Yolumuz Senegal’in başşehri Dakar’a düştü. Burada yükümüzü boşaltırken aynı zamanda Senegal’in bu en büyük şehri olan Dakar’ı gezme fırsatı buldum. Bu vesile ile gördüklerimi okuyucularımla paylaşmak istiyorum.
Senegal yaklaşık resmî olarak 11 denilse de yaklaşık 15 milyon nüfusa sahip bir ülke. Dakar’ın 2 milyona yakın bir nüfusu var. Halkın % 90’ından fazlası Müslüman. Özellikle namaza olan özenleri dikkate değer. Kısa bir ifade ile Batı Afrika’nın “Müslüman Kalesi” olarak Senegal’i gösterebiliriz.
Dakar bölgenin Paris’i olarak nitelendiriliyor. Gerçekten de bölgedeki bütün şehirlerden daha çok bakımlı ve güzel. Fas’ı hariç tutarsak bu bölge en emniyetli ve güvenilir şehir. Diğer Batı Afrika’da görülen gasp ve hırsızlık olayları burada çok daha az. Yalnız başınıza sokaklarda gezme imkânına sahipsiniz.
Dakar’da Türk okulları da mevcut. Diğer okullara gitmedim, ama Türklerin eğitim verdiği Kur’ân kurslarını gezme fırsatım oldu. Çok gayretli ve faal kardeşlerimiz ecdatlarına yakışır bir biçimde Kur’ân öğretip İslâm’ın güzelliklerini anlatmaya çalışıyorlar.
Bu hizmetleri küçümsememek gerekir. Zira Arap ülkelerinde ve bizdeki İslâmî yaşayış burada oldukça zayıf. En dikkat çeken husus tesettür konusunda çok ihmalkâr olmaları. Kadınlarda başörtüsü ve tesettür oranı çok düşük. Bizdeki laikçilerin istediği gibi herkes kafasına göre takılıyor.
Fakat namaz ibadetlerinde kadınlar da oldukça titizler. Fakat namazdan sonra yine o tesettür emrini umursamaz kıyafetlere bürünüyorlar. “Hâyâ” kavramını anlatmak için çok büyük emek gerekiyor.
1960’lı yıllarda bağımsızlığına kavuşan Senegal’de Başta Fransızlar olmak üzere Batı Avrupalıların hegemonyası hâlâ devam ediyor. Sömürgecilik başka bir şekilde idame ettiriliyor. Ağaçların şikâyet ettikleri balta ya karşı “Sapı bizden değil mi?” dedikleri gibi Avrupalı olmadıkları halde onlara körü körüne hizmet eden Afrikalıları kim uyandıracak çok merak ediyorum. Bunlar daha önce kölelik yaptıkları Avrupalılara karşı hâlâ köleliği sürdürüyorlar. Küçücük menfaat uğruna ülkelerini zarara uğratmaktan çekinmiyorlar.
Söz kölelikten açılmışken “utanç adası” adı verilen Gore’den de bahsetmek gerekiyor. Malûmunuz bu ada Afrika’da toplanan kölelerin satılmak üzere depolandığı bir ada. Gerçi kölelerin insanlık dışı muamelelere tutuldukları bu adada hiçbir eser bırakılmamış. Hepsini temizlemişler. Sadece müzede gördüğümüz birkaç fotoğrafa rastladık. Fransızlar akıllarınca her şeyi toplayıp temizleyince tarihte yaşanan ve köleliğin en büyük üssü alan bu adada yaşanan felâketleri unutturacaklarını sanıyorlar. Sevsinler sizi…
Evet, köle tüccarları yüzyıllarca bu adayı dağıtım merkezi olarak kullandılar. Bugün ABD’ye başkan seçilen Obama’nın babası her ne kadar Müslüman bir Kenyalı ise de zenci atalarının neredeyse tamamı bu adadan Amerika’ya taşınmışlardır. Şimdi ABD’nin % 15’ine ve Karayip Denizindeki adaların ise büyük çoğunluğuna sahip olan zenciler insanlık dışı işkenceler altında vatanlarından koparıldılar. Kökler dizisindeki “Kunta Kinte” tiplemesi yaşanan vahşetin çok küçük bir karesini yansıttığı halde bütün dünyada etkili olmuştu.
Gore Adası, Dakar’ın hemen yanıbaşında ve yolcu motorları ile yarım saatte ulaşılabilinen turistik bir yer. Adada yaklaşık 2 bin civarında insan yaşıyor. Küçük bir camisi var ve burada bizi gezdiren arkadaşımızla ikindi namazını kıldık. Buna mukabil oldukça büyük bir kilise mevcut. Malta bayrağı çekilmiş bu kilisede Pazar ayininden sonra dans edip oynayan Afrikalılara rastladık. Müziğin sesi adanın her yerinden duyuluyordu. Yine bu kiliseye ait olduğunu sandığım bir de yatılı kız okulu var. Zira biz adadan ayrılırken kız öğrenciler yolcu motoruyla okullarına dönüyorlardı.
24.12.2008
E-Posta:
[email protected]
|