin başbakanları biraraya geldi.
Şubat 1959’da Zürih’te buluşarak Kıbrıs’ın devletler arası hukukî statüsünü belirleyen Türkiye ve Yunanistan'ın hükümet başkanları, hemen ardından bu durumu pekiştirmek ve sağlama almak maksadıyla Londra'da yeni bir toplantı yapma kararına vardılar.
Başbakan Menderes'in bindiği uçağın yere çakıldığı bu seferki görüşme masasına İngiltere temsilcisi ile Kıbrıs'taki Türk ve Rum cemaatlerinin liderleri de dâvet edildi.
İşte, en büyük diplomatik zafer de, bu toplantı esnasında elde edildi. Türkiye için garantörlük, ittifak, yardım, adada asker bulundurma ve gerektiğinde müdahale etme hakkı tanıyan bu antlaşma, halen uluslar arası hukukî geçerliliği olan yegâne dayanaktır.
Yunanistan'ın ENOSİS emellerini de suya düşüren bu antlaşmanın üzerine, yaklaşık elli yıldır henüz ne bir ilâve yapılabilmiş, ne de bu anlaşmayı geçersiz kılacak bir adım atılabilmiş. Halen Türkiye'nin başını ağrıtan Kıbrıs meselesi, hukukî statü itibariyle elli sene önceki yerinde aynen duruyor. Ki, ondan önceki durum çok daha kötüydü. 1960'tan önceki o kötü durum bir derece iyileştirildi, ancak daha sonraki gelişmelerde, diplomatik anlamda herhangi bir başarı sağlanamadı. Bugün övünülebilecek en büyük başarı, dönemin DP hükümeti sayesinde kazanıldı.
15.12.2008
E-Posta:
[email protected]
|